Sen kendine tapmışsın

45551011pf3.jpg

Benden sana nasihat Sen hiç etmedin rahat Derdin büyüğü sende Geleceğin kefende

Çok yamuk yapmışsın sen Kendine tapmışsın sen Düz yoldan sapmışsın sen Belayı kapmışsın sen

Sana tez ilaç gerek Karnın olsun gerek Şifaya muhtaç gerek Bu söz sana taç gerek

Bakar mısın dünyaya ? Böylesi oldu mu ya ! Herkes gidiyor aya Sen bunda kaldın yaya

Kızma, söz dinle, alık Sana söyler babalık Bak, her yer kalabalık Yok hiç verecek sağlık

Soygunun adı medeniyet

dolar__.jpg

Sistemin en azılı köşe yazarları gazetelerde her gün soyguncuların borusunu öttürdükçe, çağın TV, bilgisayar, Youtube, Facebook, bilmem ne… keşfedilmiş veya henüz keşfedilmeyi bekleyen pek çok kitle iletişim cıhazı hırsızların elinde bulundukça, ne Türkiye’de ne de başka yerlerde ve giderek dünyanın hiçbir yöresinde halklar, zengin ülkelerin kendilerini nasıl soyup sovana çevirdiğini anlamayacaklardır. Onlara her şey doğal gelecek “dünyanın hali budur” demeye devam edeceklerdir. Bu şimdilik böyledir. Geleceği bilmem.Â

Geçen yüzyılın başında soyguncular aralarında anlaşmazlığa düşüp iki defa küreyi ateş çemberinin içinde bırakmışlar, birbirlerini yok edip sahnede tek kalmak amacıyla her yeri yakıp yıkmışlar, milyonla insan öldürüp yeryüzünü harabezara çevirmişler fakat neden ? ne için ? kimin adına ? döğüştüklerini, hedef tuttukları halk yığınlarından ustaca gizlemişlerdir… I. ve II.Dünya harbi isimleri ile koskoca iki savaş olmuş, soyulanlar, hem bu savaşları hem de eski  soyulma geleneğini ilahi kader bilmeye devam etmişler, soyguncular da işlerine devam etmişlerdir.

Ben bu yaşta hayretten hayrete düşüyorum… Şimdiye kadar bunu neden fark etmemiş olduğuma da esef ediyorum. Bu basit dünya olayını anlamak için 70 yaşına gelmem mi gerekiyormuş…? Beynimiz ne biçim yıkanmış. Bunu bize kim yapmış…? Bizi kim zombi’ye çevirmiş ?  İnsanoğluna bu zulmü kim reva görmüş ? İnsanlığın ma’şerî vicdanında bunun vebali olmaz mı ? Bırakınız bir kenara soyguncu dilinden düşmeyen  “ilahi adalet” ölüm sonrasının “ahret mahkemesi” gibi kişisel deruni imana taalluk eden kutsal işleri, bana kalırsa bu hesabı dünyada halletmenin bir yolunu bulmamız  **gerekiyor.**Â

Bir eve birbirinden habersiz iki hırsız aynı anda girmiş, katları dolaşırken karşılaşmış ve –Sen soyacaksın –Ben soyacağım, diye aralarında döğüş kavga etmişler, Ev sahibinin bundan haberi olmamış… Bu nasıl bir iman gücü  veya ne çeşit bir beyin yıkama, çitileme, asıp kurutma işlemidir ki, ev sahibi bütün hunlardan habersiz yaşamaya devam etmiş, başına gelenleri Yaratıcısından bilip sesini çıkarmamış, fiili görmüş, yaşamış, canını vermiş, kanını dökmüş, faili merak etmemiştir. Hâlâ da merak etmiyor…

nato_logo.gif  Kısacası dünyayı soymak için yola çıkan Atlantik güçleri ile yaşlı Avrupa’nın Germen takımı iki defa kapışmış, Germenler iki defa yenilmiş atlantikçiler ortada rakipsiz kalmışlardır. Atlantikçiler, seksen yıl kadar, ayağı yer yüzüne basmadan, başı bulutlarda serseri dolaşan Stalin komunistleri ile  uğraşmışlar, onları yok ettikten sonra da işte şimdi soygun sahnesinde tek başlarına kalmışlardır. Şimdi  oyunun son perdesi oynanacak.

