Vatandaş çöp atmış

cop.jpgGak.guuk.guruk... Usta sonunda fenerlerin neden yanmadığını buldu. Lambaları sokağa takan mühendis kapının önüne gelince Usta balkondan seslendi: -Efendi birader, bunlar gündüz yanıyor gece sönüyor... Mühendis başını kaldırınca Ustayı gördü...Gaak.Gaaak.Guk. Tanıştılar. Adı **Burak'**mış. Usta hemen adama adını sorar. Usta der ki: “Adını bilmediğin kişiyle konuşma...” gaaak. guk.takır. Burak anlattı: Gark.Guuurk. -Sizin komşularınız lambaları yakıp söndüren fotosel kutusunuın önüne çöp atmışlar, fotosel'in kafasaı karışmış gündüzü gece, geceyi gündüz görüyor. Gaaaak. Usta'nın ağzı bir karış açık kaldı...güldü durdu... Burak telefonunu verdi “birşey olursa ara” dedi. Biz Faziletle şaştık kaldık, ben anlamadım Fazilete sordum: -Ne olmuş... -Senin karga kafan basmaz, boşver öğrenme dedi. Sonra kızdım Fazileti gagaladım. O zaman anlattı, öğrendim. Gaaak. Guk. Şimdi lambalar birkaç gündür yanıyor. Çöp atan da yok, sonra yine olacak... Gark. Gurk.

Sapanca'nın Gündüz fenerleri

fener.jpgUsta biriyle telefonla konuşuyordu. Yüzü gergindi. Gaaak.Gaaak. Yaklaşarak dinledim:

-Ben gündüz feneri istemiyorum, lutfen buraya gece lambası takın... Anladım. Usta'nın Sapanca'da   oturduğu sokak bir süre önce düzenlendi, yola iki sıra   yeni lambalar takıldı. Gak.Tıss.Ne var ki bu lambalar gündüzleri yanıyor geceleri sönüyor..Gaaaak. anlaşılan Gün ışığına duyarlı otomatiği yanlış bağlamışlar. Gaak.Guk. Usta telefon açtı:

-İlgilileri arıyorum...

-Ben ilgiliyim dedi biri...hangi sokağı soruyorsun ? Hoca söyledi, adam Hoca'nın sözünü kesti:

-Oraya başkası bakıyor...

-Sen nereye bakıyorsun ?

-başka yerlere...

-Havaya...Senin hiçbir yere baktığın yok... Sen Türkiye'de hiç bi yerlere bakanı gördün mü ?

Hoca daha faza üstelemedi. Telefonu kapadı gaaaak.guuuk.

-Bu lambalar doğru dürüst yanmaz... bunları yapan firmayı aramalı gaaak. Guk. Herhalde Belediye'ye ucuz malzeme sattılar. Gaaak. Guuuk. Hoca'nın bakışları sertleşti. Kafası bir şeylere takılınca böyle oluyor. Rengi sararıyor, kulakları titriyor gaaaak. Guk. Takır... Tekrar telefona uzandı. Birkaç kişiyle daha konuştu. Sonunda işi yapan mühendisi buldu gaaak. Guk.

Mühendis dedi ki:

-Valla beyefendi arızanın nereden kaynaklandığını biz de bilmiyoruz...Gaak. Guk. Derken bir süredir ortalarda görünmeyen Fazilet  uça geldi. Olanları duyunca:

-Pek anlamadım ama neyse, yine bir mikropluk yaptığın belli dedi.

-Lambanın gece yanmayanı beni de bozuyor dedim,gaaaak. Guuuk.

-Bırak adamların yakasını iş bir tek buna mı kaldı ? Türkiyenin daha ne konuları var gaaaak gaaak. Sen de tutturmuşsun Sapanca'nın gündüz fenerleri... yeter sus bana fenalık geldi. Fener yüzünden ülkeye kıtlık gelecek... Askeri darbe olacak... Gaaak. Guk. Gururk. Tıkırrrr.

-Olursa şaşma...dedim Gak. Guruk . Fazilet'e yandan baktım pis pis gülüyordu.

