No Comment !

inondations-thailande_.jpg Tayland, ekim 2011 Courtoisie: Paris MATCH

Kan Pazarının Baykuşları

bus.jpg

(Arşiv'den)

On yıl önce Kuveyt’i işgal eden Irak’a karşı Körfez Savaşı’nın birinci perdesi kapandığından bir yıl sonra, savaşın Amerikan Cumhurbaşkanı Baba George Bush, 1992 yılının nisan ayında Kuveyt emirinden ödül aldı. Bush ödül törenine katılmak üzere o zaman kalabalık bir hey’etle Kuveyt’e gitti. Emir el-Ahmed’in misafiri oldu. Baba Bush’un hey’etinde eşi bayan Barbara, iki oğlu Neil ile Mervin, eski Dış İşleri Bakanı James Baker, Bush’un Beyaz Saray Genel Sekreteri John Sununu ve Körfez Harbi’nde ABD Genel Kurmay Başkanlığı Harekat Dairesi Başkanı General Thomas Kelly vardı.

Kalabalık, Kuveyt emirinin özel rezidans’ına yerleştiğinde, adına kazanılan zafer sarhoşu küçük Emirlikte, gerçek bir bayram havası vardı. Hayatını kurtaran Amerika’ya karşı derin bir şükran duygusu yaşayan Kuveyt, olağanüstü misafirlerini nasıl ağarlayacağını bilemiyor, onlara hediye üzerine hediyeler yağdırıyordu... Bayan Bush, ağır takılarla donatılırken Başkan’ın tüm refakatçılarına altın Carter saatlar dağıtılıyordu. O yıllarda, her nedense Amerikan Basını’nın üzerinde fazla durmadığı bu ziyareti hikaye eden araştırmacı yazar Seymour Herch, kitabında Beyaz Saray sözcüsünün bir  anısını naklediyor. Sözcü demişti ki : “ Bush’a verilen hediyelerin cins ve adet listesini  ancak 4 ayda tamamladık...”

Bush’un heyetinde bulunan iki oğlu Neil ve Marvin eski bakan Baker, işsiz kalan genel sekreter John Sununu, emekli General Thomas Kelly, Kuveyt’e iş takibine gelmişlerdi. Ancak Bush’un Kuveyt’ ten ayrılmasını bekliyorlardı, zira Bush yola çıkarken general Kelly’ye “ Ben Kuveyt’ten ayrılmadan önce iş konuşmaya girişmeyin yakışık almaz...” demişti.

kelly.jpg

Ödülünü alan eski başkan Bush, eşi Barbara ile birlikte  Kuveyt’ ten havalandıkları saatlarda geride Pazar kurulmuştu. Gazeteci Seymour Hersh bu pazarı şöyle anlatıyor:  “Baker ve general Kelly Amerika’nın büyük doğalgaz şirketi Enron adına harpte tahrip olan enerji tesislerinin inşaası için Kuveyt Hükümetiyle anlaşmalar imzalamak peşindeydiler. Enron, Subiya’da kurulacak 3 milyar doları aşkın 2400 megavatlık tesis projesini kazandığında, general Kelly’ye 1,5 milyon dolar ücret ile her megavat başına 1000 $ ek komisyon ödeyecekti.

Houston’da iki petrol şirketini temsil eden Neil Bush, Kuveyt su ve elektrik şirketine makine ve parça satmak, ağabeyi Marvin ise enerji tesisleri çevresinde milyarlarca dolarlık güvenlik sistemi kurmak için anlaşma yapmak istiyordu. Bush’un iktidarı kaybetmesiyle parasal sıkıntıya düştüğünü göz önüne alarak geziye dahil ettiği John Sununu, Westinghouse lehine Kuveyt şehrinde kurulacak 1 nilyar dolarlık elektronik erken ikaz şebekesi kontratını ele geçirmeye uğraşıyordu...”

Savaş artığı iş adamları vakit geçirmeden Kuveyt Başbakanı Abdullah-el Saad’dan başlayarak Emirliğin tüm üst düzey yetkilileri ile görüşmelere başladılar. Kuveyt’te bulunan yürekli  bir Amerikalı bankacı durumu şöylece özetledi: “ Buraya sadaka toplamaya gelmeleri utanç verici...”

