Yazı yazmak yasaklandı

yazi1.jpg

Bir yazar gece yarısı evinden alınıp kırk yıl önce yazdığı bir yazıdan dolayı sorguya çekilirse, o ülkede yazı yazmak yasaklanmış demektir… Yazmak da yasak, düşünmek de… Orada artık hiçbir akıllı yazı yazmayı ve düşünmeyi aklına getirmez.

Bir yazar gece yarısı evinden alınıp sorgulamaya götürülerek “kırk yıl önce şunu yazmışsın, bunu yazmışsın, neden yazdın ? amacın neydi ? kime hizmet ettin ? ”  diye sorguya uğradıysa o ülkede yazı yazmanın kırk yıl sonrasını da düşünmek gerekir. O halde en iyisi yazmamalı, düşünmemeli, bu işlere hiç bulaşmamalı… Başını belaya sokmamalı.

Bu mantık dünyayı durdurur, uygarlıkları tersine çevirir, gelişmenin önünü keser, bu böyle giderse - ki  gideceğe benzer - hayat durmuş demektir. Mağara devrine geri döndük, “sil baştan” oldu…herşey yeniden kurulacak.

Yarın ölüleri de sorguya çekecekler, Vaftizci Yahya’ya İncil’den soru soracaklar: " Şu ayeti neden tekrarladın ? Tanrıyı nerede gördün ki, onun ağzından konuşuyorsun ? Kanıt göster, amacın nedir ? Yedi kilise'ye, yedi mektubu neden yazdın ? hangi örgüte hizmet ediyorsun ?" Musa’ya soracaklar: " on emri kimden aldın ? örgütünüzün lideri kimdir ? Sen kimin “fikir babasısınBuda’ya soracaklar: “Kama Sutra’nın poşetlik olduğunu bilmiyormusun ?" Mevlânâ’ya soracaklar: “Eşek hikayesini neden anlattın, kime mesaj verdin ?” Martin Luther’e soracaklar: “Papa’ya neden kafa tuttun ? Kilisenin kapısına neden bildiri astın ? ”

Bunun sonu gelmez…Vaktiyle kılçık konularda yazı yazmaya niyetlendiğimde bir basın savcısı arkadaşım vardı, ona sorardım.– Şu  yazıda suç var mı ? – Şimdi bilemem, sen yayınla da bakarız derdi.

Kırk yıl önce Ankara’da Parlemento muhabiriyken şehirde gazeteciler arasında bir haber yayılmıştı, Newsweek veya Time gibi tanınmış bir İngilizce siyasî derginin o hafta çıkan  sayısının kapağında yer alan Stalin’in resmi dolayısıyle derginin Ankara’da görev yapan Türkiye muhabirini tutuklamışlar, sonra ne oldu bilemedik. Acaba adamı bıraktılar mı ?

Bir zaman şunu duymuştuk: Polisler Cizre’de bir yerde sufilerin gizli bir toplantı yaptığını haber almışlar, gidip bakmışlar, toplantı Beyazıd-ı Bestâmî’nin makam türbesinde yapılıyormuş , herkesi dışarı çıkarmışlar, arabalarla emniyete götürmüşler, savcı sormuş:

 –Neden toplandınız ?

 –**Beyazıd-ı Bestâmî’**yi anmak için…

 –O dediğiniz kişi kimdir ?  orada mıydı ?

 –Hayır yoktu…Pir’imizdir, biz hepimiz O’na bağlıyız.

Ve savcı 9. yüzyılda Basra’da yaşamış Beyazıd-ı Bestâmî için o gün, tevkif müzekkeresi çıkarmış, polisler o gün Cizre’de ev ev Beyazıd-ı Bestâmî’yi aramışlar.

Uygarlık bir süreçtir, uygar olmaya çalışmak bir “denemedir” olabilir veya olamazsınız, ama bunun bir tekniği var: “insan düşüncesine ufuk açmak” İnsanı insan olarak yorumlayarak ona yapısına uygun “gelişme ortamı” sağlayacak önlemleri almak. Bunun  adı uygarlıktır. Bunun tersi vahşettir. Uygarlığı yasaklar, önünü keser, hayatı çekilmez kılarsanız bu insanlık suçudur.  Siz uygarlık adına “düşünmek yasaktır” uygarlığı kurar ve böyle yaptığınızı fark dahi edemezsiniz. Değerli uygarlık bekçileri. Siz hangi örgüte hizmet ediyorsunuz ?