Kalenderin zırhı kalındı

Yusufçuk ne oklar attı
Ne oklar
Hep zehirli oklar,
Hiç biri **Kalender’**e değmedi.
**Kalender'**de kalın bir zırh
Oklar
işlemedi.

Neydi bu sır ?
Yusufçuğun aşkı
Kalendere az mı geldi ?
Hayır ! bin kere hayır.

Kalenderin zırhı kalındı.
Zavallı Yusufçuk
Delemedi.

Suçum bilip geldim


Kapına geldi âsîler,
Şefâat Yâ Resûlallah!
Suçunu
bildi kâsîler,
Şefâat yâ Resûlallah!

Ne ettim ise ben ettim,
Yanıldım nefse zulm ettim,
Henüz suçum bilip geldim,
Şefâat yâ Resûlallah!

Ne ilmim var ne amelim,
Perişân cümle ahvâlim,
Vesveseyle dolu **bâlim,**Şefâat yâ Resûlallah!

Bu ŞEMSİ  abd-i **âbıktır,
**Ne etsen ona lâyıktır,
Velî yoluna **sâdıktır,
**Şefâat yâ **Resûlallah!
**  Şemseddin Sivasî (Vef.1597)

Kadınlara pembe taksi

![](../uploads/image/pembe taksi.jpg)
Puebla (Mexique) Maria Lopez
ne passe pas inaperçue au volant de son taxi rose bonbon. Sur la place principale de la ville coloniale de Puebla, à 120 km de Mexico, les badauds s'approchent. "C'est réservé aux dames", lâche la jeune femme brune qui conduit l'un des 35 Pink Taxis destinés aux femmes et gérés par des femmes.

La mairie de Mexico devrait lui emboîter le pas : "Nous étudions un service similaire pour 2010", annonce Ariadna Montiel, directrice du réseau de transport de la capitale. Depuis dix ans, dans cette mégalopole de 20 millions d'habitants, des rames de métro sont interdites aux hommes aux heures de pointe.

Depuis janvier 2008, le programme "Atenea" complète le dispositif, avec 67 autobus réservés aux femmes. "Ça évite les attouchements. En plus, ces bus sont moins pleins que les autres", explique une conductrice en refusant l'accès à un homme. "Seuls les messieurs accompagnés d'un enfant peuvent monter. Prenez le prochain !"

A l'Institut des femmes de Mexico (Inmujeres), la directrice Martha Lucía Mícher explique que "ces initiatives répondent à un vrai besoin, dans une société où les hommes pensent que le corps des femmes leur appartient".

Le défi est de taille : 87 viols dans des taxis ont été dénoncés en 2008 dans la capitale. "Il y en a plus, mais ils ne sont jamais dénoncés", déplore-t-elle. Pis, une femme est assassinée toutes les six heures au Mexique et 67 % des Mexicaines disent avoir subi des violences sexistes, selon l'Institut national des statistiques.(Courtoisie Le Monde)

Türkçe özet: _Meksika’da Pueblo şehrinde kadınlar için özel . Pembe boyalı taksiler çalışıyor. Kadınların yönettiği bir şirkete bağlı taksilerin şöförleri de kadın. 20 milyon nufuslu Pueblo’da ayrıca sadece kadınların bindiği otobüsler var. Meksika kadınlar derneği yöneticisi Martha Lycia Micher  “bu önlemler erkeklerin, bütün kadınların kendilerine ait olduğunu zannettikleri bir toplumda gerçek bir ihtiyacı karşılıyor." Dedi. Meksika'da her altı saate bir kadının öldürüldüğü bildiriliyor. İstatistiklere göre  ülkede % 67 Meksikalı kadın cinsel tacize uğramış. (Teşekkürler Le Monde)
_

Boşver, yaşa gitsin


Üzerine yansıyan ışığı
Sen
göremezsin
Sana bakanlar görür

Sen senlikten çıkıp
Kendine bakabilsen
Belki
de göreceksin
Bu düzene aykırıdır

Sen bilme
Bozarsın kendini     
Bırak başkaları bilsin
Bilirse
bilsin          
 
Edirneli şanlı Sufi                                                    
"Halk içre bir **ayineyim
** Her bakan kendin görür” diyor
Sana bakan da aslında seni değil 
Kendini görüyor
Uyma onlara

Bu laflar çok söylendi
Boşver… 
Yaşa gitsin

Kimseyi ağlatma çocuğum

Geceyi öğrendin ya
Gündüzü de öğren
Sonra farkı gör
**Çocuğum.
**
Bildin ve bilmedin ya
Onları da belle
**Çocuğum.
**
Bir zaman **ağlarsın
**Sonra gülersin.
Sonra senin yerine
Başkaları **ağlar
Çocuğum.
**
Başkalarını ağlatma da
Kendi kendine ağla
Çocuğum.
Kimseyi ağlatma,çocuğum

Analar ağlamasın
Ya çocuklar **ağlasın mı ?
**Söylesene çocuğum !