Körfez savaşından sonra Kuveyt’te parsa toplamaya gidenlerin hikayesini yazan araştırmacı Seymour Hersh, bu konuda en çarpıcı örneği Savaşın ünlü kumandanı “çöl ayısı” lakabı ile anılan general Norman Schwarzkopf’tan veriyor... Schwarzkopf diyor ki : “ Bana da dört beş Amerikan şirketi gelerek Kuveyt’te iş pazarlamam için büyük komisyonlar önerdiler. Bir grup büyük projeyi çıkarma karşılığı 150 milyon dolar teklif etti. Gidip Emire “ Hey benim için şunu yapmanı istiyorum “ deseydim, işi bağlardım. Ama emrimde ölümü göze alan binlerce Amerikan askerinin gözünde küçük düşerdim... Reddettim...”

general2.jpg

Ben vaktiyle bu general hakkında “Ayının zoruna bak” başlıklı bir yazı yazmıştım. Batı basınında  Schwarzkof ile bir röportaj yapmışlar ; General, Arabistan’ın Lawrence’ine hayran olduğunu söylemiş. Lawrence’in “Hikmetin Yedi Direği” isimli kitabını okumuş... O kitabı okuyan Türk'lere düşman olur... Ben de kızıp “Ayının Zoruna Bak...” demiştim. Şimdi pişmanım. Bu adam iyi adammış... En azından kan pazarında iş tutan başkuşların arasına karışmamış... Namuslu bir asker... Bravo doğrusu... Rabbim diğerlerine de nasip etsin... Gelecek savaşların gizli açık başkuşlarına ders olsun... Dünyada dürüstler de varmış... (Arşiv'den)

Kahraman Şövalye Mekke’de

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

kabe-baskini-kupur-1.jpg

(Arşiv'den)

Şu yaşadığımız günlerden 23 yıl önce Mekke’de, Kabe-i Muazzama’nın içinde terörist bir olay oldu. Geçen ay Moskova’da meydana gelen ve yüzlerce insanın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olayın bir benzeri, 23 kasım ve 5 aralık 1979’da meydana geldi... Müslümanlardan ve genellikle İslam dünyasından şiddetle gizlenen bu olay yıllar sonra yeni yeni gün ışığına çıkıyor...

Belirtilen günde gizli bir örgüte bağlı 500 kişi, Haremi Şerif’e girerek namaz saatinden sonra bir grub oluşturdu ve orta yerde bağırarak “Riyad’da cumhuriyet yönetimi kurulmasını, Amerikalıların Suudî Arabistan’ı terketmelerini, kraliyet baskılarına son verilmesini ve Vahhabî rejiminin yolsuzluklarının bitmesini” istedi...Haremi Şerif’in etrafını derhal 3000 Suudî-Vahhabî askeri sardı... İçerdekilerin feryatları dinmiyordu. Kendi askerine güvenemeyen Suudî yönetimi, kısa bir şaşkınlık geçirdikten sonra kendine geldi ve bu işlerin uzmanı Fransız Ordusu’na baş vurmayı kararlaştırdı.

Zaman geçirmeden iletişim kuruldu ve devrin Fransız Cumhurbaşkanı ve Savunma Bakanı’nın imzası ile Fransız Ulusal Jandarma, özel müdahale grubu GİGN mensubu beş asker, başlarında yüzbaşı Paul Barill olmak üzere özel bir uçakla yola çıkarıldı. Uçakta kilolarca boğucu zehirli gaz ve göz yaşartıcı gaz kartuşu vardı...Uzman Jandarmalar bu gaz kartuşlarının nasıl kullanılacağını Suudî askerlere gösterecekler, silahlı operasyona fiilen katılmayacaklardı... İslam’ın asırlarca uygulanan değişmez kurallarına göre hangi koşullar altında olursa olsun, Kâbe-i Muazzama ve çevresine bir hırıstiyan’ın ayak basması kesinlikle yasaktı...

