-Bu “0lur” la “0lmaz”ı Hoca nereden çıkardı bilemiyorum. Gaaaak… guruk. (kuşku sesi) -Neden ? ne var hoşuna gitmedi mi ? -Anlamıyorum, karga kafam basmıyor... -Kafayla değil, ayağınla basacaksın, organlarını karıştırma… -Gaaak. Tırr. Fazilet sen ukalasın… Bu Huyundan vazgeç…. -Sana bir gaga atarım feleğini şaşırırsın, sen beni aptal karga mı zannettin ? pis mendebur…Yıkıl git kendi çöplüğüne, gezme buralarda… -Fazilet sen son zamanlarda değiştin eskiden terbiyeli kargaydın… -Sen anlamazsın, söyle ne istiyorsun…? -Hoca bu olurları, olmazlarıÂ neden başımıza musallat etti ? -Kafa cimnastiği yapman için, belki kurtulursun…gaaaak. -Neden ? -Kargalıktan… -Sen kurtuldun mu ? -Tabii ki, ben karga görünüşlü kartalım… -Vaaaav, Gaaak gaaak, takırrr, tısss,hırzzz hırrşşş… (karga gülmesi)
Rezalet bu noktada susmayı tercih etti. Zaten son zamanlarda Fazileti pek darıltmak istemiyordu. Fazilet’in zekasına ve temkinine her zamankinden çok ihtiyacı vardı. Ara sıra başı derde girdiğinde Fazilet onu kurtarıyor en azından ona akıl veriyordu. Rezalet, rezil olduğuna çoğu zaman yaya kalıyor, ne kanadını ne pençesini kullanamıyordu. Belki “rezilliği” haber toplamaya yarıyordu ama “haber cinsini” saptamaya yetmiyordu. O yüzden açık ve seçik biçimde tehlikelere giriyordu. Bir zaman ondan rahatsız olan biri onu konduğu daldan aşağı indirip ayağının altında ezebilirdi. Fazilet bir gün Rezalet’ten bıkacak olursa, işte o gün Rezalet’in sonu gelmiş olacaktı. Rezalet de **Fazilet’**ten bıkabilirdi ama bu şimdilik uzak bir olasılıktı.
Geçen hafta Rezaletle Fazilet Hoca’nın peşinden İstanbul’a gittiler. Hoca Ãsküdar Belediyesinin düzenlediği sempozyum’da konuşma yapacaktı. Belediye Hoca’ya ve onu getirecek şöföre Kadıköy rıhtımındaki dört yıldızlı Aden otelinde yer ayırtmıştı. Ancak Åöför Ahmed’in yine inadı tuttu âBen gitmem diye tutturdu. Hoca sıkıldı, burnundan soludu, baktı olacak gibi değil, **Ãsküdar Belediyesi’**ne telefon ederek araç istedi. Cuma günü geç saatte Sapanca’ya gelen araca bindi. Åöför Nihat’ın kullandığı araç, İstanbul trafiğinin en belâ olduğu bir saatte **Kadıköy’**e vardı. Sempozyum’a yakın bir zamanda güç bela Altunizade Kültür Merkezi’ne ulaştılar. Rezalet dedi ki: -İyi ki biz karga’yız, Hoca da karga olsaydı trafiğe takılmadan buralara gelirdi. Fazilet atıldı: -Zevzeklik etme gaaak, guuuk, adam halindenden memnun… Baksana karşıladılar, kırk yıllık arkadaşları etrafını sardılar, neş’esi yerine geldi, kırk yıl önce Cağaloğlu’ndaki Milliyetçiler derneğini hatırladı, Sadeddin Ãkten, İsmet Elbaşı, Eczacı Memduh Cumhur, Mustafa Uzun, Yüksel Gölpınarlı yazı uzmanı Uğur Derman, hanımı Ãiçek hanım, herkes oradaydı. Hoca bildik, bilmedik cümlenin elini sıktı, hatırını sordu, onlar da koltuk değnekli Hoca’ya geçmiş olsun…dediler. Gaaak guuuk, -Başka ne dediler ? -Uzağa gittin, artık Sapanca’dan vazgeç Ãsküdar’a dön…dediler. -Hoca ne dedi ? -Belediye reisine döndü, Sandıkçı Tekkesinden ne haber ? dedi. O da ihalesi yapıldı yakında onarım başlayacak, dedi. Sonra halkın önüne çıkıp bu Tekke’yi Nezih Uzel’e vereceğiz, kültür evi yapacak dedi… -Yaaa…gaak huk. -Yağ bakkalda, kızdırma beni… Â