Pir'den Çağrı geldi

Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Hak’ka Vuslâtının 736. yılı münasebetiyle

Mevlânâ Kültür ve Sanat Vakfı’nın

Değerli Yazar, Sayın Nezih Uzel ve İstanbul Semâ Gurubu’nun katılımlarıyla

tertiplediği Semâ Töreni’ni teşrifinizi rica ederiz.

28 Aralık 2009, Pazartesi   Saat: 20:00

Belediye Tiyatrosu, Gençlik Parkı (içinde)

Ulus / Ankara

O bir Peygamber

_
_Her ciddi konuyu zamanlı zamansız, uluorta dillendirmenin artık saygısızlık sayılmadığı ortamda, yürek yakan “Allah ile arkadaş olma” tartışması, yeni boyutlara ulaştı. Bir mektuba verdiğim  cevabı sunuyorum:

Rahmeti Eyyüb’lü Hocaefendi anlatırdı:  Eyyüb’ün ünlü  Bostan iskelesinde bir gece bir sohbet sırasında, çevrede yersiz halleriyle pek de iyi tanınmayan bir zat “ben dün gece rüyada  peygamberi gördüm” diyerek lafa başlamış, uzaktan bir başkası seslenmiş: “haydi oradan, sen mahalle bekçisini dahi rüyada göremezin…” demiş. Şimdi efendim**, olay** bu !

**Mânâ’**da şeytanı Rahman'la karıştırdığı anlaşılan ve mahalle bekçisini dahi görmeye kudreti olmayan insanlar, söylemeye dilim varmıyor “Allah” ile arkadaşlık iddia ediyor. Ve ilave ediyor: "Bir gün oluruz.” Yılışık ve dayanılmaz bir ifade tarzıyla ve israrla fikrini izaha çalışıyor.

“Bu hal edebe aykırıdır” dedik anlatamadık. “Tarikat etiği ve estetiğine uymaz” dedik dinletemedik. “Tasavvufî neş’enin yokluğuna” işaret eder dedik tutturamadık. Korkarım bu bir “sosyo-politik bir proje”, arkasından daha korkunç şeyler için altyapı hazırlıyorlar,. Entraman yapıyorlar.. İsevî'ler gibi “Hepimiz peygamberiz… Allahın oğluyuz" falan gibi şeyler  söyleyecekler. Neuzubillah.

Böyle laf olmaz…eskiden yoktu nereden çıktı ? Adam Hüseyin Vassaf’ın kitabını açıyor, sayfa sayfa kopya ediyor. 120 sene evvel hangi mahallede Hangi şeyh efendinin kime nasıl hilafet verdiğini, hilafeti hangi hattata nesih'le mi rikka ile mi ? hatta hangi mürekkeple ? yazdırdığını, kimin "karnıyarık" tekkesine  ne tarihte şeyh olduğunu pek lazımmış gibi uzun uzun anlatıyor, Dinlemezsen kızıyor, aşkından şüphe ediyor, mezartaşı diktası kuruyor. Arkadan da tutturuyor “**Allah’**la arkadaş olunur. Peygamber efendimiz dedi ki…” Ne dedi birader ! sen peygamber misin ? O bir peygamber, senin sıfatın ne ?

Ben kimsenin kusurunu bir başkası ile tartışmam, bir başkasına anlatmam, doğruca kendisine anlatırım, bir aksiliği üçüncü kişilerle paylaşmam, kendisinin bulunmadığı yerde dillendirip gıybeye girmem ama öyle bir zamana geldik ki, dayanılmıyor. Kusur sahipleri azdıkça azmışlar. “Sahib-i kusurlar, sahib-i zaman” olmuşlar. Kıyasıya birileriyle harbediyorlar.

Ben nazik adamım. Pek çok İrfan meclislerinden, Hakk sohbetlerinden kalma duygularım var. Onlarla yaşıyorum, yaşım da ileri korkuyorum. Zinciri takmadan, delikten bakmadan kimseye kapıyı açmıyorum, kapıyı pencereyi sırladım, evde ışık yakmıyorum. Ateşi söndürdüm. Bacadan duman çıkmıyor. Hükmü Ezel bir yaramazı fakire doğru postaladıysa ona diyeceğim yok. “Kadere rıza, fazilete “seza”dır. Bir yandan zorunlu olarak derdimi paylaşacak kamil adam kolluyorum. Ufukları gözlüyorum, güzel insanları özlüyorum. Gıybet gayyasına düşmek pahasına çileme ortak  arıyorum.  Günler geceler boyu lafıma yandaş**,**  kendime yoldaş devşiriyorum.