İrtica Vatikan'ı Sardı

paleologos.jpg

İrtica Vatikan'ı sardı. Vatikan mürteci oldu. Gericilik Vatikan'a ulaştı. Vatikan gericilikte gün sayıyor. Türkiye'nin gericileri gibi yıkacağı bir cumhuriyeti olmadığı için, bir devlet olan Vatikan'ın gericileri zaten geri kalmış Cumhuriyetlerini yeni gericilikle daha da sağlamlaştırdılar.

Vatikan 1000 yıl önceki "Haçlı seferleri" dönemine geri döndü. O zaman yaşamış bir Bizans İmparatorunun Hz. Muhammed hakkında söylediklerini yineleyerek çağdaş bir gericilik örneği sundu. Papa Bilmem kaçıncı Benediktüs modern bir gerici oldu. O artık anlı şanlı, süslü  elbiseli, altınlı sırmalı, sarı kırmızı, yeşil urbalı, çapraz gerdanlıklı muhteşem bir "gericidir"

Yürürken yandan yandan gidiyor, etrafı selamlarken müminlere müstehzi, alaycı gülücükler atıyor. Boş olduğu zamanlarda ellerini   karnının üzerinde kilitiyor. Yüz   binlerce   insana karşı konuşurken sanki Vatikan'daki odasındaymış gibi sakin ve kendinden emin tavırlar sergiliyor... Önceki Papa'dan kalma, dört yanı kurşun geçirmez camlı "Papamobil" isimli arabasında sokaklardan geçerken, bu da yeni çıktı; karşısında iki kardinal oturuyor. Ne olur ne olmaz, kalın camları delip yüzer kulübesine uzanacak, Ağca'nınkine benzer   bir kurşun, daha önce kardinallere uğrayıp soğusun diye... Deneyimli **Papa'**nın şimdi   papazlardan canlı kalkanları var...

Bu Papa çok sevilecek... İyi bir Papa olacak... Hırıstiyan dünyası yüzyıllardan beri unutup söylemediği şeyleri bu **Papa'**nın ağzından tekrarlayacak.... Eski lafları yeniden ısıtıp gündeme sokacak.

George Bush'un çakır keyif bir anda ağzından kaçırdığı "Haçlı" sözcüğüne uygun bir zamana   fiilen ve yeniden geri döndüğümüz için, "Barış gücü" adı altında Batı'nın Doğu'daki köprü başı **Lübnan'**a her gün Fransız tankları çıktığı için,   Papa da sözleriyle bu yeni zamanı taçlandıracak.. Şimdi Hırıstiyanlar uzun yüzyıllardan kalma "kin anılarını" tazeleyerek, yeni zamanları kendi imanlarınca   yorumlayıp doğrulama gayretine düşecekler. Bu gayret zamanın modası olacak.Eski sözleri her gün arayarak, tarihin çöplüğünü durmaksızın karıştıracaklar. Unutulmuş kötülükleri tekrar gün ışığına çıkarmanın dayanılmaz ihtirasını   yaşayacaklar.

Yaşadığımız Dünya'da her olay arkasında bir başka olayı gizliyor. Her atılan taş sonradan atılacak daha büyük taşların yolunu açıyor... Acaba **Papa'**nın bu yaramazlığı neyi saklıyor ? Bunun arkasında ne var ? Acaba Amerika'nın olası Suriye ve İran saldırısı mı ? Papa da mı gündem hırsızlığına başladı ?

İrtica Vatikan'ı sardı. Vatikan'ın başı Müslümanlara çatmak için Bizans imparatoru II. Mihal Paleologos'a başvurdu. Altı yüz yıl önce yaşamış bu İmparator'un çağında "Haçlı seferleri" son dönemini yaşıyordu. Dünya Hırıstiyan ve Müslüman olarak ikiye ayrılmıştı. Ve Paleologos kendini Hırıstiyanların başı olarak görüyordu. Karşı kampın kumandanı elbette savaştığı kampın kumandanına hakaret edecekti... Şimdi Papa'nın yaptığı gibi... Böylece Papa da bin yıllık kanlı bir savaşın son karşı kumandanı oldu. Tebrikler.

