İyilerle kötüler dünyası

arabi-pacha-1905.jpg Â

Arabî Paşa Â

                      Â

Batı, Filistinli’leri iyi Filistinli ve kötü Filistinli olarak ayırdı. İyiler “el Fetih” kötüler “Hamas” İyiler **Batı Şeria’**da, kötüler Gazze’de. Şimdi sıra kötüleri iyilere ezdirmeye gelecek.

Amerikalı’lar bunu daha önce Kore’de yapmışlardı. Pasifik Okyanusundaki Kore yarımadasını  Güney Kore, Kuzey Kore olarak ayırdılar. O zamanın modasına uyarak  Kuzeye Komünist, Güneye Hür Dünya dediler ve sonra her iki tarafı birbirine kırdırdılar. Dünyanın tüm ülkeleri de bu yalanı yuttu. Dünya henüz o sırada “Hür Dünya” değiminin “Dünyayı soyma hürriyeti” anlamına geldiğini bilmiyordu. Herkes bayıla bayıla Kore’ye asker gönderdi, Türkiye dahil…

**Amerikalı’**lar daha sonra aynı şeyi **Vietnam’**da denediler tutmadı. Dünya artık uyanmıştı…Bu defa tutacağını sanıyorum zira Dünya çeşitli nedenlerle yeniden karanlığa gömüldü. Amerikalı ilk defa Somali saldırısında, daha sonra Afganistan ve Irak’ta basını engellemekle bu sonuca ulaştı, şimdi yarım yüzyıllık  Kore siyasetini yeniden gündeme sokacak.

Romalı’lardan kalma yaşlı “divida impera: parçala yönet” siyasetinin yakın zamanda Amerikalı mimarı, ellili yılların Amerikan Dış İşleri Bakanı olan John Foster Dullas’tır. Bir ölçüde ilkel fakat sonradan gelişen “Dullas” doktrini, şimdi İsrail’de nasıl başarılı olur ? göreceğiz.

Amerikalı’lar “parçala hükmet” siyasi terimini, kültürel kökenlerinin uzandığı  Anglo-Sakson yönetim biçiminden aldılar. Bu tarihsel olayın en çarpıcı örneği İngiltere’nin Mısır’ı işgalidir. İngilizler 1882’de **Mısır’**a girdiklerinde o tarihten 13 yıl önce açılmış olan Süveyş kanalı yüzünden zaten **Fransızlar’**la rekabete düşüp Mısır’ı ele geçirme planları yapmaya başlamışlardı. Bir Osmanlı toprağı olan ancak Batılı emperyalistlerin elinde bir kurtlar vadisine dönüşen Mısır’da 1878’de 1. Mısır Meşrutî Hükümeti kurulduğunda maliye bakanı bir İngiliz, bayındırlık bakanı bir **Fransız’**dı. Bu süreç içinde Mısır’da milliyetçi Arabî Paşa direnişi görüldü. İngilizler 1882’den sonra bu direnişi kan ve ateşle yok ettiler. Arabî Paşa ve milliyetçileri tarihten silindiler.

İngilizler fiilî  İşgalden sonra Mısırlı’ları “**iyi Mısırlı’**lar” ve “**kötü Mısırlı’**lar” olarak ayırdılar, aynen şimdi **Amerikalı’**ların Filistinde yaptıkları gibi… İyi Mısırlı’lar işgalci İngiltere’ye bağlıydı, kötü **Mısırlı’**lar ise isyancı, terörist...  Sonra işgalin gerekçesini “**kötü Mısırlı"**lar üzerinde yoğunlaştırdılar ve bunları, kendilerine bağlı “iyilere” kırdırmaya başladılar.

Londra’nın Mısır’a atadığı ilk Genel vâli, yüzü gülmediği için “suratsız” lakabı ile tanınan Cromer Lordu Evelyn Baring daha sonra anılarında Mısırlı’lar için şunları yazdı:

Enerji ve girişim yoksunu “saf” kişilerdir. Her zaman “sadakatla yaltaklanmaya hazır” entrika ve kurnazlığa yetenekli, hayvanlara karşı acımasız insanlardır. Doğu’lu ne doğru dürüst yolda, ne de kaldırımda yürümesini bilir. Dağınık kafası, yolların ve kaldırımların yürümek için yapıldığını fark eden Avrupalı zekâsının yanına dahi erişemez. Doğulu’lar sağlam yalancıdır. Hareketsiz ve şüphecidirler. Tek kelime ile Anglo-Sakson ırkının açıklığına, doğruluğuna ve asâletine ters düşerler"

Mısır’ı “demir elleri ile25 yıl yöneten Kromer Lordu bunları yaşlılığında yazdığı “Modern Mısır” kitabında dile getirmişti. İngiliz Vâlisi tam anlamı ile görmek istediği ve İngiltere’nin işgalini haklı gösterecek bir Mısırlı tanımı yapmıştır. Aynen şimdi Amerikalı’ ların çizdiği “Hamas” yanlısı Filistinli gibi...  Daha önce çizilen “Kuzey Koreli “ ve “Kuzey Vietnamlı” portrelerindeki genel çizgilerle…

Lord **Cromer'**den önce Mısır'da ahlâki ve siyasi mücadele veren Arabî Paşa ve arkadaşları acaba Lord'un "yaltaklanmaya hazır" dediği cinsten insanlar mıydı ? Elbette hayır, İngiliz geldi, o dürüst insanları  ortadan kaldırdı, geriye İngiltere'ye ve işgale uygun köpek suratlı "yalakalar" kaldı.

İşte o "yalakaları" tarif ediyor Cromer. Bunu siyasi yatırım gereği bilerek mi yapıyor ? yoksa kendi medeniyetini yüceltme iç güdüsüyle bilmeden mi ?  işte onu kimse bilmiyor . Her ikisi de ağır  ceza gerektiren açık seçik insanlık suçudur. Adamların hem memleketlerini ellerinden al hem de onları türlü hakaret ve iftiralarla  yerin dibine batır.

Dünyayı iyi ve kötüler diye ayırıp böylesine bozmak için kimden  yetki aldıklarını bir gün insanlar, bunlara sorarlar…