Devletin Basireti bağlandı

atalarak4.jpg

Anayasa’yı seçilmiş Meclis ve Hükümetler yerine seçilmemiş Anayasa Mahkemesi ve  Danıştay, Ulusal güvenliğimizi  seçilmiş Meclis ve Hükümet yerine seçilmemiş Milli Güvenlik kurulu ve askeri yargı üstlenmeye devam ettikçe; bu işin sonu gelmeyecektir. Tarihimizde yer alan son Türk Devleti zor durumdadır.

Seçilmiş iktidarlar görev yapamadıkça; siyaset sağırlar ve körler diyaloğu şeklinde sürüp gittikçe; Devletin kurumları arasında görülen tüyler ürpertici muhalefet, münaferet ve münazaa devam ettikçe; Tarihimizde yer alan son Türk devleti zor durumdadır.

Her siyasi kriz ve güç dalgalanmasından sonra siyasetin yetkisiz fakat hırslı aktörleri tarafından kurulan Ana****yasa dönemi ve ona bağlı hukuksal düzenlemeler kamu vicdanında yankılanmadıkça; yankılanmak şöyle dursun, bunlar, isimleri dahi anılamayacak derecede yersiz ve köksüz oldukça; Yapılan anayasalar toplumda anayasa hukukunun derin köklerine dayanmayıp halkın başına çöreklenmiş bir sınıfın çıkarlarına yarayan köksüz metinler olarak kaldıkça; bir içtimai mukavele, yani halkın devletle sözleşmesi olan anayasalar, tek taraflı yazıldıkça;   Tarihimizde  kurulan son Türk Devleti zorlanacaktır.

Çağdaş insanlık döneminin bilim ve teknolojide her gün yeni ufuklar açtığı bir çağda, Türk Ulusu henüz son kurduğu Devletin sistem ve rejim konularına takılmaya devam ettikçe; Tarihimizde yer alan son Türk Devleti zarar edecektir.

Bu devlete sahip çıkmaya çaba harcayan ancak, kurumsal ve konumsal yapıları gereği, toplumda gelişme ve atılım yapma görevi üstlenmiş olan hükümetleri bilerek veya bilmeden engellemeye devam eden askerler ve bürokratlar bu çarpık işe yatkınlık gösterdiği sürece; Tarihte son görülen Türk Devleti sarsılacaktır.

Milli vicdanda yerini bulmamış yapay kurumlarla bu Ulusun ve bu Halkın hukukunun korunması sağlanmaya çalışıldıkça; bu konuda sürdürülen, Hamas lideri **İsmail Haniye'**nin değimi ile “siyasi maskaralığın” sonu gelmedikçe; Tarihte kurulan son Türk Devleti zarar görecektir.

Milli vicdan isterdi ki Anayasa Mahkemesi, seçilmiş meclislerden çıkan bir yasayı “iptal”  etmek yerine yasama organına dönerek "düzenlenme" tavsiyesinde bulunsun.  Yine Milli vicdan isterdi ki Milli Güvenlik Kurulu Hamas’ın boğazına çöken İsrail’e gülünç biçimde “ yapma etme ” diyeceğine Hükümetimize dönerek “İsrail ile diplomatik ilişkiklerini kes, savunma sanayi ile ilgili anlaşmalarını iptal et…” diyebilsin. Hayır ! diyemedi...Demedi.

Neye yarar ki 27 mayıs adını taşıyan bir “genç subay” ayaklanmasından sonra kurulan Anayasa döneminin getirdiği bu iki kurum, aradan geçen kırk yıla rağmen halen rüştünü ispat etmiş değildir. Anayasa Mahkemesi arkasında gizli kapaklı finans çemberleri saklayan bürokrat kesimin hükümetlere sallanan tehdid parmağı, Milli Güvenlik Kurulu ise “Biz buradayız, bir yere gitmedik, haberiniz olsun” diyen yaşlı paşaların  kahve ocağıdır.

Devletimiz zor durumdadır. Kuruluşunun sekseninci yılında Cumhuriyet, Osmanlıyı yıkan, dağıtan ve tarih sahnesinden silen meş'um kurumsal parçalanmanın eşiğindedir. Tarihte Türklerin kurduğu ve sayıları yanlışlıkla on altı olarak bilinen Türk Devletlerinin hiç biri, yabancı orduların saldırısı ile yıkılmamış cümlesi  kendi içinden çökmüştür. 1912 Balkan Savaşı sürerken 700 bin askerimizi “tehlike yoktur” diye terhis eden bir Türk hükümetiydi. İnsanlardan akıl kalktığında eskiler  “basireti bağlandı…” demişler. Ya Devletin basireti bağlanırsa…

Rabbim muhafaza buyursun.