Aşkın son sözü

Kahretti Yusufçuğu Kalender
Böylesi zalim ender mi ender
Yusufçuk aşk içinde semender
Kalender bu olaydan bîhaber

Aşkın ne izi var, ne de **yönü
**Aşkın ne arkası var ne önü
Aşık ki aşktan aldı özünü 
Aşk ona söyledi, son sözünü

Kalenderde aşk olsaydı eğer 
Kendi öz bağrını deler de geçer
Bilinmez ki bu da bir cins kader
Ola ki aklı aşkından beter

Ne bilsin Yusufçuk bu halleri
Aklı kesmedi hiç bu **işleri
**O yanlız sevdi, kurdu **düşleri
**Hep açtı kapanmış görüşleri

Her Bayram ümittir

Şu gelen Bayramınız da kutlu olsun 
Gönlünüz, ruhunuz hep neş’eyle dolsun
Zordur amma bayramlaşmak böyle günde
Cümle dostlar iyi günlere yol bulsun

Müslümanlar arzın üstünde yaralıKalbi kırık yüreği dünden paralı
Düşmanlar salta durmuş geçecek iz yok
Her biri bir dağ, karşısında sıralı

Her bayram bir ümittir insan oğluna
Bir gün işler girecek elbet **yoluna
**Bakınırken her gün sağına soluna
Hızır gelir ansızın girer koluna

**Afganistan, Pakistan,  Irak, Somali
**Düşman diyor ki, buraları **soymalı
**Sade vatandaştır deniz ötesinde
Bu işlere tez günde engel koymalı

Ölen insandır, hem çocuk,  yıkılan **ev
**Oysa ki kitabın diyor insanı sev
Ey Yeni Dünyalı, bu mudur şöhretin
Öldürmek midir ? sana verilen görev  
Bak bayram geldi yine **Müslümanlara
**Sen Dünyayı boğdun kara dumanlara
Bunca yerler yıktın, doymadın kıyıma
İnsan
hasret kaldı iyi zamanlara

Müslümanlar bu bayramda sevinecek
Yabancılar  hasedinden tepinecek
Çalab  açılan elleri  af edecek
Böylece işin sonuna gelinecek

Adı Nefret'ti onun

Adı Adı **Nefret’**ti onun,
Bir arkadaşı vardı:
Adı **Nedret.
**
Nefret’in karaydı yüzü, gülmez
Nedret aydınlıktı sevimli.
Nefret’i bilmeyen yok
Nedret “eşi bulunmaz” demek.

Bir gün **Nedret Nefret’**e dedi ki:
-Neden yüzün gülmüyor ?
Nefret çok güldü bu söze
-Adım Nefret’ken ben nasıl gülerim.

-Haklısın dedi Nedret,
“O halde senin yerine ben gülerim”
İşte o günden beri Nefret gülmüyor.
O’nun yerine “Nedret” gülüyor.
Nefret her şeyden nefret ediyor.

Nedret geçmişe de,
Geleceğe de, hâle de
Ümitle bakıyor…

Nefret insanoğlu,
Nedret  ufacık, küçücük
Bir **Kertenkele.
**Hiçbir şeyden nefret etmiyor.

Yaradılmışın sırrını
Yaradan
’dan biliyor.
Hep gülüyor.
Hep gülüyor.

**
Gülen kertenkele Nedret
**(eublepharis macularius)

Nefret eskiden kaldı

"

Verdiğim bütün sözleri getireceğim şimdi yerine. Ulucanlı Troyalıların oniki soylu oğlunu, yutacak alevler seninle birlikte, Primaos oğlu Hektor'a gelince, ateşe yedirmem onu, yedireceğim köpeklere." (İlyada XXlll 18-184)