Haksızsam söyleyiniz ! Haklıysam bir dip notu koyarak geçiniz. Şikayetim bu zamana değil, geleceğin insanlarına. Bu devir bitti, belki onlar laftan anlar.  Yürek yakan, kol kıran, bel büken, yol kesen, dervişlik neş’esi bozan,  bu ve benzeri konular artık bitsin. Unutun gitsin. “Barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar” demişler ya “hakikat şimşeği fikirlerin çarpışmasından doğar “demektir. Buradaki “müsademe-i efkar”dan değil “Barika-i hakikat” ancak “Barika-i felaket” çıkar. Yani “Felaket şimşeği…” Güneş söner, etraf kararır, dünya bir daha geri dönmeyecek biçimde kaosa düşer, kainat yok olur.

Saygılar  sunarım.

Bizi rahat bırakın

_**Nezih Uzel’**den not: Facebook’ta yine bir olay çıktı: Bir vatandaşın bir fasıl videosuna yazdığı şu yoruma bakınız neler kondurmuş: “ Herifler kırk senedir aynı şeyleri çala çala hayatlarından bezmişler, hele “utçu”nun tipine bakın…” Bir başka vatandaş da ona katılmış: "Doğru walaaa..."

Benim TRT’de geçen uzun yıllarıma ağır bir katran karası saçan bu sözlere cevabımdır: Sunuyorum._

Muhterem kardeşlerim, bir başka gezegenden gelmiş gibisiniz, şu "video" bir anıttır. Neo klasik Türk musikisinin dillere destan kadrosu nasılsa bu görüntüye sığmıştır. Bunları hangi muhterem güç toplamış, bir araya getirmiş bilmiyorum. Unutulmayacak bir başarıdır
 
Bu insanlar bir ülkenin müzik zevkini üç çeyrek asır ayakta tuttular. Bu bir müzik tarihi olayıdır. Bu bir efsane hey'ettir. Milyonla insanın ruhu, on yıllarca bunların söylediği ve çaldığıyle titredi. neden o insanlara hakaret edersiniz ki ? Bundan size ne ? başka işiniz yok mu sizin ?

Görüntüye dikkat ediyormusunuz ?  Bir kere daha bakın, hiç birinin önünde nota yok. Evet o çalıp söyledikleri  eserleri kırk yıldır çalıyorlar. Kırk yıl daha geçse yine çalacaklar. Bir eseri kırk yıl çalmak yetmez, kırk yılda ancak çalarsınız, bir kırk yıl daha geçse belki sırrına varırsınız. Siz hayatta hiç müzik dinlediniz mi ? kapı gıcırtısı ve motor sesinden başka… Gerçek Müzik sizin tarafa uğradı mı ?

  Sizin "utçu" dediğiniz Selahattin Erköse dünya çapında bir ut sanatçısıdır, öyle taksimleri vardır ki sanki "ut" onun için icat olunmuştur. O video'da sizin "tipini" beğenmediğiniz  **Selahattin Erköse'**nin  icra sırasındaki duruşu, ulaşılmaz san'at duygularıyla dolmuş müstesna bir ömrün, görüntüye yansımış şeklidir. Vücut dilinden işaret alabiliyorsanız farketmeniz geç olmaz.

**Batı'**da doğmuş olsa en az bir Yahudi Menuhin veya Joaquin Rodrigo kadar şöhret kazanacak olan O Selahattin Erköse, yıllarca davet ettiğimiz Avrupa turnelerinde müzik otoritelerini şaşkına çevirmişti.