Papa bu işi neden yaptı ? Vatikan yönetimi "Dinler diyaloğuna hizmet" diyor... Belki amaç saygındır ama seçilen kelimeler yanlış. Bilerek mi bilmeden mi ? Türkçede bir atasözü var   destur "Havlamasını bilmeyen köpek sürüye kurt getirir" derler... Darılmasınlar. Atasözleri en ağır konuları "zipleyerek" sunarlar**..."lâ teşbih ve lâ temsil** denmiştir: Benzetmede yamukluk olmaz"... Hatlar karışmadıkça kimseye zarar gelmez...

Siz bu atasözünden rahatsız olduysanız o zaman ben de hatları karıştıran Papa gibi özür diler işin içinden çıkarım.

Herşeyin doğrusunu bilen Rabbim Celle Celâlühü Papa hazretlerini bir an önce "gericilikten" kurtarsın.

Haçlı Kumandanı Papa

sovalyeler.jpg

Papa kardinalken adı Ratzinger'di. Kısa söylenişi "razi"... Papa olunca bazı muzipler "papa" ile **"razi"**yi birleştirip "Paparazi" yaptılar. İtalyanca olan Paparazi kelimesi eskiden Türkçeye de girmişti. Sokaklarda koşuşarak onun bunun resmini çekip, hakkında yalan haber düzenleyen gazetecilere paparazi deniyordu. Şimdi Papa'ya da "paparazi" diyorlar.

Çok iyi ediyorlar. Binlerce yıllık saygın "papalık makamına oturan" bu yumurta hatası, iki yıl önce Türkiye'nin AB'ye girişine karşı çıkmıştı. Şimdi altı yüz yıl önce yaşamış sarhoş bir Bizans İmparatorunun deli saçması sözlerini naklederek yüce bir Peygambere hakaret ediyor.

Türkiye Diyanet İşleri Başkanı sayın Ali Bardakoğlu'nun bu adam hakkında "haçlı zihniyetini taşıdığı" konusunda, tam bir isabetle yaptığı tesbiti candan kutlarım. Hoca efendinin vakit saat geçirmeden hakaretini **Papa'**nın yüzüne çarpmasını tebrik ederim. Türkiye laiktir ama bu ülke İslamın bayrağını bin yıl taşımıştır. Daha da taşıyacaktır. Bazı Türkler son iki asırda İslami yaşayışı kenara bırakmış olsalar da asla **İslam'**dan çıkmış değillerdir. Bakınız şimdi ülkede Papa'ya karşı ne fırtına kopacak...

Bardakoğlu'nun "Haçlı zihniyeti" dediği dünya tarihinin ünlü "haçlı seferleri" dir. Bu seferler Hz İsa'dan sonra 1096 yılında başlamış 1208'e kadar kısa aralıklarla 5 kez sürmüştür. Bu seferlerde Avrupalı senyörler ülkelerinde soyup sovana çevirdikleri halk kitlelerini Şövalyelerinin peşine takarak Doğu'ya göndermişler. Kudüs şehrini ve Müslümanları hedef göstermişlerdir. Böylece topraklarında "başkaldıranlardan" kurutulan Senyörler din bahanesi ile kütleleri telef etmişler ve savaşlarda sadece Müslümanları değil, Doğu şehirlerinde huzurlu yaşayan Hırıstiyan ve Musevileri de katletmişlerdir. Hani din savaşıydı...? Dünya tarihinin en büyük yalanı ve insanlığın yüz karasıdır Haçlı seferleri...

İlk Haçlıların çoğunluğu asker değildi. Sırtlarına bez parçalarından haçlar dikilmiş Avrupa' nın aç ve sefil yığınlarıydı. Güçlü kuvvetli, zırhlara bürünmüş, sağlam silah ve atları olan Şovalyelerin güdümünde Anadolu'dan geçtiler. Her yeri yakıp yıktılar. Anadolu o sırada Selçuk Türklerinin elindeydi, sıkı savaşlar oldu. Suriye'ye vardılar, görkemli İslam şehirlerini yere serdiler, halkını kılıçtan geçirdiler. Doğu, Batı'nın ne olduğunu o zaman öğrendi. Birinci haçlı seferi askerlik açısından bir faciaydı. Haçlılar yollarda açlık ve hastalıktan kırıldılar.

