Sıra Süleyman Demirel'de

dem.bmp

(Not. Bu günlerde söz sırası sayın Süleyman Demirel'e gelebilir.Arşiv’den eski bir yazımı güncelleyerek sunuyorum)

(Arşiv’den) Eski Cumhurbaşkanımız,değerli insan, Süleyman Demirel bir soru üzerine “ben siyaset üstüyüm” dedi... Doğrudur... Türk siyasi hayatında otuz yıldır var olan sayın Süleyman Demirel şu anda ülkede faaliyet halinde bulunan tüm siyasilerin duayen’idir. Fransızca bir kelime olan “duayen” en önde, en yaşlı, en deneyimli, en çok sözü geçen anlamındadır.   Yine fransızca olan “veteran” kelimesi de aynı anlam taşır... Bu sözcüğün Osmanlıcası da var ünlü Bianci sözlüğünde karşılığı “Baş eski” dir... Ancak bu kelime kullanılmıyor. Onun yerine “devletlû” yani devlet sahibi demişler...

Bizde siyasette fazla eskiyen olmadığı için belki bu alanda herhangi bir kelime güç kazanmamış... Edebiyat, san’at, düşünce ve tasavvufta var, örneğin şair Abdülhak Hamit bey’e  büyük üstad anlamında “üstad-ı azam” denmiştir...  Süleyman bey için şu anda “duayen” den başka kelime yok... Türkçeye girmiş saymalı...

Süleyman bey “duayen”dir, en yukarıdadır. Siyasi hayatın her kademesinde bulunmuş sonunda Cumhurbaşkanı olmuş ve şimdi fiilen bir tür yüksek “danışmanlık” görevi üstlenmiştir. İşler karıştığında baş vurulacak bir isimdir... Akıllar durgunlaşıp, gözler kararıp, fikirler bulandığında kapısı çalınacak adamdır. Bunu kendisi de farkediyor, bu yüzden “siyaset üstüyüm” diyor...

Böyle kalmasında sayısız ulusal fayda vardır. Süleyman bey Türk siyaset sahnesinde görüldüğünde ileri bir teknokrattı... Sanırım sonuna kadar da öyle kaldı... Parti başkanlığı, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığını kapsayan uzun siyasi hayatında soğukkanlı ve temkinliydi...  Bu yüzden gergin bir dönemin ucuz atlatılmasında payı vardır...

Sayın Demirel Parti başkanlığını sayın Ragıp Gümüşpala’dan devr aldığında yirmi yedi mayıs’ın üzerinden,tam hatırlamıyorum... ya dört ya beş yıl geçmişti. Eski siyasal iktidar Yassıada mahkemelerinde tarumar olmuş, üç şanlı devlet adamı dar ağaçlarında can vermiş ve ortalık siyaseten yangın yerine dönmüştü... Pek çok vatandaş 27 mayısta bir ihtilal oluğunu mahkeme kararlarından sonra öğrendi... İşin ciddiyeti dar ağaçlarında anlaşıldı...

Toplum büyük bir ye’se düştü... O zaman insanlar panik oldular... Bu sonuç az çok bir önceki siyasal dönemin başı, Milli Ordu’nun İsmet Paşa’sından bilinir oldu... Paşa o sırada artık muzaffer bir kumandan değil bir siyasetçiydi... Olsun, herkes ondan korkuyordu... Ve herkes “Menderes’in başını yiyen Paşa, acaba Süleyman Demirel’i nasıl yiyecek ? diye merak ediyordu...

Bu kehanet gerçekleşmedi... Süleyman bey İsmet Paşa’ya karşı inanılmaz bir sabır gösterdi... ”Rejim kavgaları artık bitsin... işimize bakalım” diyordu... Paşa ise “rejimden kuşkulu, vatandaşa güvensiz, kurmay tedirginliği içinde” inadından vaz geçmiyordu...

Az daha eskisi gibi bir cedelleşme başlayacakken bir resim gözüme ilişti... Bir bayram sabahı Anıtkabirin merdivenlerinde çekilmiş bir resimdi bu... Birinci planında Süleyman Demirel görülüyordu... Genç, dinamik, enerji dolu... Merdivenin bir basamak gerisinde de İsmet Paşa... kurnaz ve zeki... Paşa sağ elini Süleyman bey’in omuzuna koymuştu... Sırtını okşuyor gibiydi..

Yıllarca gözümün önünden gitmeyen bu resim bana İsmet Paşa’nın Menderes’e yaptığını Süleyman bey’e yapamayacağını göstermişti... Bu olaydan birkaç yıl sonra bir büyük gazetenin başbakanlık, parlemento ve dış işleri bakanlığı muhabiri olarak Ankara’ya gittiğimde buna benzer bir resim olayı daha yaşamış ve sayın Süleyman Demirel’in Rüzgarlı sokaktaki evinde şöminenin üzerinde Menderes’in resmini görünce şaşkına dönmüştüm... Süleyman Demirel sanki Menderes’in devamı gibiydi...

Ve İsmet Paşa O’nu yiyemedi... Demirel, başından pek çok geçen darbelerden birinin ilk saatlarında “Türkiye’nin kayıp yılları başlıyor...” demişti... Bu söz bir Demokrasi mücahidinin vazgeçilmez parolasıdır... “Seçimle geldik seçimle gideriz... Başka türlüsü kayıptır...” demek istiyordu... Aynen Fransız ihtilalinin fırtınalı yıllarında  kendilerini meclisten atmaya çalışanlara karşı halkın temsilcilerinin  “biz buraya halk iradesiyle geldik, buradan sadece süngü kuvvetiyle  çıkarız ” dedikleri gibi...

Demirel, döneminde siyasi istikrar demokrasi ve rejim konularına takıldı kaldı... Bunları aşamadı. “İşimize bakalım...” dedi ama beceremedi... Ekonomisi de bu yüzden yarım kaldı... Ancak Türkiyede “sivil” iktidarın yolunu açanların başındadır... Bu hizmet yadsınamaz... Bir de ekonomiyi düzeltseydi... 200 milyar dolar dış, bir o kadar iç borcun nasıl ödeneceğini de anlatabilseydi, o zaman İsmet Paşa’nın kıramayıp sırtını okşadığı sert ceviz, Cumhuriyetin tarihine Dumlupınar’ın muzaffer kumandanları gibi otururdu... Şimdi “duayenlik” yapacak... O da bir hizmet... sözlerini iyi dinleyin... (Arşiv’den)