Oyuncak zürefa'ya zulüm

  Oregon, Etats-Unis - Sean McDowell, 24 ans, a été aperçu par la police en train d'essayer d'avoir des relations sexuelles avec une girafe en peluche alors qu'il était ivre.

Le jeune homme a été vu alors qu'il tentait de voler une girafe en peluche d'1,30 mètre, située devant un magasin de jouets. Par deux fois, il a simulé une relation sexuelle sur l'animal. Il a ensuite tenté d'emporter le jouet puis a remarqué la présence des policiers.

"Il était enchanté par cette girafe et a décidé qu'il l'emmènerait chez lui.Mais il s'est retourné et a remarqué l'un de nos officiers. Il a alors posé la girafe puis il est parti." raconte un policier.

Plus tard dans la même soirée, M. McDowell est revenu au magasin pour essayer de reprendre la girafe, mais il a été stoppé par la police.  (Courtoisie Yahoo )

_Türkçe özet : Birleşik Amerika’nın Oregon eyaletinde Sarhoş bir amerikalı oyuncak bir zürefa ile yakalandı. 24 yaşındaki Sean Mc Dowell. Bir oyuncak mağazasının kapısında duran 1.30 m. boyunda pelüş bir zurefaya iki defa üst üste saldırdı. Zürefayı evine götürmek isteyen sarhoş Amerikalı Polisleri görünce oradan uzaklaştı. McDowell mağazaya geri dönünce yakalandı.  (Teşekkürler Yahoo)
_

düşünce okuyan Bilgisayar

  Villeurbanne, France - A l'occasion de la fête de la science, l'espace Double Mixte de Villeurbanne présente un nouveau concept : un logiciel permettant d'écrire par sa simple pensée.

Ce système permet à la personne, équipée de 32 diodes, d'écrire en fixant une lettre exposée devant elle : en attendant 6 à 24 secondes, elle apparaît sur l'écran de l**'ordinateur**. Il a été créé il y a 10 ans par l'Institut national de la santé et de la recherche médicale (Inserm) et par l'Institut national de recherche en informatique et en automatique (**Inria).
** 
Il permettrait ainsi d'améliorer la vie de certaines personnes handicapées ne pouvant plus communiquer. Outre sa lenteur, ce programme nécessite de surcroît un long temps d'adaptation et une forte concentration de la part du sujet. (Courtoisie Yahoo/Zigonet)

Türkçe özet : Fransa’da Villeurbanne şehrinde açılan bir bilimsel sergide düşünceyi ekrana döken yeni bir bilgisayar sergilendi. Kafa tasının etrafına yerleştirilen 32 diodla insan beyni ile ilişki kuran bilgisayar, kişinin gördüğü bir metni 6 ila 24 saniye arasında  ekrana yansıtıyor Kullanıcının  konsantrasyonuna bağlı olan ancak hareket özürlü kişilerin işine yarayacak olan sistem 10 yıl önce ortaya atılmıştı. (Teşekkürler Yahoo)

_).
_

Sen zamanın oğlusun

700 yıl yaşamış Mevlevilik tarihin her çağında kendini yenilemiştir. Başka türlü ayakta kalamazdı. Bu, eşyanın tabiyatına aykırıdır. Büyük **Mevlana’**nın dünyaya bıraktığı kültür mirasına terstir. Mevlana insanlara “dün söylediğim dün’le gitti bu gün yeni şeyler söylemek lazım” diyerek ulu bir söz bıraktı ve ilave etti “Sen zamanın  oğlusun"

Zamanın oğlu olmak güzel şey, insan yaşadığı devrin insanıdır.  Geçmiş hayal, gelecek belirsizdir. Tasavvuf “anı vahit” diyor. Her şey bir an. Koca bir ömür kalbin tek bir darbesi gibi… ne var ki zamanlar akıp gidiyor, insanın da akıp gitmemesi için bir tutunacak yere ihtiyacı var… Bu koca şeytan deryasında tutunacak yer nerede ?.

“Anı vahit” işte o tutunduğun andır. Bazıları buna “Mevlevilik” demişler. Bu düzen bu yüzden asırlarca yaşamış. İnsanlara ruh vermiş nefes vermiş, can vermiş. Tutunacak dal olmuş. Dergahlar kurulmuş Macar ovalarından Arap çöllerine kadar. Sağlam bir merkezi teşkilat yönetmiş bu dergahları. **Hz. Pir’**in ahfadı teşkilatın başında… Pir adına çekip çevirmiş koca bir dünyayı asırlarca.