Haçlılar 1098'in aralık ayında Suriye'nin Maarra kasabasında insan eti yediler. Bu olay Haçlıların arasında bulunan tarihçi Caen'li Raul tarafından şöyle anlatıldı : " **Maarra'**da bizimkiler yetişkin dinsizleri kazanlarda kaynatıyor, çocukları da şişe geçirip yiyorlardı" Frenk tarihçi Aix'li Albert de ona katıldı " Bizimkiler sadece öldürülmüş Türklerle Müslümanları değil köpekleri bile hiç iğrenmeden yiyorlardı." dedi. Haçlı kumandanları ertesi yıl Papa'ya yazdıkları bir mektupta bu olayı şöyle savunacaklardı: "Ordu **Maarra'**da korkunç bir açlığın pençesine düştü ve ihtiyaç onları Müslümanların cesetlerini yemek gibi canavarca bir işe mecbur etti." (Amin Maaluf, Arapların gözünden Haçlı seferleri Shf.51)

Eski tarihlerde beş Haçlı seferi Avrupa kilisesi ve Papalık makamı tarafından düzenlendi. Çağımızda Körfez savaşıyla altıncı ve Irak savaşıyla yedinci sefer, Amerika Birleşik Devletlerine aittir. Şimdi yedinci seferin içinde bulunuyoruz...

Eskiden insan eti yiyen haçlıların bu gün yaşayan torunu George Bush, Kyoto andlaşmasına imza koymayarak dünyayı gaza boğacağını ima etti... Bu da yeni Haçlının huyu... Bundan sonra gelecek Haçlılar herhalde "nukleer" bomba taşıyacak... Lübnan'a çıkan Fransız tankları acaba yine bin yıl önce topraklarımızı çiğneyen Goedfroi de Bouillon'un emrinde mi ?

Papa fait Croisade

papa.jpg

Ankara (Reuters) Lors d'une conférence prononcée mardi à l'université de Ratisbonne (Allemagne), le pape bavarois a cité l'empereur byzantin Manuel II Paléologue qui, au XIVe siècle, accusait Mahomet d'avoir semé le Mal et l'inhumanité pour avoir prôné la diffusion de son enseignement par les armes.

le président du Conseil turc des Affaires religieuses estimé que Benoît XVI devait présenter ses excuses, rapporte jeudi l'agence de presse anatolienne.

Ces propos du pape sont "tout à fait regrettables et inquiétants (...) à la fois pour le monde chrétien et pour la paix commune de l'humanité", a déclaré Ali Bardakoglu, cité par l'agence.

Au Vatican, le service de presse a réagi à ces accusations en affirmant que le pape n'avait nullement l'intention d'offenser l'islam. "Ce n'était nullement l'intention du Saint-Père d'entreprendre une étude approfondie de la 'djihad' (guerre sainte) et des conceptions de l'islam en la matière", a déclaré le Saint-Siège dans un communiqué.

Le pape doit se rendre en Turquie, pays laïc mais majoritairement musulman, en novembre à l'invitation du président Ahmed Necdet Sezer. Il doit aussi rencontrer à cette occasion le patriarche Bartholomée, le chef spirituel des chrétiens orthodoxes.

Selon la chaîne de télévision NTV, Bardakoglu a suggéré au souverain pontife de ne pas venir en Turquie s'il a des vues si critiques sur l'islam.

"Je ne vois pas l'utilité d'une visite dans le monde islamique pour quelqu'un qui a cette opinion sur le prophète sacré de l'islam. Il devrait d'abord se débarrasser de ses sentiments de haine", a déclaré Bardakoglu, d'après le site internet de NTV.

Bardakoglu a rappelé par ailleurs les atrocités commises au nom de leur foi catholique par les croisés au Moyen Âge, contre des chrétiens orthodoxes, des juifs et des musulmans.