Bizi Babamız yesin

Nezih Uzel’den not: Bir okuyucumuz “yeme yenilme” konusundaki tartışmaya heyecan verici, muhteşem bir yorumla katılmış. Sonunda “bizi babamız yesin” anlamına gelen bu yorumu burada tekrarlıyarak  bu bahsi sona erdirmeyi düşünmüştüm ama herkesin o kadar çok ilave edeceği şey var ki sonuç alamıyoruz. “Kim kimin tarafından yenilmeyi arzu eder” şeklinde bir anket açmak sanırım gerekli olacak. Yorum şu:

_Cengizus Salutem dat;
Mitolojiye göre ilkin Caelum (Gök) vardı, o kraldı. Sonra oğlu Saturnus dünyaya (hangisine acaba?) geldi ve babası Caelum’un üreme organını orakla biçti, egemenliği eline aldı. Saturnus’un oğulları oldu ama hepsini doğar doğmaz yuttu. Yukarıdaki Goya’nın portresi bunu anlatıyor. Yutulmayı bekleyen çocuklardan biri kaçmayı başardı: Zeus yani Iuppiter. Sonra Iuppiter, babası Saturnus’u Tartarus’a yani Ölüler Diyarı’na gönderdi. Orada Iuppiter, babası Saturnus’un üreme organını orakla biçti. O, Iuppiter’in babası Saturnus tarafından en büyük baba (dede) Caelum’un da üreme organının kesilmesinde kullanılan oraktı. Yani orak sonunda sahibini de yaralamıştı!
Egemenlik mücadelesi insanlık tarihinin en büyük realitesi, baba da tanımaz, oğul da. Kimseye güvenmeyeceksin.
Doğaya mı gidiyorsun? Kırbacını unutma.
Selam
_

Bizi yamyam yesin


Francisco Goya (1746-1828) (Çocuklarını yiyen Saturn)

Nezih Uzel’den not “bizi dinasor yiyecek” başlıklı yazımıza yeni bir yorum geldi. Değerli okuyucumuz bizi ne “dinazor” ne “köpekbalığı” yesin bizi yamyam yesin diyor… Bunlar listede  yer alanlara göre masum yaratıklar, bizi yemek için ağzını açanların en korkuncu yine insan neslinden olabilir anlamında… Ne dersiniz ?


Son bilimsel bulgulara göre Avrupalıların ataları olan yamyamlar

Suyla gelen ölüm


Mağlova Kemeri, Mimar Sinan 1564

İzmit’in Derince kasabasında Mimar Sinan tarafından yapılmış birkaç gözlü küçük bir köprü var. Bir gün Devlet su işlerinden adamlar gelmiş “bu köprü çok zarif, su gelir yıkar, yazık olur, bunu güçlendirelim” demişler. İşçileri, ustaları malzemeyi getirip köprünün iki başına ikişer beton direk dikmişler. Uzaktan bakıp  “Oldu” demişler. Ertesi yıl su gelmiş, beton direkleri götürmuş, köprü duruyor.

Utanmışlar mı bilmiyorum ama ben şu içinde yaşadığımız teknoloji çağı medeniyetimizden utanıyorum. Motor gücünün, bilgisayarın, modern hesaplama yöntemlerinin bulunmadığı bir çağda bir “hassa mimarının” şu muhteşem inşaa gücüne bakınız.

İstanbul'da Teknik Üniversite'de yıllar yılı Hidroloji kürsüsü başkanlığı yapmış olan rahmetli Prof. Kazım Çeçen "Sinan’ın su mühendisliği cami mühendisliğinden ileridir” derdi. Anlaşıldığına göre bu dahi insan taşın, tuğla’nın **harc’**ın dilini bildiği kadar belki ondan da öte su ile konuşuyordu. Buna Hakk vergisi bir evliya gücü dense yeridir.

