Büyük araştırmacı ve karıştırmacı Turgut Ãzakman dedi ki “Atatürk’ün özel hayatı…”
Hayır efendim, halka ait kişilerin özel hayatı olamaz… Atatürk gibi tüm varlığını gelmiş geçmişini ve ruhunun en aziz mertebelerini halkına adamış bir insanın ise özel hayatı hiç olamaz… O hayat toplumun malıdır. Anasının ak sütü gibi topluma helaldir. Topluma aittir. O hayat bütünü ile içinde yaşadığı topluma terkedilmiştir. Bu terkolunuş her tanınmış kişinin kaderidir. İnsanlar o kişiyi en son kertesine kadar merak edecek ki, önder olarak tanıdığı bir kimsenin aynasında toplum, pırıl pırıl parlasın. Toplum liderde kendini görür. Toplum liderden görünür. Lider toplumun aynasıdır. O bir aynadır. Ayna temiz olmalı. Toplum liderden kendine bakar.Toplum liderinde kendi yapısını inceler, kendi varlığının yansımasına tanık olur… Toplum lider’in görüntüsünde kendini bulur. Tanır ve sever. Kendine gelir. Toplum lideri ile kendine gelir. Hayata döner. Damarına kan yürür. Sararmış benzi can bulur.Â
Ne demek özel hayat ? Ãzel hayatı mı olur bir aynanın ? O görüntüyü en sağlam biçimde yansıtır. Atatürk “biz bize benzeriz…” demiştir. Bu söz anlatmak istediklerimizin kanıtıdır. Bu laf uzar gider. Bu konu Turgut Ãzakmanı da, şu anda bu ülkede önde giden cümle aklı evvelleri de Atatürk kanununu da, rejimi de sistemi de, aşar gider. Atatürk’ün büyüklüğünü bu devir anlayamazsa, gelecek bir devir unutmazsa anlar…
Ãylesine unutuldu ki Atatürk. Duvarlarda resmi, Åehir meydanlarında heykeli, köy kahvelerinde camekan içinde kahve içtiği fincan kaldı. 15 milyonluk İstanbul şehrinde acaba kaç kişi **Åişli’**de Halâskârgâzi caddesinde Atatürk evini ziyaret etti ? Ankara’da Kabrinin başında Devlet protokolu yapılıyor… O bir vatandaşlık görevi…Ãyle değil, Adamın içi yanarak, olayları düşünerek, olurunu olmazını bilerek gezmeli o müzeyi…
Sunucu Uğur Dündar Ãzakman’a “Atatürk’ten kalan hatıralarınızı anlatın…” dedi. Ne hatırası ? Bu zat seksen yaşında olsa Atatürk’ü gördüğünde en fazla on yaşında olurdu, on yaşındaki çocuk ne gördü ki, seksen yaşında anlatsın… ? O da **Atatürk’**ün resmine bakar, nutkunu okur bir de vaktiyle onu tanıyanlardan bazı sırlar edinmiş olabilir… Hepsi o kadar. Bu yaşanmışlık değildir. Kafadan atmayın… Buna skolastik bilgi derler, yani hayat değil, kitap bilgisi… Diğerinin yanında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Ben de Atatürk’ü görmedim ama en yakın arkadaşı İsmet İnönü’ýü gördüm. **Atatürk’**ü O’nun gözlerinde gördüm. Ata’nın adı geçtiğine bakışlarının ne hale geldiğini gördüm. İşte o Atatürk’tü… Böyle şeyler sırdır. Anlatılmaz bilinir. yazıyla çizgi ile olmaz. Hiç olmazsa anlatılmayacağını itiraf edin. Ãıkmış televizyona Atatürk’ü anlatacak… hadi canım sen de… Sen sus otur yerinde de bir şey zannetsinler…
**Atatürk'**ün yazılacak tarafı kalmadığına hükmedenler bir inceden onun özel hayatını karıştırmaya başladılar. Åimdiye kadar söylenmedik sözleri, ortaya çıkmadık gerçekleri, dillerine dolamaya soyundular. Tabii söyleyecekleri fazla bir şey yine yok… Onun özel hayatı diyerek kendi tercihlerini ortaya koyacak kendi kişiliklerini ele verecekler. Gerçek bir özel hayat incelenmesine zaten güçleri yetmeyecek… aslında o insan için söylenecek şeyler henüz tükenmedi.
Atatürk ömrünün son günlerinde Dolmabahçe Sarayı’nda hasta yatarken Milli **Kütüphane'**den onbir tane kitap istemişti,. O kitapların başlıklarına bakmak O’nun gelecek için neler düşündüğünü gözler önüne sermeye yetecektir. Konunun hası bu noktada. Saygılar sunarım.