Dergahlar, İslam dininin muhkem hizalayıcı kudretiyle, insan doğasının karışımından yüce bir neş’eye kavuşmuş. Bir eğitim ve öğretim yuvasına dönüşmüş. Çaresiz insanlar Pir’in aşk dünyasında kemal bulmuşlar. Yaşamlarına nur gelmiş. Ahrete dair yatırım planları kurarken dünyaları düzgün olmuş. Kötülükler azalmış. “Mevlevi”  görüntüsü altında bir insan modeli çıkmış dünyaya.

Her kültür kendi üretiminden sorumludur. Ağaca meyvasını sorarlar. “Mevlevilik” bir ağaç “Mevlevi” meyvası. Bu ağacın her zaman mevsiminde taze meyvalar verdiği görülüyor… taa ki son iki siyasal arızaya kadar. Bunlardan birincisi onsekiz ikincisi daha uzun…seksen yıl.

Osmanlı İmparatorluğu zamanı Kadızadeler vak’asından sonra Mevlevihane’lerin onsekiz yıl kapalı kaldığını  tarih yazıyor. Daha sonra pek gür ve zinde… Anlaşıldığına göre bu ilk arıza ağacı budama mevsimidir. İkinci arıza Osmanlı’nın silinip yerine şanlı **Cumhuriyet’**in geçmesidir. Bu dönemde **Mevlevihane'**lerin kapalı kalışı tam seksen yıl… Bu da “nadas” mevsimine rastlıyor.

Şimdi “nadas” ın sonuna geliyoruz. Anadolu’nun hangi bölgesi ucra bir arsalıkta kırık, yosunlu yarısı okunur, yarısı okunmaz bir Mevlevî mezar taşı bulsa “Burası Mevlevihaneymiş” diyerek ayaklanıyor. Rüyalar görülüyor, ihtiyarlar dinleniyor, taşlar cami hocalarına okutturuluyor. Sonunda “ burası Mevlevihane'dir deniyor.

Mevlevihane'lerin geniş bir coğrafyaya yayıldığı Osmanlı asırlarında kurulmuş, bu gün artık kullanılmayan çeşitli Mevlevihane'ler de birbiri ardından canlanıyor. Kahire, Lübnan, Kudüs, Girit, Yunanistan, Romanya, Macaristan Mevlevihane'leri arka arkaya gündeme geliyor. Şimdilik resimleri yapıldı, sonra onarılacak ve kaldığı yerden işe devam edecekler. Ateş bacayı sardı. İnsana yarar işlere sıra geldiğinde hatırlandılar.

Geçtiğimiz yıl Türk Devleti ile Mevlevilik barıştı. Seksen yıllık dargınlık bitti. Seksen yıldır kapalı duran, yanan yıkılan ve şimdi onarılan İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi’nde uzun bir “u” masa kuruldu. Masanın sağına 700 yıllık Mevlana ailesinin yaşayan son temsilcileri, yanında 250 yıl bu dergahı ayakta tutmuş ailenin son evlatları. Masanın karşısında bir ömrü Mevleviliğe hasretmiş ülkenin en güzide insanları, yazarlar, şairler, akedemisyenler, müzisyenler eski Mevlevi ailelerin devamı, Mevlevi muhipleri… ve ortada Devlet. Bir bakan ve değerli **bürokratları.
** 
Bakan soruyor:–Burayı ayağa kaldırdık… şimdi nasıl kullanacağız ? Fikri olan var mı ? Mevleviler sıra ile konuşuyorlar. Herkes içini döküyor. Yılların derdi, çilesi, üzüntüsü, hayali, hayal kırıklığı, ideali, bilinçaltı  bilinçüstü ortaya çıkıyor… Sıra bana geliyor. Ben diyorum ki: “ Sayın Bakanımız. Değerli devletimiz. Mevlevilik her asırda yenilenerek yedi yüzyıl yaşadı. Son zamanda dünyanın gidişatından yorulup sendelledi, siz onu elinden tutarak ayağa kaldıracağınıza yok ettiniz.

Yasakladınız. Dağıttınız. Ölsün istediniz. Neden yaptınız bunu ? Siz devlet değil miydiniz ?  Bizim kutlu devletimiz değilmiydiniz ?  Devletimiz neden kapadı dergahlarımızı ? Yedi yüz yıl sürmüş yenilenme ve gelişme sürecini neden durdurdunuz ? Yaşayan ağaca su vereceğinize neden ona testere-balta ile acımasızca saldırdınız… Şimdi kalkmış soruyorsunuz – Ne yapalım…? –Hiç … ne yapacaksınız ki, ortalığı süpürün yeter. Mevlevilik yaşıyor ve kendini yenileyecektir… Nadas bitti, şimdi tarlayı sürme zamanı, sürün ve bırakın. Bu da sizin şerefiniz olsun ”
 
Bakan ses çıkarmadı. Çünkü bu sözleri duymadı. Ben dışarıdan başka hikayeler anlatırken bunları içimden söylemiştim. Zamanı gelince açıktan da söyleyeceğim. Ben “zamanın oğluyum” irademi zamana teslim etmişim. O her şeyi düzenler.