Darbukada **Hüseyin İleri'**nin duruşuna bakın siz. Keman'da **Cahit Öney'**in hareketlerine, yay tutuşuna baş şekline dikkat edin. En önde oturan rahmetli Kasım İnaltekin ve Nureddin çelik yüzlerce yılda gelişmiş ve bir İstanbul üretimi olan fasıl geleneğinin bir daha yetişmesi mümkün olmayan devleridir. Ya şöhretin zirvesinden geri dönmüş Müzeyyen Senar'a ne demeli ?... Sesi kulağımızda, **neş'**esi ruhumuzda, kendisi toprak altında. Olacak mi ?

En son çaldıkları maalesef yarım kalan Arap saz semaisini siz hiç duydunuz mu ? Strauss'un valsleri ile eş değerdedir. Bırakın kardeşlerim, siz başka bir ülkeye göç edip oralarda kevnü mekan tutun, ruhumuza ve anılarımıza saldırmayın. Bizi rahat bırakın. Bu toprak size göre değil

Kalbin sesidir kudüm

Facebook’ta “kudüm”le ilgili bir tartışmaya rastladım. Bir vatandaş rahmetli **Mes’ut Cemil’**den söz ederek “bazı eserlerde kudüm vurdurur, bazılarında vurdurmazdı” demiş. Bildiğim ve yaşadığım bazı gerçekleri sizlerle paylaşma  uğruna bu tartışmaya katılma gereğini duyarak şu yorumu yazdım. Arzediyorum:

"Klasik fasıllarda daire, tef ve fiske tefi var... Eskiden kudüm yok. Kudüm sadece üç çeşitli isim altında: Mevlevihanelerde; "çifte nekkare" adıyle Mehter'de ve "çifte nara" adıyla folklor'da  var. Korolar geldiğinde kullanalım demişler, tartışma bitmemiş. Ali Rıfat Çağatay işgalde Kadıköy'de Opera sinemasında ilk defa sopa ile yönettiği koroda kullanmamış, Mes'ut bey "ünison korosunu" kurduğunda bir ara dener gibi olmuş, sonra vazgeçmiş, dolayısıyle "bazı eserlerde vurdurdu, bazılarında vurdurmazdı" savı geçerli değil. Bir ara kararsız kalmış, sonra icra'da istediği nüans ve reliefleri rahatça verebilmek için büsbütün kaldırmış.

  Münir Nureddin Selçuk 1967 yılında, **İstanbul Belediye Konservatuvarı'**nın Şan sineması'nda düzenlediği **"İcra hey'eti konserleri'**ne beni kudümzen olarak  çağırdığında tereddütlüydüm. Onun da nüans derdinden kurtulamayıp kudüm zevkini iki paralık edeceğinden korkmuştum, sonunda israra dayanamayıp gittim. O yıllarda başka kudümzen yoktu. Bu olaydan hemen sonra Dr. Nevzat Atlığ bey beni defalarca çağırdı, gitmedim. Darıldı. Sonra vaz geçti. Münir beyin icra tarzına zar zor yakışacak benim Mevlevi kökenli akıcı kudüm vuruş tarzım, Nevzat bey'in sonu gelmez "dur-kalk' larına nasıl uyacaktı ? Bu laf çok uzar... İyisi mi kısa kesmeli.

Son söz şu... Klasik musikimizi, son yüz elli yılda uğradığı batı cereyanları ve sosyal farklılık  dolayısıyle, artık kendi dinamik iç yapısına uygun, gereği gibi "maestro" bir ritmle icra etmek ve bu evrensel san'at dalının böylece asaletini korumak imkansızdır. "İcra" geleneği çöken her müzik türü boşlukta kaybolur gider. Bu yüzden bize şu anda dinletilen Klasik Türk Musikisi tahammül edilmez bir sıkıntı ve ruh karartan mıymıntılı iniltilerden ibarettir. Aslı kaybolmuştur. Saygılar sunarım."

Nezih Bey; îzâhınıza teşekkür ederim. Mes'ûd Bey'in "ba'zı icrâlarda kudüm vurdururdu, ba'zılarında vurdurmazdı" şeklinde söylediğim söz sav değil, elimizdeki pek çok kayıda istinâden yaptığım bir tesbitti. Zannederim, siz de aynı tesbîti yapıyor fakat; önceleri vâr olan kudüm kullandırma tavrını bahsettiğiniz sebeplerden dolayı terkettiğini ifâde ediyorsunuz ki, doğrudur...Hürmet ve muhabbetle.

