Bulgaristan Nüvvab Okulu

nuv.jpeg

Bir sempozyum'a katılmak arzususyla yetkili kişilere yazdığım fakat cevabını alamadığım bir mektubu ehemmiyetine binaen yayınlıyorum

Yard.Doç.Dr.Hikmet Asutay [email protected]

Sayın Asutay,

20. yy.’ın başında Bulgaristan Osmanlı İmparatorluğundan ayrıldıktan sona bu ülkede azınlık statüsüne düşen Müslümanların dini eğitimleri 29 eylül 1913’te Osmanlı Devleti ile Bulgar hükümeti arasında imzalanan “İstanbul protokolu” ile garanti altına alınmıştı. Bu anlaşmanın 7. maddesinde “ Nüvvab ( müftü veya müftü vekili) yetiştirmek üzere bir hususi müessese dahi kurulacak” deniyordu.

Bu anlaşmaya dayanarak meydana getirilen “medresetü’n nüvvab ” 22 eylül 1922 ‘de açıldı. 25 yıl faaliyet göstererek 1947’de Gimnazyum’a dönüşen bu ünlü okulun kurucu kadrosu arasında Bulgaristan’ın ilk seçilmiş müftüsü Hocazade Mehmet Muhiddin yer alıyordu. Bu zat Şumnu’da “hocazadeler” adı ile tanınmış ailemizin büyüklerindendir. Tabib binbaşı Çanakkale gazisi pederim Mehmet Muhlis Şumnu’nun  (sonra Uzel) dayısıdır.

“Medreset’ül nüvvab” Bulgaristan Türklerinin en önde gelen eğitim kuruluşuydu. Bu okulun tanınmış mezunlarından Hocazade’nin damadı Osman Kılıç, okulun eğitim ilkeleri konusunda şu görüşü ileri sürmektedir: “Nüvvâb’ın hakikî mâhiyeti, rûhânî olmasıdır. Şu var ki, dini ilimler, fen ve hayatla kâbil-i te’lif bir şekilde  okutulmuştur… Nüvvâb’ta din, ilim zaviyesinden geçirilerek okutulmuştur.”

Nüvvab’ın 1947 yılında Bulgar hükümeti ile İslam toplumu arasında varılan bir anlaşmayla “gimnazyum” düz lise şekline girdiği anlaşılmaktadır. Buna daha sonra “Nazım Hikmet Lisesi” adı verilmişti.  Son yıllarda yeniden kurularak eski “nüvvab” adını alan okul yeni dönemde, 15 mayıs 2004’te, 16 erkek ve 12 kız öğrenci mezun verdi.

Kuruluşunda eğitim ilkeleri doğrultusunda sürdürülmüş sert tartışmaları ve çeşitli siyasi baskı dönemlerini başarı ile atlatan “nüvvab” günümüzde bu özelliği ile dikkat çekmektedir. 82 yıl önce sadece erkekler için kurulmuş olan okul, yeni dönemde kız öğrencileri de kabul etmektedir. Eski “nüvvab” günümüzde çağdaş bir eğitim kuruluşu görünümüne kavuşmuştur. Nüvvab’ın yeni yüzü, kuruluşu gelecekte “el Ezher” çizgisine yaklaştıracak bir görünümdedir.

Saygılarımla Nezih Uzel Sapanca 9 şubat 2009

eski zaman resimleri

0.jpg KONSER,Crr İstanbul, nisan 2007

Artık taşlar oynadı

mub.jpg

Mubarek  kendine Bir Süleyman buldu Gitti Süleyman Geldi Süleyman Süleyman Peygamber olsa, Mührünü basacak Yer bulamaz Artık taşlar oynadı

Konyada yatan Hz. Pir Diyor ki: Testiler Kırılınca sular Hep aynı yere akar”

Kim şimdi Mısır’da Tunus'ta Yemen'de Suları baş aşağı Akıtacak ? Keşke Vaktiyle Testileri Kırmasaydınız. Sarı Şeyh

Uyur gibi görünüyor

mevlana.jpg

Şu yeryüzü cansız aklı fikri yok Sanmayasın diye tavşan uykusuna yatmış, Sessizce uyur  gibi görünüyor.

Halbuki o Uyanıktır. Canlıdır. O da senin gibi kendi hayatını yaşamakta, Hakk’ın verdiği görevleri Yapmaktadır. Görmez misin ?

