Gerçek Bayramlara doğru

Bayramınız kutlu olsun... Fas’tan **Uzak Doğu'**ya kadar iki büyük Okyanus arasında, dünyanın orta kuşağına selsebil yayılmış 1500 yıllık İslam Dünyası, yeni bir dini bayram daha kutlayacak... Rabbim izin verirse.

İslam dini yeryüzünde gelip geçmiş veya halen etkisine devam eden pek çok din gibi yalnız ahreti değil dünyayı da hedef aldığı için bu dinin güdücüleri “pieux: lahutî: Yaradana ait” bir yaşamın yanında maddesel dünyalarına ait değerleri  de en saygılı biçimde sürdürüyorlar. Bayram her iki ruh halini birbirinden ayırmaya yarıyor... yoksa bazılarının dediği gibi bir ay sıkıntıda yaşayanların, bir ayın sonunda “ oh ! kurtulduk...” diyerek şenlik, şadımanlık yapmaları değil...

Neden sıkıntıda yaşasınlar ki ? bilerek, isteyerek bir ibadeti yerine getiriyorlar. Bunun gururu da var, sevinci de... İşte bayram sevinci o... Ayrıca bayram, sosyal değerleri de beraberinde getiriyor... Aile bağlarının pekiştirilmesi, ana baba, akraba, hasta ziyaretleri, dargınların barışması  falan gibi... Yaşadığımız dünyada en zor yürüyen ilişkiler aile bağları olduğuna göre bayramda ilk akla onlar gelmeli diye düşünüyorum... Örneğin yakın akrabalarınızla aranızda miras meselesinden dolayı bir dargınlık var ise, bu dargınlığın tansiyonunu biraz olsun hafifletmenin yolu Bayramı göz önüne almaktır sanıyorum... Konu belki çözüme kavuşmayacaktır ama atılacak küçük bir adım, bazen dağları yıkacak kadar güç kazanabilir. Çözümsüzlük batağında bir çiçek açabilir.

Bizim kuşağımız bayramı ve bayram neş’esini önceki kuşaklardan devralmıştı... Ancak yeterince sahip çıktığı söylenemez... Bayramda kimse evinde oturmuyor... Bayram “tatildir” diyerek kendini sokaklara atıyor... Antalya otellerinde rezervasyonlar, yurt dışında gezintiler, günler sayılarak aylar öncesinden hazırlanmış  planlar, bayramı bir çeşit eğlence şekline sokuyor... Oysa bayram, insanın evinde oturarak ziyaret kabul edeceği veya  vakit bulup ziyarete gideceği bir zamandır. Bu bir kutsal görevdir. Özellikle hastalar ve huzur evine bırakılmış İhtiyarlar, kimsesiz çocuklar dört gözle bayramları bekliyorlar... Nöbet bir gün size gelebilir.

Bayramın değerini anlamak için hayattaki son bayramları beklemek pek de akıllıca sayılmaz... İnsan hayatında kaç bayram var ki ? Görünenin dışında kalplerde de bazen bayramlar oluyor... Huzurla yaşanan her gün bayram sayılır... Acaba huzurlu günlerimizin sayısı ne kadar ?  İnsanın bir beklediğine kavuşması, uzun zaman hayal ettiği bir şeye sahip olması, izini kaybettiği bir dostunu birden karşısında görmesi de bayram... Kişinin **bayramı...**Toplu bayramın yanında küçük bayram. Bütün bunlar kahırlı bir yaşamı “dayanılabilir” şekle sokuyor. Bir çeşit hayat dopingi... İnsanın enerji kaynağı, itici gücü. Var olmanın gerekçesi...

Atlas Okyanusundan Pasifik denizine kadar  milyarla insanın yaşadığı İslam Dünyası, bir bayram daha kutluyor... Ancak bu bayramda da yürekler buruk, gönüller daraldadır... Dünyanın ikinci büyük Dini, yaşadığımız terör çağında Batılı dostlarımız tarafından kuşkulu ilan edilmiştir... Bu haksız saldırıya aklı başında Müslümanlar cevap veremiyorlar... Zira İslamın bir sözcüsü yoktur... Fas’tan Endonezya’ya kadar hiçbir İslam ülkesi gerçek demokrasi kurallarıyla yönetilmediği ve hepsinin başında iktidar hırsızı, belâlı idareler ve Batı üniversitelerinde yetişmiş casus yöneticiler bulunduğu için, yeryüzü Müslümanları, dertlerini anlatamıyorlar...

Bir ülkede halkın konuşmasına yarar Demokratik kurumlar yoksa o ülkede terör olur... İfade edilemeyen fikirler, söylenemeyen sözler kılıç olur kan olur**, kaleşnikof** olur can alır. İslam Dünyasının acele Demokrasiye ihtiyacı var... Acil ilaç Demokrasidir... Aksi halde her bayram sanal bayramdır... Biz sanal olmayan bir bayramın niyetini şimdiden kuralım... değerli Müslümanlar.  O gün İslam dünyasında, Bağdat'ta, Kabil'de, Pakistan'da, Mısır'da, Fas'ta   ve her yerde gerçek bayram olacaktır, kuşkusuz.

Rabbim izin verirse.