24 kasım’da Riyad hava alanına ulaşan beş Fransız jandarması ve yüzbaşılarına gizlice Arab kıyafeti giydirildi, başlarına “ageller” takıldı ve Mekke’ye getirildiler. Derhal olay yerine sevkedilen “intervention: müdahale” grubu, Araplara gazı nasıl kullanacağını anlatmaya çalıştıysa da beceremedi. Mecburen kendi Haremi Şerif’e girdi ve başı agelli beş Fransız jandarması asırlardır hiç bir hırıstiyanın ayak basmadığı Büyük Cami’de zehirli gaz sıkarak isyancıları boğdu... Aynen geçen ay Moskova’da olduğu gibi...

nayef.jpg

Gazdan kurtulanları da Suudî’ lerin askerleri yere yatırıp halıların üzerinde boğazladılar. Cemaat kaçıştığı için bunları göremedi... Olay on iki gün sürdü. O sırada Suudî yönetimi İç İşleri Bakanı olan prens Nayef bin Abdülaziz 75 isyancı ve 60 güvenlikçi olmak üzere 135 kişinin öldüğünü açıkladı. Bakana göre Camiin içinde 63 kişinin de kafası kesilmişti. Ancak bu kanlı sahneden sonra 4000 kişinin kaybolduğu anlaşıldı. Olayın gerçek niteliği ve Fransız müdahalesi, İslam kamu oyundan yıllarca gizlendi. İş Humeyni yönetimi ve İranlıların üzerinde kaldı. Herkes o olayı, o sırada İranda yeni kurulmuş olan “İslam Cumhuriyeti” etkisi ve kurucusu Humeynî’nin emriyle İranlılar  tarafından çıkarıldığını belledi. Suudî’ler o zaman “İranlılar Kâbe’yi bastı” dediler.

paul.jpgMekke-İ Mükerreme’de, Haremi Şerif’te, İslamın kalbi olan Kâbe’ye karşı  İslam tarihinde eşine rastlanmamış katliam’ın sona erdiği 5 kasım’dan bir ay sonra 5 ocak 1980 günü o zamanki Fransız Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d’Estaing, Suudî Arabistan kralı Halid’den bir teşekkür mektubu alıyordu. Kral Halid mektubunda yapılan hizmeti öğüyor ve Fransa’nın  %10 ihtiyacını karşılayan petrol andlaşmasının üç yıl daha uzatıldığını bildiriyordu. Aynı yıl ekim ayında Fransız Savunma Bakanı Yvon Bourges’ de Paris’te “İnvalides” in şeref salonunda 1979 Mekke katliamını yöneten Jandarma yüzbaşısı Barill’e Fransa’nın en yüksek liyakat madalyasını takarak Yüzbaşıyı “şövalye” ilan ediyordu...

valery.jpg1979 Mekke katliamında Fransız birliğini ve zehirli gazını Arabistana yollayan Fransız Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d’Estaing ile geçen Cuma günü “Türkiyenin Avrupa Birliğine” alınmasının bu birliğin sonu anlamına geleceğini,Türkiye’nin başşehrinin Avrupa’da olmadığını  ve Türklerin başka bir uygarlığa bağlı olduklarını söyleyen şimdiki Komisyon başkanı emekli Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d’Estaing aynı kişidir.

d’Estaing “Türklerin sayıları  çok fazla ve yaşam biçimleri Avrupa yaşam biçimlerine uymaz...” demekte ve ilave etmektedir: “Türklere kapıları açarsanız yarın Fas ve Cezayir de birliğe girmek isteyecektir...Bu ise Birliğin sonu olur... Türkleri Avrupa Birliğine isteyenler bu birliğin düşmanlarıdır” diyen bu şekilsiz adam, d’Estaing değil, ancak “delinquant” olur...Fransızca “Uğursuz” anlamında...

Hilton’un Lüks Hacıları

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

ihramdan-cikti.jpg

(Arşiv'den)

Yaklaşan kurban bayramı ve haç mevsimi dolayısıyle ülkemizde hazırlıklar yapılıyor... Hepimiz Irak savaşına kilitlendiğimiz için Müslüman takvimi bir ölçüde dikkatlarımızın dışında kaldı... Acaba bu yıl Kurban Bayramı, Amerika’nın Irak savaşının kaçıncı gününe geliyor...? Hac farizasını yerine getirmeye niyetlenenlerimiz günleri saydılar mı ? Bir yanlışlık olmasın... Yollarda kalmasınlar, perişan olmasınlar, çoluk çocuğu kapılara baktırmasınlar. Uçaklarına bir patriot füzesi isabet etmesin...