Irak petrolü atlantikçilerin elindedir. Somali petrolü atlantikçilerin elindedir, dünyada daha ne kadar zenginlik ve enerji kaynağı sayarsanız, hepsi istisnasız atlantikçilerin torbasındadır. Bunlar dünya soyguncularıdır. Adını medeniyet koymuşlar. Soygunun adı medeniyet. Ve bu soygun, yasallığına inanılan  devletler tarafından yapılıyor. Soyguncu devletin de adı yasal devlet. Başkan Bush soyguna karşı çıkanları “şer ekseni” olarak tanımlamıştı. Siz de “Soygun ekseni…”    Â

zz1.bmp  Kim “şer ekseni” kim soygun, kim eşkıya, kim yasal ? Babasını on iki yaşındaki oğlu ile birlikte kapı arasında kurşuna dizen **İsrail'**li mi yasal ?  ülkesinden çalınan petrolün denizlerde peşine düşen  **Somali'**li mi yasal ? yakında anlayacağız.

Siz eşkiyalığın adını devlet koyarsanız bir gün eşkiya gerçekten devlet olur.

Soyguncu kime derler ?

somali.jpg                          Â

200 milyar metreküp doğalgaz ve bir o kadar petrol zengini, **Afrika'**nın Somali ülkesinde devlet yok… Tahrip edilmiş. Halk aç, yardım  bekliyor. Ülke soyulmuş, nesi var nesi yoksa Batı’lı şirketler tarafından kaçırılmış, çalınmış, kapatılmış. Su, son damlasına kadar alınmış.

O ülkede tesadüfün zoruyla devletin başına geçenler çok ucuz paralarla **Batı'**lı ülkelere satılmışlar. Ülkenin yeryüzünde uzak diyarlara kadar yayılan soyguncuları, yıllardır kendilerine yarar hükümetleri iş başına getirebilmek için halkı kasden cahil, okulsuz, bilgisiz, habersiz, politikasız, temsil gücünden yoksun ve çaresiz bırakmışlar. Halk bu durumu doğal afetlerden sayarak İlahın cezası olarak bilmiş…

Bir gün halk kendiliğinden veya gizli rekabetçilerin zoruyla harekete geçerek canını hiçe sayacak teröristler yetiştirmiş. Bunlar silahlarıyla gemi tutarak, kiralayarak veya satın alarak denizlere açılmışlar. Ülkeden mal çalan veya ülke önünden geçen gemileri bir bir yakalayarak esir almışlar. Bunlara şimdi korsan, haydut, soyguncu , terörist deniyor… Kim soyguncu ? kim terörist ?  Soyguncu kime derler ? Kenya’yı, Somali’yi Zimbabwe’yi daha adı duyulmamış pek çok Afrika ülkesini birkaç yüzyıldan beri soyan **Batılı’**lar mı ? canı burnuna gelmiş yerliler mi ?

yamyam37373.jpg Üstelik Batı medeniyeti geçen yüzyılda buraları soymaya hazırlanırken yerlilerin insan olmadıklarını, vahşi olduklarını ve insan eti yediklerini ilan etti. Bu ülkelere önden salınan  sözde bilim adamları, soygunun yolunu açtılar… Bu toprakların soyulabileceğini, bu insanların insan olmadıklarını söylediler, hâlâ da söylüyorlar. Batı icat ettiği tüm bilimsel yöntemlerini, buraları soymaya endeksledi, antropoloji, sosyoloji, etimoloji daha bilmem ne…

Öncesi de var: dünyadaki tüm keşifler soyguncuların işidir. **Marco Polo’**nun yolunu gösterdiği **Hindistan'**ı ve **Çin'**i soymak için kısa yol arayan Batılı’ların ajanı Cristof Colomb, yanlışlıkla Amerika’yı keşfetti. Osmanlı Sultanı Yavuz 1557’de  kuzeyden kapanan **İpek Yolu’**nu güneyden de tıkamasaydı **Avrupa'**lı deniz eşkiyaları **Amerika’**ya nereden gidecekti…?  Tabii ki denizden… Çağımızda Türkiye’de bir film dolayısıyle “İpek Yolu”nu herkes öğrendi de, bu dünya olayının insani boyutları kimsenin dikkatini çekmedi.

karayip-korsanlari13.jpgpiratesidebar2ig1.jpg  Somalide gemileri kaçıranların eski “Karaib korsanlarından” farkları yoktur, son yıllarda o filmin yeniden ilgi görmesi ve dillere destan olması bu yüzdendir. Dünyanın  kalp gözü açıkları bir şeyler olacağını daha o zaman fark ettiler. İşte oldu... Gemi kaçıran Somali'li korsan da, Somali'yi soyan Batı'lı ne oluyor ?