Uzaktaki Din kardeşlerimiz

La justice chinoise a prononcé, vendredi, trois nouvelles peines de mort après les émeutes meurtrières interethniques de juillet à Urumqi, au Xinjiang, portant le total à huit en deux jours, rapporte l'agence Chine nouvelle.
Au total
à ce jour, dix-sept émeutiers ont été comdamnés à la peine capitale depuis les émeutes qui avaient fait près de deux cents morts en juillet, dont neuf ont été exécutés début novembre.

Les principales victimes lors des violences de juillet avaient été des Hans, ethnie ultramajoritaire en Chine. Les jours suivants, ces derniers s'étaient vengés, lançant des expéditions punitives contre des Ouïgours, ethnie majoritaire au Xinjiang, turcophones et musulmans. Au même moment, un porte-parole du gouvernement cambodgien indique qu'une quinzaine de Ouïgours ont fui la Chine pour le Cambodge, où ils ont demandé l'asile politique avec l'aide du Haut-Commissariat des Nations unies pour les réfugiés (HCR). Le Washington Post indiquait, jeudi, que vingt-deux Ouïgours avaient demandé l'asile au Cambodge.
**
Une partie de l'ethnie ouïgoure dénonce la discrimination religieuse et culturelle dont elle fait l'objet sous couvert de lutte antiterroriste, ainsi que la présence accrue de Hans, venus du reste de la Chine dans le cadre de la politique de développement économique de cette région autonome.(Courtoisie le
Monde**)

Türkçe özet Çin yönetimindeki Değu Türkistan’da, temmuz ayında, Uruçi’de meydana gelen ve 200 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylarda suçlu görünen üç kişiye daha Cuma günü ölüm cezası verildi. Çinde Han adını taşıyan en büyük etnik grupla, azınlık olan  Müslüman Uygur Türkleri arasında meydana gelen olaylarda şinmdiye kadar onyedi kişi idam cezasına çarptırılmış, bunlardan dokuzu kasım ayının başında infaz dilmişti. Kamboç’tan bildirildiğine göre bu ülkeye kaçan Uygur direnişçiler, Çinlilerin terörist arama bahanesi ile kendilerine dini ve kültürel baskı yaptığını öne sürerek sığınma hakkı istediler. (Teşekkürler leMonde)

Sürçü lisan derdimiz

**Facebook’**da bir değerli kişi, okuruna “Allah'la arkadaş ol” (Haşaa) şeklinde bir tavsiyede bulundu. Ben kendisini uyardım. Bana yazdığı cevabı ve benim yanıtımı sunuyorum:

01 Aralık, 00:52

NEZİH BEY! ALLAH İNSANIN HERŞEYİDİR DÜŞÜNCESİYLE YAZILMIŞ BİR SÖZDÜR AKSİ BİR DÜŞÜNCE YOKTUR AMACIMIZ KİŞİLERİN DİNİ DUYGULARINI İNCİTMEK YA DA SUİSTİMAL ETMEK DEĞİLDİR YANLIŞ ANLAŞILMASIN .   HAKKINIZI HELAL EDİN. SELAMLAR VE HÜRMETLER.

Nezih Uzel 02 Aralık

Yanlış anlaşılan bir şey yok, kullandığınız "arkadaş" kelimesi dosdoğru anlaşılmıştır. Hiç bir yaratık yaradanı ile "arkadaş" olamaz. Çok tanrılı zamanlardan beri bu böyle. İsterseniz edebiyat yaptım diyebilirsiniz, yine de ilâhî etiğe ve estetiğe aykırıdır. Kötü bir üslûbtur. Sürçü lisan'dır. "Dil takılması" dır. Kişi ve "ilah" anlayışına terstir.

Aksi bir düşünce tabii ki olamaz, kelime yanlış seçilmiştir. Ben asla rencide olmam, konuyu kişisele indirmeyin, bir kelimenin yersizliğini söyledim. Bu da benim yazar olarak hakkım ve görevimdir. Saygılar sunarım.