Cidde’ye giderken hava trafiğine tutulmasınlar... Suudi Arabistan’a inecekken uzaklardaki Minniapolis hava alanına inmesinler... Terörist uçaklarını kaçırmasın... Hacının da teroristi olur... Uçağa binerken dua etsinler... Euzubillahi  mineşşeytanir racim yerine, euzubillahi minesteroristi racim desinler...

Cin dağıtma duaları vardır. Adapazarlı Hocaların Birinci Dünya Harbininde tertip ettiği “selatentuncina” duası gibi... Hoca efendiler şimdi de  “terörist defetme” duaları tertip buyursunlar... Teröristin neden terörist olduğunu düşünmek yerine işi dualara, efsunlara, büyülere bağlayıp Arafat’ta boş oturmayıp okuyup üfleyip kendilerini “teröristten” emin kılması için Hak Teala’ya niyazda bulunsunlar...Bu da “Hac’ın erkânı” arasına girsin...

Bu yıl haç mevsimi “terörist” mevsimine rastladı... Irak’ın kütle imha silahlarını Amerikalı bulamadı, şimdi kendisi icat edecek...”Kütle imha etmenin” patentini üstüne alacak... En iyi “kütle” Mekke’de... belki denemek isteyebilir... Haccınız ve dualarınız makbul olsun... Hayırlısı neyse o olsun...

Bu yıl hacca gitmeye niyetlenen Türk vatandaşları arasında bir firma 260 hacı adayını İstanbul’da Hilton Otelinde topladı... Kendilerine yapacakları işler hakkında seminer verdi... Bu Hacı Adayları büyük olasılıkla Türkiye’nin milli gelirinin % 58’ini alan % 13’lük kesimden... Yani bu kesimin “müslüman” tabakasından...

Bu değerli hacı adaylarımız  ibadetlerini yerine getirirken aralarından 70 kişi, Mekke’de Hilton otelinde, geri kalan 190 kişi de Metropolitan otelinde kalacaklar... İster tek, ister çift kişilik odalarda...Odalarının pencereleri  de Kâbe-i Muazzama’ya bakacak... Sabah kalktıklarında “Beytullah” ile müşerref olacaklar...

Otellerde üç öğün açık büfe var...  Doyuncaya kadar yiyip içecekler, gidecekleri yerlere lüks klimalı otobüsler tahsis edilmiş. Yanlarında özel rehberler ve doktorlar var... Arafatta kalacakları bir gece için klimalı çadırlar hazırlandı. Çadırlarda jakuzili banyolar kuruldu. Hacılar, Mekke’ye 3 şubatta gidip 17 şubatta dönüyorlar...

b-2_spirit_bombing.jpg

Amerikan bombardımanı herhalde 15 şubatta... Yani bombardıman başladıktan iki gün sonra ülkelerine dönecekler... Uçağın lombozlarından bakarlarsa belki de hengameyi görebilirler... Acaba Irak’tan gidecek hacılar da var mı ? Onların durumları nedir ? Suudiler onların yerine  Dahran üssündeki Amerikan askerlerini Hacı sayarlar mı dersiniz ?

Birinci Dünya savaşı sırasında İngilizler İstanbul’dan bir grup Müslüman esiri deniz yoluyla Hindistan’a götürüyorlarmış... Yolda bayram olmuş, esirler tutturmuşlar – Biz bayram namazı kılacağız... Geminin İngiliz kumandanı  İslam Dininin yabancısı değilmiş , karşı çıkmış – Esirin ibadeti olmaz... demiş. Doğrudur... Esirin ibadeti yoktur... Hak CC. Bir esirden “tekâlif” sormaz...Esirden “teklif” sakıt olmuştur...

İslam dünyası şu anda esir’e yakın Batı baskısı altındadır. Bence bu yıl “Hac” yoktur. Bu koşulların devam ettiği müddetçe de yoktur... İslam’ın Vatikan gibi ortak bir karar mekanizması olmadığı için, bu konuda karar verilemiyor... tartışma bile yaşanamıyor. Bir konsensüs oluşsa, kendiliğinden “icma-i ümmet”e benzer bir karar belirse ne iyi olur ? Ama gelin görün ki, İslam dünyasında, geçen hafta İstanbul Hilton otelinde toplanarak kişi başına 21 bin dolar verip beş yıldızlı otelde kalarak, klimalı otobüslerde, jakuzili çadırlarda hacı olmaya meraklı,sınıf atlamış çok insan bulunduğu için böyle bir yol ufukta gözükmüyor...