Ben de birkaç psikopat korsan bulacağım, **Türkiye’**den İngiltere’ye giden Bor madeni dolu şilepleri Antalya açıklarında yakalayıp ıssız bir limana götüreceğim. Anasının  ak sütü gibi halkıma helal olan stratejik bor madenini 1825’ten beri çalıp dünya piyasasına süren İngiliz şirketinin iflasını ilan edeceğim. Onlar nasıl bizi vahşi, ilan ettilerse ben de şimdi onları soyguncu ilan ediyorum… Halkın hakkını istemek suç değildir. Üstelik şereftir.

Laikler süre öğrenecek

teror.jpg

Terörist layiğe sordu: -Sure bilir misin ? -Hayır Dan… Terörist **Müslüman'**a sordu: -Sure bilir misin ? -Evet… -Oku… Okudu, Müslüman. -Sen geç… Eğ başını

Gözünde diken var

sahdamar-2-diken.jpg

Seni baş gözüyle gören, Özünü görmeyen Gülünç olmuştur. Seni kendisi ile bir tutan Yoksulun gözlerinde Ne dikenler vardır. Ne dikenler...                        Mevlânâ

Sırrı açıkça söyle

mevlana.jpg

Gözün zamandan daha Kan dökücüdür. Kirpiklerindeki ok Mızraktan daha keskindir. Kulağıma gizlice bir şey Fısıldamıştın. Bir sır Söylemiştin. O sırrı açıkça, Biraz daha yüksek sesle söyle, Çünkü kulağım pek ağır İşitiyor.                              Mevlânâ

Şimdi çılgınlık zamanıdır

79218346eo3.jpg

Ey aşk hastası gönül ! kendine gel, Cessur ol. Bu gün yiğitlik gösterecek Bir gündür. Ben senin aşkına bağlıyım. Yabancı gibi durma Aklın önüne gelen her şeyi bırak. Şimdi coşkunluk, çılgınlık zamanıdır.                                          Mevlânâ

Bu bir oyundur

fft22_mf46569.jpg

Türk siyaset sahnesi üç kişinin arasında dönüyor. Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli. Bu kişilerin  her biri birer siyasi partinin başkanıdır. Her üçü de sözde ülkede fiilen birbirinden ayrılmış siyasi görüşleri temsil ederler. Söyledikleri  birbirinden pek farklı  değildir. Ancak birinin ak dediğine diğeri kara der. Birinin kara dediğine diğeri ak der. Duruş değişikliği var...

Birbirlerinin söylediklerinin tersini söylemek üzere bir yerlerden programlanmışlardır. Aynı şeyin tersini söylerler. Böylece bir gerçeğin iki yüzü ortaya çıkar. İsteyen bir yüzüne bakar, isteyen öbür yüzüne… Bu  bir toplumsal işlevdir. Bu işlevi adı geçen üç kişi yerine getirir.

Bu bir oyundur. Toplumsal bir gösteridir.  Sürer gider, sadece değişik ağızlarda birer san’at gösterisi olur. Politika sanatı… İnsanlar bu dillendirmeleri dertlerinin çözümü zannederler. Aslında ortada çözülecek bir şey yoktur. Politika sanatı ile uğraşanlar çözüm üretme peşinde değil, tam tersine çözüm gizleme peşindedirler. Onlar çözüleceği vaad edilen sorunları yaratmakla meşguldürler. Sorun çıksın ki, varlıklarının sebebi anlaşılsın. Onlar sorunla ayakta dururlar. Sorun olmazsa onlar da olmaz. Sorun meslekleridir. Kamuda çözüleceği varsayılan sorunlar, genellikle ve her zaman politikacılar tarafından yaratılır.

Eskiden  bu görevi krallar, emirler, padişahlar üstlenirdi. Halk onları ismen tanır, onlara güvenir hatta onların Tanrı tarafından gönderildiğine inanır, sorunlarını onlara emanet ederdi. Onlar da sorunları çözecek gibi yaparlardı. Bazılarını çözerlerdi de, ama asıl sorun hiçbir zaman çözülmez, sürüncemede kalır, ülkelerin temel dertleri sürer giderdi. Önder görünenler bu dertleri saklayabildikleri kadar saklar, saklayamaz hale geldiklerinde güçlerini ve iktidarlarını kaybederlerdi. Sonra onların yerine yenileri gelirdi. Bu düzen yüzyıllardan beri değişmedi.