Ocakta kaynayan tencerenin ağzında Binlerce köpük yükselir  durur. O köpükleri gören insanlar tencerinin Kaynadığını anlar.

Şu yeryüzünün kalbinden Fışkırıp çıkan çeşitli renkli çiçekler, Sayısız bitkiler ağaçlar neyi anlatır ?

Mevlana

Eski Zaman resimleri

mudanya.jpg Mudanya, Nisan 1982

Sokağa İş düştü

37424_tunus-olaylar-cikti.jpgcailloux_.jpg Tunus, 16 ocak 2011        Süveyş 26 ocak 2011 (Courtoisie Yahoo)           (Courtoisie Paris Match)

Vikileaks belasının  richter ölçeğinin en üst düzeyinde  bir siyasi depreme yol açacağı belliydi. Dünyanın tüm yerleşik ihanet şebekelerinin bir sel felaketi ile sarsılacağı anlaşılmıştı. Demokrasi diye, globalizasyon diye, serbest ekonomi, çağdaş demokrasi yok bilmem ne ? diye halkları soymanın sonu geldiği ufukta beliriyordu.

Ekonomik bunalımların, işsizlik sorunun, enflasyonun kasden çıkarıldığı belli olmuştu. Ve halk sonunda patladı. Şimdi sokağa iş düştü. Yollara dökülen 8 bin insan **Tunus’**u karıştırdı. 16.000 kişi Yemende sıra bekliyor.

Günde 2 dolarla hayat geçiren Yemen’in yüzde kırk halkı göğsünü diktanın silahlarına açtı. Artık ölüm tehdidi kimseyi durduramayacak Zaten ölü yaşamaya mahkum edilmiş insan kütlelerini daha fazla durdurmak mümkün olabilir mi ? İnsanları soyup sovana çevirerek ülkeleri bir avuç soysuz dejenere zenginin eline bırakmak olur mu ?

miszir.jpgmisir-da-el-baradei.jpg

Mısır’ın en şerefli adamı Baradai dedi ki “ne yaptıysak fayda etmedi, nasihat verdik olmadı, siyasi program teklif ettik, tutmadı, parti kurduk yürümedi, yolsuzluk ve ihanet her gün inatla artarak bacayı sardı, sonunda gençler işi ele aldılar… Sokağa iş düştü ” Dünyanın sevip saydığı Arap Birliği Başkanı Baradaı Kahire’de Hüsnü Mubarek’in sarayına doğru yürüyor... Binlerce insan arkasında.. Hey  mubarek Hüsnü Mubarek, bunu da mı görecektin ? Göstermelik çakma seçimlerle kendini seçtire seçtire bu günlere geldin.. Allahın izniyle şansının çizgisi buraya kadar.

Dünyada demokrasiye izin vermemiş, halklarının başına yılan gibi çökmüş  tüm sahte halk önderleri kendi izine düşmüş Sibirya kurtuna benziyorlar. Ünlü Sibirya kurdu, karla kaplı korkunç ormanlarda dolaşırken farkına varmadan daire çizer, yola devam ettikçe dairelerde ayak izleri çoğaldığında onların kendi izi olduğunu anlamaz, sürüye yaklaşıyorum diyerek daha fazla koşarmış, daha fazla, daha fazla derken yorulur düşer ölürmüş. İşte olay bu...

Aslında özellikle Fas’tan Endonezya’ya kadar kurumlarını yitirmiş veya kuramamış tüm İslam ülkeleri yüz yıllardır bu yorgun kurtlarla yönetiliyor. Fas’ta kral Hasan, Cezayir’de Buteflika, Tunus’ta kaçak bin Ali, Libya’da Kaddafî, Mısır’da Hüsnü Mubarek, Irak’ta devrik Saddam, Afganistan, Pakistan, Belücistan öylece gidiyor.