Bunlar ikiyüz altmış  kişi...Kişi başına toplam  14 bin dolar verecekler...21 milyar TL. Bir milyarına karışmam, ama o yirmi milyar,Türkiyenin bu günkü ekonomik koşullarında,  Allahüalem zift gibi kara paradır... Zemzemle yıkansa aklanmaz... Kara parayla, kara cüzdanla hacca gidenin hacılığı dandik, yüzü kapkara olur... Yazık... Hz. İbrahim’in Kara taşı, kara para yıkama merkezi oldu...  Eskiden hacca gidenler yola çıkarken paralarını "alın teri parasıdır" diye esnafın paraları ile değiştirirlermiş...Yine de belli olmaz bakarsın Hak CC. O saf insanların yüzü suyu hörmetine bu “lüks” hacıların da ibadetini kabul eder... Biz bilemeyiz... Yine de haccınız makbul, dualarınız “müstecab”olsun ya Hacı efendiler... (Arşiv'den)

hacilar1.jpg

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

Sözün Bittiği yer

deniz-anasi.jpg  sea-test-10_231241.jpg Courtesy:Yahoo/National Geographic

İşte o kadar

mevlana.jpeg

O yüz, âşık değildir. Onun görünüşü öyledir. Yer, içer, söyler. İşte o kadar... Bütün işi gücü bunlardır. Gökyüzünde bile işi hâtâlı ve suçlu olanın, yer yüzündeki İşlerine şaşmamalı.

Mevlana

Devlet batıran bankerler

soros.jpg George Soros (Arşiv'den)

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} 6.9 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 37. zengini olan Banker Soros’u bir Fransız mahkemesi 2.2 milyon euro para cezasına mahkum etti... 14 yıldır süren mahkeme sonucunda cezaya çarptırılan 72 yaşındaki Banker’în suçu hissedarlarına yasa dışı yollardan para kazandırmak... Veya buna benzer bir şey.

Ben iktisatçı değilim. Verilen haberleri anlamıyorum...Zaten iktisatçılar bile anlamıyor... Bu derecede yüksek suçlar ve böylesine siyaset kokulu mahkemelerde neler olduğu pek anlaşılmaz... Bunlar genellikle hamamın namusunu kurtarma adına açılıp yürütüldüğü için hamamın diğer müşterileri rahatsız olup kaçmasınlar diye kasten karanlıkta bırakılır...

Kimsenin anlamadığı, düşünüp çözemediği hukuki değimler, ekonomik açmazlar özellikle bulunur, iş sislere büründürülür ve belki de erbabına gizli mesajlar sarkıtılarak onların da zamanında önlem almalarına yol açılır. Dünyanın şeytanlarının bu ve buna benzer ne numaraları vardır... Halklar bu numaraları yutarlar...

Emekliye ayrılıp işleri oğlu Robert’e bırakan  George Soros’ u uzun zamandır merak ederim... Bu adamın adı, Kemal Derviş’in arabasında açık unuttuğu not defterinde tesadüfen görüldüğünden beri aklım ona takılmıştır... Nerede adı duyulsa, nereden başını uzatsa hemen ilgimi çeker... Birkaç ay önce BBC’de bir programda kendisine dediler ki : – Dünya batıyor, insanlık namına kime rüşvet verdiyseniz açıklayın... İhtiyar Soros imana geldi ve birkaç sır verdi... Bunların arasında Nigerya’nın bütün petrol gelirini yürütüp İsviçre’de bankaya yatıran iki zenci’nin de adı vardı... Her ikisi de İngiliz Oxfort üniversitesi mezunuydu.

salamon.jpg

Salomon Camondo (1781 – 1873).

İstanbul’da, Beyoğlu’nda, Tunel’i sağda, Şeyh Galib’in türbesini solda bırakıp Yüksek Kaldırımdan aşağı doğru inerseniz, Bir sokağın köşesinden Galata Kulesini görünce solunuza bakın. Burada kale gibi dev bir apartıman göreceksiniz, duvarları kararmış, pencereleri kırık, kapıları yıkık, içi harabe... Damında ağaçlar yetişmiş... Bu yapı Galata Bankerlerinin en ünlülerinden Kamondo ailesine aittir. Aile Paris’e göçtüğünden beri doksan yıldır burada kimse oturmuyor...