"Sous les mots du pape se cache la mentalité de la guerre sainte et des Croisades", a-t-il déclaré, cité par l'agence de presse anatolienne. (Courtoisie Reuters)

Guitare-kalachnikov pacifiste

kitar-kalas.jpg

[

](http://fr.fc.yahoo.com/c/colombie.html)BOGOTA (Reuters) - Un artisan luthier colombien, fervent pacifiste, a conçu une guitare-kalachnikov, transformant un instrument de mort en symbole d'espoir.

Dans son modeste atelier familial de Bogota, Luis Alberti Paredes, l'un des fabricants d'instruments les plus renommés du pays et au monde, a utilisé ses talents pour concevoir un modèle de guitare électrique en forme d'AK47, autrefois arme emblématique de la guérilla colombienne.

"On pouvait toucher une cible à 800 mètres", a expliqué Paredes une de ses créations à la main. Ses "escopetarras" (guitare-fusil en espagnol) sont fabriqués à partir de pièces d'armes déclassées dans le cadre d'un programme des Nations unies de promotion de la paix.

"Maintenant, ça dépendra de la taille de la scène (du concert)."

Un musicien local Cesar Lopez lui avait soufflé l'idée il y a trois ans, après l'explosion d'une voiture piégée qui avait tué 36 personnes dans la capitale colombienne.

La star nationale du rock Juanes en a reçu une en cadeau. Pour l'instant, sept de ces "kalach-guitares" ont été offertes dont l'une à la mairie de Bogota et deux aux Nations unies.

"Au début, c'était un défi", ajoute Paredes. "C'est paradoxal de prendre quelque chose qui tue et de le transformer en quelque chose qui fait plaisir aux gens."

"Les armes dégagent une mauvaise énergie (...) Quand on en démonte une, elle commence à changer et quand on y installe le manche et les différents éléments, elle commence à changer, son énergie change." (Courtoisie Reuters)

Evliyayı Zincire Vurdular

**hacibayram-01-b.jpg**Bir zamandan beri Radikal gazetesine tarih yazıları yazan Avni Öztürel, geçen hafta bir yazısında Ankara'da yatan Hacı Bayram Veli'yi "tutuklatarak zincire vurdurdu" ve Edirne'ye Osmanlı Padişahı'nın yanına gönderdi. Destur...

Hangi muteber kaynaktan aldığı belli olmayan bu habere göre Türk'ün has evliyası, yedi yüz yıldan beri Hakk'ın sevgili kulları arasında olduğuna     inanılan bu yüce insanı Ankara'dan **Edirne'**ye kadar yerlerde sürükledi.

Tarihi kendine konu seçen bu değerli yazar, başka örnekleri de bulunan bu çeşit yazılarla   "paparazi tarihçiler" ekolünü açtı ve kendisi bu ekolün kurucusu sıfatını kazandı... Bu günden sonra tarihsel konuları böylesine asılsız güncel varsayımlarla birleştirerek sunacak kişilere Paparazi tarihçiler dense yeridir. Bunlar bir zamandan beri bu ülkede Murat Mardakçı ile başlayan "tarih magazin" modasının gelişmiş şeklidir. Tarihi karalamanın ileri karakoludur.

Tarihi konuları incelerken önce yazılı kaynaklara baş vurulur. Bu konuda paleografi denilen bir ilim vardır. Bu ilim eski belgeleri inceler, eğrisini doğrusundan ayırır. Anlatacağınız konuda birden fazla ve birbirini doğrulayan kaynak yoksa o konu "kuşkuludur" Kuşkulu bir konuyu kısmen çözmenin de bir yöntemi vardır. O zaman olayın geçtiği devir ele alınır ve benzer olaylar yan yana getirilerek işin doğrusu araştırılır. Bu noktada "niyet" esastır. Maksatlı ve önyargılıysanız   "kötü" niyetlisiniz. Hiçbir "önyargınız"yoksa   "iyi" niyetlisiniz.

Ankara'da on ikinci yüz yılda yaşayıp şanı bu günlere kadar ulaşan Hacı Bayram Veli, feyz silsilesi itibarıyla Hazer Denizi'nin kıyısında yer alan "Erdebil Sufileri" ekolündendir. Bu "ekol" zaman içinde "Safiyeddin Erdebilî" tarafından kurulan "İran Safevîler" devletinin temel doktrini yerine geçecekti. Erdebil Sufileri arasında sonradan yetişen ünlü Şah İsmail, zaman içinde Osmanlıların ve "Yavuz" ünvanlı Sultan I.Selim'in rakibi olacaktı.   Erdebil Sufileri Yıldırım-Timur Ankara savaşından beri Osmanlılarla soğuktu. Her iki devlet de Türk devletiydi ama aralarında mezhep ve siyasi otorite farkı vardı.

