Günün İncisi:
“Gümrükler çok önemlidir” Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı,
Günün İncisi:
“Gümrükler çok önemlidir” Gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı,
Düşmanlar ülkemize saldırmasaydı
Atatürk Samsun’a çıkmasaydı
Vatanımız emin ellerle yeniden kurulmasaydı
Bize yazık olurdu
Bu ülkenin insanı insanca yaşamayı seçmeseydi Şerefli tarihine sahip çıkmasaydı Ülkede güvenilecek kimse olmasaydı
Bize yazık olurdu
Bu toprağın insanı çalışıp kazanmasaydı Hakkını, onurunu korumasaydı Düzeni dürüst çizgide tutmasaydı
Bize yazık olurdu
Bu yörenin insanı birbirini sevmeseydi Tasada kıvançta birleşmeseydi Gözünü hür ufuklara çevirmeseydi
Bize yazık olurdu
Altımızdan üstümüzden belâ yağmasaydı Belâya direnecek güç bizde bulunmasaydı Kafamız dinç gönlümüz yüce olmasaydı
Bize yazık olurdu
Elimizden iş gelmeseydi Kafamızda akıl yer etmeseydi Yaradan bizi sevmeseydi
Bize yazık olurdu
Bunca asrı devirmeseydik Kötü günü iyiye çevirmeseydik Bize y****azık olacak demeseydik
Bize yazık olurdu
Dostlar ! halimize şükretmeseydik Şöyle bir oturup fikretmeseydik Bütün bunları yapmasaydık
Ve o zaman, ey Yolcu Bu hayat bize yazık olurdu.
Bakamıyorum yüzüne…
Bir çocuk ağlıyor
Biz hepimiz gülüyoruz.
Bir çocuk ağlıyor Onu ağlatanlar gülüyorlar İçlerini hangi kurt kemiriyor ?
Çocuk ağlıyor, büyükler gülüyor. Amerikan çocuğu mu ? Japon Çocuğu mu ? Iraklı mı ?
Bir çocuk savaşta a****ğlarsa Dünyadaki tüm büyüklere Mahşere kadar Gülmek haramdır.
Saray gelini Diana Â
                                      Â
Dost ve kardeş İngiltere’nin 82 yaşındaki kraliçesi Majesteleri Elizabet hanım Türkiye’nin şeref misafiri. Devletimiz Kraliçeyi büyük törenlerle karşıladı. Cumhurbaşkanımız bu uğurda simokin giydi. Hanımı pek ileri tarzda süslendi. Başbakanımız beyaz papyon kravat taktı. Devletin zirvesi bu karşılama töreni için özel kurslar gördü. Protokol kuralları öğrendi. Kraliçeye nasıl reverans yapılacak, elinin kaç parmağı öpülecek, bu sırada diz nasıl kırılacak günlerce çalışarak öğrendiler.
İngilizler moral verdi “Kraliçemiz öyle her şeye aldırmaz” dediler. Sırasında protokol’e kulak asmayan sıcak kanlı Kraliçe geçenlerde Buckingam Sarayı’nda Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozi’nın sevgilisini ağırlarken, kadını yatacağı odaya bizzat götürmüş, tuvaleti bile  göstermiş, “buraya işeyeceksin” demiş.
Devletimizin misafiri olan İngiltere Kraliçesi’ne hörmet etmemiz gerekir. Bunun amıcası vaktiyle asaleti olmayan sıradan bir kadına aşık olup tacı tahtı terk etmiş kadının peşinden gitmişti. Sanırım 8. Edward olacak, ben çocuktum gazeteler günlerce yazmıştı. Daha sonra kız kardeşi Margaret, Towsend isimli bir yüzbaşıya aşık oldu. Yandı yakıldı evlenmek istedi. Saraylı’lar bırakmadılar, o olayı da aylarca, yıllarca gazetelerden okuduk. Åimdi bunların sırası değil, Devletimizin misafirine saygı etmeliyiz..