Kendine küsme sakın


Benden sana nasihat
Durma git, yerine yat
İstiyorsan sen rahat
Gerçeğe açma kanat

Nankördür bilirmisin
Dünyayı severmisin
Kendine
gelirmisin
Benden söz dinlermisin

Evrende yok sana yer
Biri bakar biri yer
İşte bu da bir **kader
**Ettin kendini heder

Kendine küsme sakın
Barış sana pek yakın
Elden her zaman sakınBir gün biter bu akın

Birbirine düşmandır
İnsanoğlu pişmandır
Gelir
geçer bir andır
Damarda akan kandır

Bilmedin nedir bu can
Kalplerdedir heyecan
Görünen
her şey bir an
İnan bu söze… inan

Sen canımdan ötesin
Hep yanıma gelesin
İnsan değil de nesin
Bir acaip **kellesin
**

Nasıl Mevlevî oluruz ?

Mevlevîlikle ilgili bir soru ve cevap. Arzediyorum:

_Şimdi konuya dergahlardan başlayalım Sayın Uzel kesinikle size katılıyorum dergahlar ilim irfan yuvalarıydı insanı kamil yetiştirirlerdi ülkenin en önemli insanları dergahlardan yetişmedir neden böyle bir karar alındı ? tabii zamanın şartlarını bilmiyoruz şöyle bir rivayette var o zamanlar gerçek post sahibleri azalmış taklitçiler posta oturunca Atatürk’te dergahları sırlamış ama ben ihtimal vermiyorum.
__Gelelim Mevleviliğe zaman içinde her tarikat gibi kendi içinde erezyona uğradı kadın semazenler, Hz Pir görüşlerini kendine göre yorumlama, şeriatı önemsememe “gel ne olursan gel” kelamını sakız gibi söylenmesi gibi. Altaylıya demiştiniz, Mevlana bir neşedir, ben inanıyorum, ağaç ne kadar budanırsa o kadar fazla verir .
_
O zamanın şartlarını biliyoruz: Karar “Takrir-i sükûn devri” denen fevkalade nazik bir siyasi dönemin eseriydi. Adeta bir hükümet darbesiydi. Kürt isyanı olayları ile bağlantılıydı. Postnişinlerin sahtesi elbette vardı, allaüalem ama postnişin sahte diye postu yakmak gerekmezdi. Tekkeleri kapamak da öyle… Cami hocalarının kötüsü yok muydu ? neden camileri kapamadılar ?
 
Mevlevilik erozyona uğramadı, belki “Mevleviyiz” diyenlerin bir kısmı erozyona uğradı. Şeriati önemsemeyeni Mevlevî saymayınız. Mevlevîlik şeriat tamamlandıktan sonra gelir. Mevlevîlik ince Müslümanlıktır. Önce dinin hükümlerine uyacaksınız, sonra aşkınız galip gelirse, Mevlevi olursunuz. Şart değildir, tercihe bağlı, bir ruh neş’esidir. Bir rehberiniz yani şeyhiniz olacak. Ahmet Yesevî “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” dedi. Bu işin şakası yoktur.
 
Şeriatte yasak olan tarikatte küfürdür, şeriatte küfür olan tarikatte cinayettir. Namaz kılmayana tarikat yok… İbadette herkesin kusuru olabilir. Allahüalem, ama dini ve ibadeti küçümseyen dinden çıkar. Dini sollayıp tarikate sarkan ruhen satanist olur. Kendi keyfine uygun tarikat uydurur. Böyleleriyle kesinlikle Mevlevilik v.s. konuşmayınız. Onları kendi kişisel hallerine bırakınız. Onlar başka bir dalga boyunda kendilerince  yaşıyorlar.

Kadın semâzenler sorusu “kadın Mevlevî olur mu ?” sorusu ile karışıyor, bu mesele çok yenidir, henüz tartışılmadı. Kadın Mevlevî olur, şeyh bile olur. Olmuştur. Afyon’da Sultan Divanî’ nin kızı Güneş Hatun postnişindi. Kadın eskiden tekkelerde kafes arkasındaydı, şimdi kafesler kalktı, kadın semâhâneye indi. Mutrıba çıkabilir ama erkeklerle birlikte semâ edemez. Semâhânede olmaz.