Osmanlı devletinin ilk yıllarında başkent **Edirne'**de bulunan Osmanlı Padişah II.Murad'ın   Hacı Bayram Veli'yi tanımak ve konuyu irdelemek amacıyla Edirneye celp ettiği doğrudur, ancak zincirleyerek değil. Hacı Bayram Veli Edirne'de padişahı görmüş, Başkentte kaldığı kısa sure içinde, Üç Şerefeli Cami'de   bu gün hâlâ yerinde duran tarihî kürsüde ünlü vaazını vermişti. Efendi hazretleri o kürsüye ayakları zincire bağlı olarak mı çıkmıştı ? **Avni Türel'**e göre öyle ... Belki de aff-ı şâhâne'ye uğrayarak   çıkmıştır. Radikal yazarı orasını belirtmiyor.

Haci Bayram Veli dönüş yolunda **Gelibolu'**ya uğramış, ünlü Muhammediyye yazarı Ahmed-i Bican ile ile görüşmüş, Bursa'ya varmış, Ulu cami'de "kötürüm Hızır Baba"yı irşat etmiş ve Ankara'ya ulaşmıştı. Bütün bu yollar boyunca acaba zincirlerini de beraber mi sürüklemişti ?

Bir "evliyayı" zincire vurmak işte şu yaşanan zamanın ürünüdür. Ben muhterem yazarın niyetini sorgulamak sevdasında değilim. Varsın sayın Türel istediğine inansın, ancak Radikal gibi onuncu yılını kutlayan ve kendisini   bu halka adadığını ilan eden bir gazeteye böyle bir yazar yakışmıyor... Acaba gazetenin de mi "önyargısı var" ?

Bu yazarı okuyucularına ve gazetesinin sorumlu müdürlerine şikayet ediyorum. Bu yazarın okuyucularından o yazarı terketmelerini istiyorum...

Bardakoğlu was strong

bardakoglu1476_ic.jpg

ROME, Sept. 14 -Pope at Regensburg University with what he conceded were "brusque" words about Islam: He quoted a 14th Century Byzantine emperor as saying, "Show me just what Muhammad brought that was new, and there you will find things only evil and inhuman, such as his command to spread by the sword the faith he preached."

Benedict also used the word "jihad," or holy war, saying that violence was contrary to God's nature and to reason. But, at the end of a speech that did not otherwise mention Islam, he also said that reason could be the basis for "that genuine dialogue of cultures and religions so urgently needed today."

Muslim leaders strongly criticized a speech he gave on his trip that used unflattering language about Islam.

Some of the strongest words came from Turkey, possibly putting in jeopardy Benedict's scheduled visit there in November.

"I do not think any good will come from the visit to the Muslim world of a person who has such ideas about Islam's prophet," Ali Bardakoglu, a cleric who is head of the Turkish government's directorate of religious affairs, said in a television interview there. "He should first of all replace the grudge in his heart with moral values and respect for the other."

The criticism from Mr. Bardakoglu, the Islamic leader in Turkey, was especially strong, and carries with it particular embarrassment if Benedict is forced to cancel or delay his visit to Turkey. Many Turks are already critical of Benedict, who as Cardinal Joseph Ratzinger had in 2004 opposed **Turkey'**s entry into the European Union.