Sinan,  Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile 1563 yılında İstanbul'un kuzeyindeki Alibey Deresinde eski Jüstinyen kemerininin onarımı ile uğraşırken büyük usta’nın şantiyesi bahar aylarında dehşetli bir sel baskınına uğramıştı. Onarılan  yerler yıkıldığı gibi Bizans İmparatorunun kemeri de temelden  zarar gördü. Sinan büyük gürültülerle ve anaforlarla akan sellerin ve olağanüstü felaketin orta yerinde uygun bir tepeye çıkarak kalın bir çadır kurdurdu ve selin nereden gelip nereye aktığını uzaktan bire bir yerinde inceledi. Tüm planlarını değiştirdi.

Bunun sonunda “Güzelce Kemer” adı ile Kırkçeşme suları sistemine dahil ettiği eski Jüstinyen kemerini bu güne gelinceye kadar yıkılmamak üzere onardı. Aynı felaket sırasında  inşa sürecinde  olan ünlü Mağlova Kemerini de tamamlayarak Sultanların İstanbul’unu suya garketi. Sinan, Mağlova Kemeri ile dünyaya su mimarisinin en görkemli örneğini armağan etti. Suyun dilini bilen Sinan, onu dizginleyerek, çekip çevirerek, o çağda insanoğlu’ nun faydasına sunmayı da bilmişti.

Şimdiki beyler sel yatağının ortasına mahalle, önüne kara yolu yaparak insanları mutlak bir ölüme mahkum ediyorlar. Kasıt varmış gibi. Aynı **Sinan’**ın çocukları bunlar…

Unutulmaması gereken bir başka nokta Sinan’ın arkasında Kanuni Sultan Süleyman gibi bir cıhan hükümdarı, o hükümdarın yürekli ve namuslu yakın çevresi ve keellem yekün zirvesinde yaşayan  çağının dünya devleti Osmanlı İmparatorluğu ve onun şanlı saltanatı vardı. Bir mahalle muhtarina söz geçiremeyen, dere yatağında boğulmuş çaresiz bir devlet ve toplum değil…

Bu bir uygarlık meselesidir. Derelerin üzerine ev yapar, arsaları uzatmak için suya geçecek yer bırakmazsanız o su bir gün sizin boğazınıza sarılır, medeniyetinizi de yok eder namusunuzu da onurunuza da… Hayat veren su medeniyet yerine ölüm de getirebilir. Rabbim başka ceza vermesin.

.

Dere öcünü aldı

Derenin üzerine yaparsın asfaltı
Yapılmaz
derler, sen edersin hasıraltı
Bak bozuldu dünyanın  hem üstü hem altı
Gördün mü  yönetici bey, yediğin haltı

Yıkıldı evler, söndü ocaklar bir günde
Aktı gitti her şey, azgın suyun önünde
Yaşam durdu, beşerin yurdunda **köyünde
**Şimdi bulamaz bir bardak su her öğünde

Kardeşim bu vatan senin benim değil mi ?
Çekilen bu çile acı, elim değil mi ?
Yıkılan evim bükülen belim değil mi ?
Hayat veren su, şimdi de zâlim değil mi ?

Sarar bu yarayı da bir gün insanoğlu
Kurar yine vatan kendine sağlı sollu
Boş değil ki bu yeryüzü, i
nsanla
dolu
Kudret verecek gücü, sen ol onun kolu

Bizi köpekbalığı yesin

Nezih Uzel'den not: Bir yorumcu dostumuz "bizi dinazor yesin" başlıklı yazımızda görülen dinazor'a acımış, "bizi yediği takdirde zehirlenir ölür, başka yaratık seçin" diyor. Ben de bu köpek balığını teklif ediyorum. Ne dersiniz ? Lütfen oylamaya katılın

kopek-baligi.jpgkopek-baligi.jpg kopek-baligi.jpg kopek-baligi.jpg  kopek-baligi.jpg  

İmparator doğru söyledi

**
**Marcus Aurellius (121-180)

**Ulu bir bilge olman ama kimsenin bunu anlamamış olma ihtimali her zaman vardır.

Marcus Aurellius (Roma İmparatoru)**