Bu Hanım’n gelini oğlunu kandırıp bir Arapla sevişti, Saray’dan kovuldu. Tam Araptan hamile kaldığı söyleniyordu ki, kadın kuşkulu bir trafik kazasında dünyasını değiştirdi. Bu iş o zaman 102 yaşında olan ve “Queen Mom” (Mumya kraliçe) diye anılan Ana kraliçe’nin başının altından çıktığı söylendi. Mumya Kraliçe **Hanedan'**ın namusunu kurtarmak istemiş: Töre cinayeti.
Ne olduysa oldu, anlayamadık. Leydi Diana’nın kazanın olduğu Paris’te, can verdiği yerde, şimdi Amerikalı turistler her hafta mumlar dikip ayin yapıyorlar, tütsüler yakıp tapınıyorlar. Değerli misafirimizin müteveffa gelini’ne dinince dinlenmesi için dualar ediyoruz. **Kraliçe'**nın küçük kardeşi Margaret geçende TV’lerde göründü. Yaşlanmış, **Afganistan’**da Taliban kovalayan yeğeni **Edward’**a gülücük yaptı, madalya taktı. Uzatmalı sevgilisi Yüzbaşı ne oldu acaba ? Misafirimize saygı etmeliyiz.
Devletimizin şerefli misafiri bu yıl 82 yaşına gelen İngiltere kraliçesi Elizabet hâlâ tahtını bırakmadığı ve bırakmaya da niyeti olmadığı için oğlu Charles kral olamıyor. Charles’in müslüman olduğu ve Kıbrıslı Hoca tarafından sünnet edildiği rivayetleri ortada dolaşıyor. Doğrusunu Rabbim bilir. Bu hanedanın başına gelenler Osmanlı hanedanı’nın bile başına gelmemiştir. Ancak bütün bunlar Değerli misafirimizi, bağrımıza basmamıza engel olamaz…Misafirimize saygı göstermeliyiz.
İngiltere Kraliçesi Majesteleri Elizabet bu ziyareti sırasında Bursa’ya gidecek. Sultan Abdülmecit zamanı o çağda Osmanlı Ãlkesinde İngiliz tahtını temsil eden Büyükelçi Lord Stratfort Canning’de **Bursa’**ya gitmiş ve Manchester ipeği ile rekabet eden Bursa ipek tezgahlarını sembolik biçimde bastonuyla kırmıştı. Acaba “Ho Majesty’s”in şimdiki büyükelçisi de böyle bir davranış içinde olabilir mi ? Elizabet’in **Bursa’**da ne aradığını merak ediyorum doğrusu… İpek işi çoktan bittiğine göre herhalde **Ãekirge’**de vaktiyle Theodora'nın yıkandığı sulara girecektir. Bin yıl sonra **Eski Kaplıca'**da, Aslan Ağzı'nda  bir kraliçe daha...
Bundan birkaç yıl önce Majesteleri sabah uyandığında yatağında bir yabancının oturduğunu görmüştü. Derhal koruculara bakıcılara haber verildi bu kişi dışarı atıldı. O zaman **İngiltere’**de gazeteler bir delinin güvenliği aşarak Kraliçenin yatak odasına girdiğini yazmışlardı. Sorguya çekilen adam ise “İngiltere **Sarayı’**nda güvenliğin ne kadar zayıf olduğunu kanıtlamak istedim” dedi. Adamın deli olmadığı anlaşılmıştı.
Devletimizin mümtaz misafirine saygı ediyor ve onu gönülden kutluyoruz.
Kalender Ãekirge kalenderlikte birinci
Onun her söylediği, bu dünyada bir inci
Kalender’in kankası bilirsiniz Yusufçuk Eni Kalender’den kısa, boyu da bir buçuk
Kalender bir zıpladı mı, Yusufçuğu geçer Yusufçuk’tan özge eğriyi doğruyu seçer
Yusufçuk kararsızdır, hem şurada hem burda Kalender tutarlıdır, hem ovada hem kırda
Bir gün bir dala kondu Ãekirge hoplayarak
Yusufçuk yetişti arkadan, nal toplayarak
Ãekirge dedi âNeredeydin ? hep seni andım
Gözlerim yolda kaldı, sıkıntıdan bunaldım
Yusufçuk başın eğdi, dedi âDostum Ãekirge, Her zaman gelemem, ne diyeceksen tiz söyle
Karardı gitti Ãekirge, bir an durdu öyle Nasıl dostsun sen ? yakışıyor mu sana böyle  ?