The official, Mr. Bardakoglu, demanded an apology, saying that the remarks "reflect the hatred in his heart - it is a statement full of enmity and grudge." (Courtesy Newyork Times)

Sapanca'nın Sevimli Pıranha'ları

piranha2.gifBirisi Sapanca gölünde "pıranha var" dedi. Faziletle gidip baktık...Gaaak. Hguk. (korku sesi)

Görmedim ama bildiğime göre pıranha insan eti yiyen korkunç bir balıkmış, uzak ülkelerin sıcak denizlerinde yaşarmış...Gak guk... Nasıl gelmiş buralara gaaak. Guk. Balıkçının elinde tuttuğu küçük sevimli balık ise hiç de öyle canavar bir balığa benzemiyordu. Gaak guk. Fazilet'e sordum, o da  bilemedi. Herşeyi bilirdi ya... ne oldu buna ? Gaak. Gruk... Balıkçıya soralım dedik. Karga dili bilmez ama olsun, belki anlaşırız... Balıkçı dile gelip Karga'ca dedi ki:

-  Korkmayın sizi yemez, Sapanca'da depremde yıkılan büyük otelin yerine yapılan yeni otelin yöneticileri çıkardı bu lafı, havuzlarının müşterisi artsın diye.. Kimsenin tanımadığı bir balık bulup göle atmışlar... Pıranha çıktı diye ortalığı karıştırdılar... Gaaaak.

Fazilet bana baktı, ben fazilet'e baktım... gülüştük...

- inandın mı ? dedim.

-  İnanmadım...dedi. **Sapanca'**da herkes her aklına geleni söyler...dedi. Gaaaak.

Ben de inanmadım ama merak ettim...gaak guuuuk.  Hoca dedi ki: "Göle karıştırıp büyükçene   bir çuval  atacağım, sonra sandala bağlayıp uzağa çekeceğim,  sonra Kasaba'nın girişine bir yazı yazacağım: -Göl canavarının resmini çekmek yasaktır- diye gaak guuuk. O zaman görün siz olacakları..."

Savaşla Doğan Devlet

ikizkule.jpg

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush Dünyayı iki cepheye ayırdı: Demokrasi cephesi, Terör cephesi...

Başkan böylece siperleri kazarak belki de dünyanın sonu olacak bir savaşı başlattı. Hayırlı olsun ! İki kulesi yıkıldı diye dünyayı ateş çemberine sardı. Hem kendisini, hem halkını, hem de Dünya halklarını sonu  belirsiz bir maceraya sürükledi.

Beş yıl önce "Onbir eylül" olayı çıktığı saatlarde Arap teröristlerin adı geçti. Ben böylesine devâsâ bir işi, bir Arabın düşünüp becereceğine hiç inanmamıştım. Hâlâ da inanmıyorum. Arabın ne kafası, ne inancı, ne modern askerî dehâsı ve ne de çağdaş siyasî azmi bu kadarına uzanamazdı. ABD Devlet sisteminin amansız düşmanları olan, ne Stalin, ne de Hitler böyle bir şey düşünmemişlerdi. Bu olayı sonradan inceleyenler, bunun ancak çok büyük ihanet projelerine imzasını atan, Amerikan sisteminin yüz karası, eski generallerden 1988'de ölen General Lyman Lemnitzer'den geriye kalan **hainler şebekesi'**ne yakıştığını söylediler...

Ben işte buna inandım. Gerçekten yakışıyor. Zira o şebeke yaşadığı yıllarda başında, general Lyman Lemnitzer olmak üzere, muhtemelen başarısız Küba Domuzlar körfezi saldırısını ve Başkan Kennedy süikastını düzenlemişti. " Dünya Ticaret Merkezi"nin iki gökdelenini, intihar uçaklarıyla 450 bin tonluk bir enkaza dönüştürmek ancak bu çapta bir çetenin işi olabilirdi. Devlet başkanını öldüren ve böylece ar damarı patlayan şebeke, elbette ona yakışan projelerle yoluna devam etmeliydi.

Bu teoriye inanan sadece ben değilim. Beş yıl önce 11 eylül sabahı o meş'um olayı yaşamaya başlayan Amerika'nın zirve kadrosu da o korkunç varsayıma inanmıştı. Olayın başlamasından yarım saat sonra {ığınaklara giren Beyaz Saray ve Pentagon'lular "işte o hain generalin adamları yine geldi..." dediler. Akşam sekiz buçuğa kadar sığınaklardan çıkmadılar. O saatlerde herkes "Amerika iç savaşı"nin başladığına inanıyordu. Ama bunu ilan etselerdi "iç savaş" gerçekten başlamış olacaktı... İki yüz yıl sonra bir kere daha "Amerikan barışı: pakta Amerikana" yeni bir iç savaşın sonunu beklemek zorunda kalacaktı... İşi Arabın üzerine yıkmaya karar verdiler.