Bir farkla, eskiden kral sülaleleri, hanedanlar, saltanat aileleri ve onların varlığını sağlayan alt yapı vardı, başta soylulardan bir döşeme, onun altında para ve iş sahibi zenginler ve bütün bu sistemi emeği ile besleyen ve ayakta tutan milyonla sıradan insan…

  9j1hf7berlusconi.jpg  Çağımızda eski kralların yerini daima seçilen ve aralarında hiçbir yapı farkı bulunmayan, en üst düzeydeki politikacılar aldı. Eskiden kralların varlığını sağlayan soyluların yerine  şimdi  yönetmeyi ve devlet geleneklerini az çok beceren ve yine hiç değişmeyen bürokrat ve teknokrat bir kalabalık geçti. Bunlara şimdi Batı’da “classe dirigeant:Yönetici sınıf”  deniyor. Bu sınıf bir ileri aşamada politikacıların işini elinden alacaktır. İlk örnek iş adamı-başbakan **Berlusconi’**nin İtalya’sından…  Halkta değişme yok... O hep aynı. Â

Dünyanın siyasi tablosu bu yüzyılda hicran vericidir. Kenya'lı  Amadu'nun torunu ile Sakin Bush'un zıpır oğlu Washington'da oturmuşlar, Amerikan Federal Bankası' nın işlerini konuşuyorlar. 250 milyon Amerikalının günlük yaşamına yön verecek kararlar alıyorlar. İnsanın tüyleri ürperir. Fransa'da halkın seçtiği bir devlet düşkünü Elyseé sarayında protokolun altıntı üstüne  getirdi. Dünya her gün Almanya' dan gelen resimlerde  Şansölye frau **Merkel'**in muhteşem manzarasını seyrediyor.

Pekiyi ! böylesine çarpık bir ilişkiler düzeyinde kamu’nun işleri nasıl yürüyor ? Kamu’nun gereksinimleri nasıl karşılanıyor ? Pek mükemmel karşılanıyor… Hayat kendi kendisini düzeltiyor. Kamunun gizli-gerçek kuralları öylesine güçlü ki, politik yaşamın cümle tahribatına rağmen insanlar yaşamı bir cendere olmaktan kendi girişimleri ile kendileri kurtarıyorlar. Buna hukuk dilinde “Bizzat ihkak-ı hak”  deniyor. Yani kendi hakkını kendi kendine korumak. Burada Devletten ümit kesen bazıları kendi başının çaresine bakıyor. Mafia da işte tam bu kökenden doğuyor. Mafia bir devlettir. Adaletin tecelli etmeyen kısmının doğal olarak ortaya çıkışıdır.

korsan_gemisi.jpg  Şimdi denizlerdeki eski Korsanlık da yeniden doğdu. Başta ülkenin tüm suyunu kapatarak çaresiz insanlara damla su bırakmayan, Batı'nın en soyguncu firmalarından Nestlé olmak üzere, cümle hırsız kuruluşlarının yüzyıllarca soya soya, tüm ekonomik ve siyasal gücünü sıfıra indirdiği Afrika’nın Somali ülkesinde açlığa mahkum olan insanlar, sonunda sahilden geçen gemileri ele geçirmeye başladılar… Başka ne yapacaklardı ki ? Kanunun suç saydığı bir fiili övmüyorum. Durum tesbiti yapıyorum.

Siz Birinci Bush, İkinci Bush, Birinci İnönü, İkinci İnönü diyerek eski saltanat geleneklerini yeniden kurdunuz. Berlüsconı, Sarkozy Obama, Medvedev de yerine kendi çocuklarını bırakacaklardır. Böylece yalan ve dolanla devlet yürütme ve sahtekarlığı  saklama uzmanı sülaleler, yeniden yer yüzüne çıkacaklar. Çıktılar bile. Eski oyun sürüyor. Pekiyi dünyayı kim düzeltecek ?

O iş evliyalara kaldı…

Mülkün Sahibi konuşsun

kalem1cj0pm82.jpg

Hem duyar,hem duyurur Hem aç bırakır, hem doyurur şairler. Hem görür, hem göz süzer, Hem yazar,hem bozar şairler.

Hem söyler,hem susar şairler. Sustukça konuşur, Konuştukça susar şairler. Az lafla çok şey söyler şairler. En iyisi şiir kurban…Sonrasını… Ne sen sor, ne ben söyliyeyim. Bırak, aradan çekil… Daha ben ne diyeyim. Mülkün Sahibi konuşsun

Kim yazdırır bilinmez

kalem1cj0pm81.jpg

Şaire şiiri kim yazdırır ? bilinmez. Şiir âlemde kimi azdırır ? bilinmez. Münkire mezarı kim kazdırır ? bilinmez  Bilinmeyen çok şey var şu şanlı dünyada Zâlimi şiir neden kızdırır bilinmez