Yusufçuk’la Ãekirge henüz yepyeniydiler Sevgiye**, dostluğa** daha baştan teşneydiler
Ne var ki bunlar birbirinden az çok  farklıydı Yaradan öyle yaratmış, huyları da ayrıydı
Yine de anlaştılar, gönüllerde birleşip Kafaları karışmadı, temelde eşleşip
Biri var derken, diğeri demedi asla yok Biri aza kanarken, Â diğeri demedi çok Â
Gün oldu ya ters, ya  ayrı şeyler söylediler Ama hiç bir zaman, “ kin'e” yenik düşmediler Â
Birbirine hiç benzemeyen bu iki varlık
Nasıl anlaştılar ? herkes baktı alık alık
Hey, kahraman yolcu sen bunları alıştırdın Sapla samanı Destur ! bilmeden karıştırdın
Bu adam odun mu ?
bu adam un çuvalı mı ?
bu adam sokağa atılmış bir çöp yığını mı ?
Nedir bu adam ? kimdir bu insan ?
Kimlerdir bu adama ölmüş kedi yavrusuna…
Bakar gibi uzaktan bakanlar ?
Kimdir bu adamı yerden kaldırmayanlar ?
Şu topluluğun içinde bir kişi yerde sürünse,
Geri kalan herkes yerde sürünüyor demektir. Kalabalığın ne haysiyeti kalır, ne şerefi.
Şu topluluğun içinde bir kişi sıkıntıdan Göz yaşı dökse, Geri kalan cümle eşhas
Ağlıyor gibidir. Sesleri duymuyor musun ?
Yüzyıllar böyle geçti, bu gün ulaştığımız noktaya bakın. Bu resim insanı çileden çıkarıyor ? Bir insan yere düşebilir, ama o insana uzaktan bakmak, İşte buna dayanılmaz.
Medeniyetiniz bu kadar mı ? Şerefiniz, onurunuz ?
İnsan haklarınız, hukukunuz, devletiniz ?
Devlet şereftir, şeref devlettir.
Şerefsiz devlet, devletsiz şeref olur mu ?
Bu adamın üniversitede okuyan çocuğu vardı. Bu adamın evlenecek kızı vardı. Bu adamın dedesi Çanakkale’de, Sakarya’da savaştı.
Bu adamın şimdi üzerinde yattığı vatan toprağını, Bir zamanlar ataları, kanıyla suladı. Bu adamın şimdi adam olacak torunu var. Bu adamın, sen ve ben gibi yaşamaya hakkı var.
Bu adam yerde. O zaman herkes yerde. Utanmıyor musunuz ? Bu adamı yerden kaldırın, Ve ülkenin şerefini kurtarın… Bir kırıntı şerefiniz kaldıysa.
Şu düzülüp koşulan insan şekli var ya hani, B****ir şekildir ki gam tezgâhında çizdiler onu... Kimi şeytan olur insan, kimi melek, kimi canavar, Bu ne biçim tılsımdır ki Hepsini bir araya getirmişler.
-------------
Balçığa ayak basmışlar, Baş koymuşlar gönül denizine. Kanlar üzerinden geçmişler, Kan denizlerinin dalgaları arasından. Etekleri gene tertemiz, Bir şey bulaşmamış eteklerine.
_Diken içindeler,ama gül gibiler.** **Hapisteler,ama şarap gibiler.** Balçık içindeler,****ama gönül gibiler. Gece içindeler,****ama sabah gibiler.
_Sen onların şarabını bir iç de gör,** Nasıl birdenbire ferah olur, Aydınlanır yüreğin, Birdenbire nasıl unutulur her şey, Nasıl birdenbire gözlerinin içi güler** **_Mevlânâ__**
_**