Ruh işinden anlamıyorsun

Kafamı bozdun da
Ruhuma karışamadın
Kafasız kaldığım,
Belki de iyi oldu.
Ruhum bana yetiyor

Kafamı bozdun da
Dünyamı karıştırdın
Dünyasız
kaldım
Belki de iyi oldu
Şeytan benden uzaklaştı

Kafamı bozdun da
Herşeyi berbat ettin
Her şey berbat olunca
Belki de iyi oldu.

Şimdi **her şey
**Yeniden düzelecek
Buna
inanmalısın
Bana inanmalısın

Kafamı bozdun da
Ocağımı bozamadın
Ocağımı bozsaydınİşte o zaman sen de
Ocaksız kalacaktın

Biliyorsun değil mi ?
Biliyorsun, ama
Belli etmiyorsun.

O halde, **kafamı
**Neden bozdun ?
Çünkü kafan yoktu.

Ruhumu neden bozamadın ?
Senin ruhun da yoktu.
Bozsaydın ya…
Olmadı değil mi ?

Neden ? Çünkü
Ruh işinden
Anlamıyorsun.

Kârlı ölüm pazarı

**Kandahar.-**Le poids des sociétés militaires privées est l'une des facettes cachées de la guerre d’Afganistan. La Commission parlementaire américaine sur la passation des marchés en temps de guerre a révélé, début novembre, qu'avec 74 000 salariés en Afghanistan, leur nombre dépasse celui des troupes régulières américaines. Un chiffre deux fois plus important que celui admis officiellement par le Pentagone.

Pourtant les incidents se multiplient. Début octobre, après un conflit avec les Britanniques et les soldats afghans dans la province du Helmand, la société Paravant s'est vu refuser le renouvellement de son contrat. Les soldats afghans s'étaient rebellés, fin août, contre leurs formateurs qui buvaient de l'alcool devant eux, en plein **ramadan.

Cette société n'est autre qu'une filiale de Xe, ex-Blackwater, dont le nom est associé à de multiples violences en Irak, parmi lesquelles une tuerie en pleine rue à Bagdad (17 civils tués) en 2007. En mai, trois employés de Paravant ont par ailleurs été impliqués dans la mort d'un automobiliste à Kaboul.
**
"La fin du contrat pour l'i
nstruction
du tir à Kandahar n'a pas été une perte, commente un membre de Paravant. En ce moment, avec le départ des troupes américaines, beaucoup de nos gars repartent en Irak."

DynCorp, qui pilote l'instruction des policiers afghans avec un budget annuel de près de 1,5 milliard de dollars (1 milliard d'euros). Début 2009, une société indienne basée à Dubaï (Emirats arabes unis), HEB, chargée de la formation d'armuriers au sein du 205e corps de l'armée afghane à Kandahar. HEB, qui recevrait près de 9 millions de dollars par mois pour cette prestation. (Courtoisie le Monde)

Türkçe özet: Kasım ayı başında Amerikan parlementosu’nda kurulan özel bir komisyon, Afganistan savaşında özel şirketlerin çalıştırdığı paralı asker sayısının 74.000’e ulaştığını saptadı. Bu rakam Afganistan’da bulunan düzenli Amerikan ordusunun asker sayısından fazla. Halmant bölgesinde ramazanda içki içen Paravant isimli İngiliz şirketinin eğitmenleri ile Afgan ordusunun askerleri arasında çatışma çıkmıştı. Paravan Amerikan Black-Water şirketinin bir yan kuruluşu. Bu olay üzerine Paravan şirketi ile sözleşme iptal edildi. Şirketin bir yetkilisi  “ zararımız yok,  şimdi arkadaşlarımız Irak’a gidecekler…” dedi.  Afgan polislerini eğiten Dyn Coorp isimli bir Amerikan özel şirketi  bu iş için yılda 1,5 milyar dolar ücret alıyor. 2009 başında Dubai’de kurulan ve Afgan zırhlı birliklerini eğiten Hint kökenli HEB şirketi ayda 9 milyon dolar alıyor. (Teşekkürler le Monde)