Kamondo ailesi, Osmanlı’yı batıran Galata Bankerlerinin başını çeker... Dolmabahçe Sarayı yapılırken Sultan Mecid yönetiminin bu Bankere 4 milyon altın sikke borcu vardı... Paşalar Padişaha yalvarmışlar... – Hünkârımız, Devlet çok zor durumda, parayla para satın alamayız... Günahtır, İslama aykırıdır, bu işten vaz geçin... Padişah’ın cevabı kesin olmuş – Çoluk çocuğum açıkta mı kalsın...? Bu saray yapılacaktır... Ve Kamondo vermiş yeniden paraları... Kamondolar ayrıca savaşları da finanse ederlermiş, Kırım Savaşı, Balkan savaşı, Trablusgarp harbi gibi... İşin bu noktası savaş tarihçilerini ilgilendiriyor...

Kamondo ailesinden bu gün hayatta olan kimler vardır ? bilinmez... Herhalde Batı finans kapital dünyasında henüz isimleri anılmaktadır. Kamondo ailesinin ilki Büyükbaba Abraham Salomon 1873 yılında Paris’te ölmüştü. Cenazesi vasiyeti üzerine İstanbul’a getirildi ve 14 nisan 1873’te muhteşem bir devlet merasimi ile Feriköy Musevi Mezarlığına gömüldü...

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;} Bilerek veya bilmeyerek, zorunlu biçimde, ekonomik veya siyasi tutum takınarak, yahut günün koşullarından ayrılma yeteneğine sahip olamayarak  koca bir imparatorluğu batıranların arasında bulunan Banker Komando’larla, 72 yaşındaki Banker George Soros arasında garip bir benzerlik seziliyor... Bunlar işlerin kötüye gittiğini anlasalar bile girdikleri yoldan geri dönmüyorlar...

Soros hakkında Batıda yazılanlar oldukçe geniş yekün tutar. Diyorlar ki : “Soros devletleri batırır, devletleri kurtarır... Acımasızdır... Paranın peygamberidir... Batı sermaye piyasası onun elindedir, İngiliz lirası onundur... Fransız frangı, Alman markı, italyan lireti de ondan sorulurdu şimdi euro’ya karışıyor...” Banker Kamondo ailesi hakkında çok değerli bir kitap ortaya koyan Nora Şeni ve Sophie le Tarnec isimli yazarlar eserlerine bir “hanedanın çöküşü” adını vermişlerdi. Kamondoların zamanında bir “hanedan olduğu” bu eserde açıkça görülmektedir.  (İletişim yay. İstanbul 1997)

Şimdiki Soros,ailesi de bir hanedandır... Soros’un 6.7 milyar doları varmış... Bilmem Kamondoların o kadar paraları var mıydı ? Yedi iklime hükmetmiş koca bir padişaha saray yaptıracak servet, belki de Soros’un milyarlarına eşitti...Ben merak ediyorum: Osmanlıya Kamondo musallattı... Cumhuriyete de George Soros musallat olmuş... İMF’nin arkasındakilerden biri de O... Acaba Kamondo koca padişahlığı sarsarken bu topraklarda yaşayanlara acımadıysa, Soros şimdi bizlere acır mı ? Banker sülbünden geldiğine göre emri hak vukuunda ona da Devlet merasimi yaparlar mı ? Yok...O ülkesi Macaristan’a gömülür...(Arşiv'den)

camondooo.jpg

Salomon Camondo ve oğlu Nessim

Vaktin Oğlusun sen

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

mev.jpg

Bilge ol da geçmişe özlem çekme

Vaktin oğlusun sen artık,

Gencisin…Pîrisin zamanın,

Şu yaşadığın günleri yitirme…

Mevlâna

Barış yoluyla mesaj

dscf3361.JPG

Dergahını vergiden muaf tutma sözü veren devrin sultanına Hacı Bayram Veli (Hz.) ‘nin hatırlatma mesajını  götüren güvercin., yazı:”Ya Baz ül Eşheb”  Uyarlama: Hakikat Feller

Barış yoluyla mesaj

dsc07319.JPG

Dergahını vergiden muaf tutma sözü veren devrin sultanına Hacı Bayram Veli (Hz.) 'nin hatırlatma mesajını  götüren güvercin., yazı:"Ya Baz ül Eşheb"  Uyarlama: Ülker Erke