Bu ülkelerin halklarının birbirleri ile teması dikkatle önlenmiştir. Fas Cezayirle kavgalıdır, Cezayir, Tunus’la anlaşamaz, **Tunus Libya’**ya dargındır, Libya Mısır’a küskündür, Mısır Suriye’ye kızar, Suriye Lübnan, Ürdün ila nihaye uzayıp gidiyor

Bu ülkeler bir atlamalı birbiri ile barışıktır. **Fas Tunus’**la, **Tunus Mısır’**la, Mısır Pakistan’la iyi geçinir. Bu haritayı kim çizdi ? Tabii ki dünyanın bu haritası emperyalist Batılı’ların savaş coğrafyasıdır. Onlar çizdiler. Her ülkeye kendi adamalarını koydular. Birbiri ile Kavgalı ülkelerin arasında vize yoktur, halklar en yakın komşuları, akrabaları, dindaşları, dildaşları  ile temas edemezler. Emperyalistlerin başlıca maksatları  halklar birbiri ile temas etmesin. Gençler anlaşmasın, soygun gideceği yere kadar gitsin. İşte şimdi soygunun sonu geldi. Enternet bir anda tüm hesapları tersine çevirdi. Hiç akıllarına gelmemişti.

Halk düşmanı, yol kesici, haydut, uygarlık engeli, iktidar hırsızlarının şimdi tek çareleri uluslararası iletişim araçlarının kökünü kazımaktır. Yoksa kendi kökleri kazınacak.

Asker emir dinlemiyor

askerler.jpg

Fransız devriminde Bastil kalesini basan halka karşı silah kullanmayı reddeden askeri birliğin kumandanı Devrimin önde gelen isimlerinden çok daha değerli bir insanlık hizmeti yapmıştı. O tarihi an yaşanmasaydı, Devrimin başarılı olması ihtimali yoktu.

Bir askerin emir kumanda kaynağı bozulduğunda, asker emri doğruca kendi halkından alır. Bu güne kadar bu tarihte hiç değişmemiştir.

Anadolu Selçuk devleti'nin sonunu getiren Malya savaşının en kızgın saatlerinde II. Giyaseddin’in askerleri Müslüman kardeşlerine silah çekmeyi reddettiğinde o devrin de sonu gelmiş, hukuksuz kalan, kanunsuz kalan, eşkıya eline düşen, altı boşalan rejim, tarihin acımasız çöplüğüne atılmıştı.

Tunus’ta olaylar başladığında göstericilerle el sıkışan bir güvenlik görevlisinin resmi çok düşündürücüydü.  İhanet rejimlerinin sonu işte böyle geliyor. Polisler, askerler kazayla eşkıya eline geçmiş bir devletin verdiği emirleri dinlemiyor ve halkla bir araya geliyorlar.

Halkına ters düşmüş her devletin başına bu gelmiştir. Çökmekte olan her rejim son savaşını kendi halkına karşı vermiştir.  Dün Mısır ordusuna “halka ateş et..” emri verildi. Böyle bir emir bir devletin son icraatıdır.

Şarkın en değerli düşünürlerinden yedi asır önce yaşamış İmamı Gazali “İhyayı Ulum “adlı eserine başlarken “İnsanlar devletsiz ve  hukuksuz kalırlarsa daimi savaşlarla birbirlerini mahvederler” diyor**.** Geçmiş sömürgecilik dönemlerinden kalma çağ dışı yöneticilerle yönetilen demokrasiye geçememiş İslam ülkeleri, Okyanus kıyısından Pasifik adalarına kadar  şimdi devletsiz kalmışlardır. Kamu hukukunu düzenleyen siyasi merkezler çeşitli etkenlerle güçlerini yitirince hukukta “bizzat ihkakı hak” denen kendi hakkını kendisi arama dönemi zuhur etmiş  ve bu ülkeler uzun süreceğe benzeyen bir kanunsuzluk çağına girmiştir.

Kurumlarını geliştiremeyerek demokratik bir yapıya kavuşamadıkları için Tunus’ta, **Mısır’**da, Yemen’de  devrilen diktatörlerin yerine yenileri gelecek ve bu ülkeler daha uzun süre iktidar hırsızlarından kurtulamayacaklardır. Taa ki kamu hukukuna egemen olacak sivil kurumlar güçleninceye kadar.. Sivil kurumlar gelişmedikçe diktatörün biri gelir biri gider.. İktidar devirmek kolaydır, Yenisi nasıl bulunacak ?  İktidar olup da “muktedir “olamayanlar nasıl silinecek. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

Eski Zaman resimleri

ben1.jpg Nezih Uzel Sapanca, Eylül 1999

Eski Zaman Resimleri

duzgunman_.jpg Üsküdar'ın üç sırlısı: Eşref Ede, Mustafa Düzgünman, Necmeddin Okyay

Eski zaman resimleri

tabib-1.jpg Dr.  Muhlis (Uzel) Trablusgarp 1912