Gerçekten kuleleri patlatanlar, bu iş için en uygun kişiler olarak Amerikan üniversitelerinde okuyan fanatik fedai Arap öğrencilerini seçmişlerdi. Akıllı Bush yönetimi, 11 eylül günü, akşamüstü "World Trade Center" in, henüz dumanı tüten enkazı üzerine, güneş son ışıklarını yayarken, bu olayın asıl faili olabilecek Lemnitzer grubunu sollayarak, Arabı öne sürdüler.

Böylece Amerika Birleşik Devletleri yönetimi dünyaya bir Usame bin Ladin ve terörist " el-Kaide" örgütü hediye etti . Bu iki isim, Birleşik Amerika'nın Naziler ve Komünistlerden sonra seçtiği son hedef oldu. Amerika yeni düşmanını buldu. Savaşla doğan devlet savaşla yaşamak zorundaydı. Dünyayı da yanına çekerek... Şimdi bu sürecin içindeyiz.

Bush her gün "el-Kade"nin reklamını yapıyor. Tüm yandaşları da yarış halinde ona uyuyorlar. Dünyada öylesine inanılmaz bir kriz yaşanmaya başlandı ki, yakında Alabama'lı bir köylüden Şangay'lı bir iş adamına kadar herkes başına gelenleri "el-Kaide"den bilecek. Bush'un yarattığı ejderha belki de giderek dünyayı yutacak.

Ancak İslam tarihi ve kültürü konusunda hiçbir bilgisi ve gayreti bulunmayan Bush "el-Kaide"nin ismini devamlı anmakla **"reklamın kötüsü olmaz"**diyen TV çağının kurallarına göre hareketi yasallaştırmakta, farkında olmadan Araba mukemmel bir hizmet sunmaktadır.

Bush'un kulelerini yıkanlar Araplar ise, bu Araplar 260 yıl önce "Allah yolunda aşırılıklara ve din perdesi altında toplanan haksız servetlere" düşman olarak doğan Vahhabîlerdir... Bir zamanlar Osmanlı toprağı olan Arabistan'ın Necid bölgesinde yaşayan bu cahil çöl Arapları, 1745'ten beri şekil değiştirerek bu günlere geldiler. Çelişkili siyasal süreçleri, farklı ekonomik-politik ve askerî çekim alanlarını aşarak bu çağa ulaştılar. Ama sanırım ruhen "ilk hareket noktalarının" pek de uzağına düşmediler. Böylece İslâmda "Hanbelî ekolünde" var olan "silahlı savunma hareketi" doğrultusunda, İbni Teymiyye uzantısını temel alan mücahit Abdülvehhab'ın, 1745'te Necit'te "Deyriyye" kasabasında **Emir Suud'**la birleşmesinden doğan Vahhabî-Suudî" hareketi, el-Kaide ve Bin Ladin'le devam etmektedir.

Böylece 11 Eylül hareketi bir "Vahhabî" hareketidir. Genç Vahhabîler İsa Peygamber Ruhullah Aleyhisselam'in doğuşundan 2000'yıl sonra dünyayı saran şeytanın kalbini bir kurşunla yere serdiler. İyi oldu. Şimdi melek-şeytan kavgasında son raundu göreceğiz. Bush bunun yeni adını "Demokrasi" ve "Terör" olarak koydu. "Demokrasi" adı altında "Geri Kalmışlara Saldırı" ve "Terör" adı altında "Yasal Savunma" da diyebilirsiniz. İsteyen istediği tarafı seçsin. Ben Haçlıların son kumandanı şarib ü leyl ü nehar Bush'tan yana değilim. Bush "Amerika silahını düşmandan önce çekmeli" diyor...Pekiyi... ya düşman silahını çekmeyecekse o zaman kaatil oldun efendi kaatil. Kötülüyü önleyeceğim derken kötülüğü sen çıkarmış olmuyor musun ? değerli Kovboy...