Yaşam bir sanattır

** Nezih Uzel'**den not: Eski zamanda "adabı muaşeret" adı verilen "ahlak" kitaplarında "edepler" denen kurallar vardı. Herkes uyduğu takdirde topluca mutluluk getireceğine inanılan bu kurallar, acaba çağdaş dünyaya uygulanabilir mi ? diye düşündüm. Bakın neler çıktı: eski kitapların üslubu olan "yapmaya, etmeye, bakmaya" gibi orijinal metotla sunuyorum: ilave yapabilirsiniz:

Kurban kesmede  5 edep vardır

1)Kurbanı sokak ortasında kesmeye
2)Kurban hocanın tarifi üzerine kese
3)Borçluysa kurban kesmeye
4)Kurbanın artıklarını toprağa göme
5)Kurban keserken çocukları uzaklaştıra

Televizyon seyretmede 7 edep vardır:

1) Televizyonu açıp önünde uyumaya
2) Televizyonu izleyen yoksa kapaya
3) Başka seyredenler varsa zaplamaya
4) Sesini kendi duyacağı kadar aça
5) Herkes yattıktan sonra porno seyretmeye
6) Program seyrederken kimseyle tartışmaya
7) Beğenmediği programa sövmeye

Cep telefonu ile konuşmada  6    edep vardır:

1)Çok kısa konuşa
2)Sohbet etmeye
2)Bağırarak konuşmaya
3)Konuştuğunu çevresi duysun istemeye
4Telefonunu açık tuta
5)Kaparsa açmaya unutmaya
6)Kötü söz söylemeye, küfür etmeye

Markete gitmede   9    edep vardır:

1) Markete koşarak girmeye
2) Sepet araba sürerken kimseye sürtünmeye
3) Sepet arabaya malları rasgele atmaya
4) Başkasının arabasına bakmaya 
5) Sıra beklerken sabırsızlık göstermeye
6) Kimsenin kredi kartının şifresini sormaya
7) Kimseye aldığı şeyin fiyatını sormaya
8) Kimsenin cüzdanına bakmaya
9) Mal seçerken zarar vermeye

ATM’den para çekmede  7    edep vardır:

1) Kimsenin omuzu üzerinden ekranına bakmaya
2) Acele ede, vakit kaybetmeye.
3) Sırasını acelesi olana teklif ede
4) Kendi kendine konuşmaya.
5) Banka memurlarından başkasına soru sormaya
6) ATM'de sorun varsa bağırıp çağırmaya,
7) ATM'ye yumruk vurmaya, tekme atmaya

Araba kullanmada   9    edep vardır:

1) Arabaya benzin koya
2) Arabanın yağına, suyuna baka
3) Arabanın camlarını sile
4) Yolda panik yapmaya
5) Başka şöförlere güvenmeye
6) Direksiyona yan oturmaya
7) Kimseye hava atmaya
8) Sür’at ve artislik yapmaya
9) Trafik memuruna küfür etmeye

İnternet kafeye girmenin  8     edebi vardır

1) Başkasının özeline bakmaya
2) Saat ücretini tam ödeye
3) Ücret öderken artislik yapmaya
4) Oyun oynarken kendini kaybetmeye
5) Oyun oynarken küfür etmeye
6) Kulaklık takınca yüksek sesle konuşmaya
7) LSD monitörlere dokunmaya 
8) Gizli sigara içmeye

Kutlu Olsun Bayramlar

Bir bayram sabahındailk ışıklar  alnında

Yola düşersin erken
Güneş henüz doğarken

Hocadan ümit kesme
Ters rüzgar gibi esme

Dinde zorlama yoktur
İşin sevabı çoktur

Dolmuş herkes camiye
Cennete
yol var diye

Müminlere yer mi yok
Ahretten haber mi yok,

Ey cemaat bu gün haç
Herkes duaya muhtaç

Buldum bir yer usulca
Hoca
konuştu bolca

Hacıları anlattı
Hain şeytan **taşlandı

Şeytan** yok oldu gitti
Yerine mel'un  bitti

Hacılar sakal kesti
Zemzemle doldu testi

Kurban dedi İbrahim
Koç
gönderdi ol Rahim

Kurbandan murat bendim
O gün kendimi yendim

Zarardan dönmek kârdır
Çok söylemek inkârdır

Aradığım bir **"ah"**tır
Sorma artık günahtır

Kutlu olsun bayramlar
Mutlu olsun kurbanlar