Kenyalı köylü çocuğu

031808obama.jpg       Â

Türkiye’nin ilk dış işleri bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk 1920’lerin başında Mustafa Kemal’in selamlarını Rusya’nın yeni lideri **Lenin’**e sunmak üzere Moskova’ya gittiğinde, dönüşte Türkistan’a uğramıştı. Orada ırkdaşlarımızla görüşen Bakan, onlara “yeni kurulan Sovyet rejimi Osmanlı sistemine benziyor, orada bir köylü çocuğu dahi yükselerek paşa olur, devlet adamı olurdu, siz şimdi bu yeni düzene uyun… baş kaldırmayın ” demişti.

Amerika’ya başkan olan Obama da Kenyalı bir köylü çocuğudur. Bu hesaba göre çağdaş Amerikan rejimini de Osmanlı’nın benzeri saymak mümkündür. Bu olayın yeryüzündeki örnekleri kesilmeden devam ediyor. Birileri halkın muazzam yaşama gücünü sinsice kullanmak üzere onun seviyesine iniyor, sonra o gücü korumak ve çalıştırmak için zenginlerin kademesine çıkıyor… Halkı da peşinden sürükleyerek. Taa ki yalan ortaya çıkana kadar.Â

Roma’sı da böyleydi, Dâra’sı da böyleydi, Küba’nın Kastrosu’da, Meksika’nın Zapatası’da. şimdikiler de işte tam böyle… Bunlara neden kızalım ki ? … Ezeli ve ebedî bir kural içindeler. Kasımpaşalı Tayyip bey’in veya Kenyalı Obama’nın bunun dışına çıkabileceğini düşünebilir misiniz ?

Bir topluluğun siyasal gücünü halk, parasal gücünü zenginler temsil eder. Elbette politikacı esnafı ikisinin ortasında çan tokmağı gibi bir oraya bir buraya vuracak, bir o köşeye bir bu köşeye çarpacak, bazen şaşırıp arada fırıldak gibi dönecektir.Â

Eğer bu tabiat kuralı geçerli olnmasaydı dünyada kurulan devletler zamanların sonuna kadar kesilmeden sürer gider kurulu düzenler hiç bozulmazdı. Ortada bir hayat çelişkisi var… Belki de bu çelişki politik yaşamın ta kendisi… Dünyada gelmiş geçmiş düşünce ve inanç adamlarının en önde gideni İbni Haldun’a göre devletlerin en uzunu altı asır yaşar. En iyi örnek Osmanlı İmparatorluğu… Devletler, rejimler sistemler de insanlar gibi doğuyor, yaşıyor, yaşlanıyor ve ölüyor… Sonra yenisi kuruluyor.

Obama’nın köylü çocuğu oluşu ne işe yarar ki ? elbette o da bir süre sonra Şikago’nun azgın para babalarına teslim olacak, Detroit’teki otomobil fabrikalarının dumanlı gölgesine sığınacak, **Locked-Martin’**in hisse senetlerinden kendine kuştüğü yatak yaptıracaktır. Ondan sonra Tayyip beyi Kızdıran Fehmi Koru gibi biri de Amerika’da çıkacak, Yakışıklı  Obama’nın esmer yüzünü bir kere daha karartacaktır. İnsanlara değil içinde yaşadıkları ortamlara, sistemlere ve kaynayan kazanlara bakmalı…

Devlet işinin başı yalan, sonu talandır… Ben Galatasaray’da okurken bir Ekonomi-Politik hocamız vardı: Mösyö Mosé…İstanbul yahudisi’ydi…Dinince dinlensin, bir gün derste “ en büyük eşkıya devlettir…” dedi. O zaman yadırgamıştık… Yıllar sonra “susurluk olayı” ortaya çıktığında Hoca’nın ne dediği anlaşıldı.  Birkaç devrin adamı Demirel de başlangıçta “Devlet eşkıya ile konuşmaz…” demişti. Sonradan o da konuştu… Devlet eşkiya karşı eşkiya kullandı.

Obama köylü çocuğuymuş, Demirel de Çoban sülü değil miydi ? İttihatçıların Talat paşası da telgraf memuru… Bunlar birer beyaz perde… Sahneler kurulduğunda üzerlerine zenginlerin ışık tayfları yansıyor ve film başlıyor… Ta ki perde yırtılıp iş ortaya çıkana kadar…

Neyse değerli dostlar… Siyaset yapmayalım dedik yine içine düştük. Şu güzelim dünyada adam gibi yaşamanın başka yolu yok mu Allahaşkına ?