Â
-Adi karga aylardır neredesin ?
-Hoca yazgıdan çizgiden vazgeçti, ben de gurbete gittim…
-Beni neden götürmedin ?
-İkide bir canımı sıkıyorsun, seni neden götüreyim…Gaaaak.
-Sen leş kargasısın ben oturaklıyım onun için yanında istemiyorsun, guuurk.
–Defol şuradan… git karşıkı dala kon…
-Geri gelmeseydin, şimdi belânı buldun. Takırrr.
-Ben seni… neyse, gagamı açtırma Fazilet, eskisi gibi hoşça geçinelim.
-Ãok hoş geçiniyorduk ya… nerelere gittin ?
–Tekirdağ tarafına…orada beni tanıyan kargalar vardı, Rezalet gelmiş diye hep etrafımı çevirdiler, bir zaman orada kaldım sonra birlikte Edirne’ye doğru uçtuk, tam sınırı geçecekken yanımdaki kargalar kanadımı çektiler:
-O taraflar bizim değil, buraya gel… dediler. Gaaak. Guuuk. Tak…Takır.Â
Dönüşte Hoca’nın kırk yıl önce asker-öğretmen olarak görev yaptığı köye indik. Birkaç karga’ya Hocayı sordum:
-Artık onu bu köyde tanıyan kalmadı, dediler.
-Ne diyorsun Rezalet unutmuşlar mı ? Guruk.
-Biraz öyle, zaten adam iyice yaşlandı, bundan sonra onu kim hatırlar ki ?
–Denyoluk etme , o daha çok kişiyi kendine bağlar… Gaaaak.
-Sen öyle zannet…Fazilet, bak odasında kendi başına oturuyor ?
-Hayır oturmuyor yazı yazıyor…
Â
Biz iki karga dalmış konuşurken, farkında varmadan kanatlarımız bizi Hoca’nın penceresinin karşısındaki söğüt ağacının yanına kadar getirmiş, konduk dallara…
Â
Vakit ilerlemiş, akşam saati gece yarısına dönmüştü. Hoca sahiden yalnız oturuyordu, önünde klavyesi habire yazıyordu, anlaşılan bizi yazıyordu, bizim yaptıklarımızı mı yazıyordu ? yoksa biz onun yazdıklarını mı yapıyorduk ? belli olmuyordu….Gaaak. Guuuk. Fazilet dedi ki :
-Sen sanal âlemin sırlarını bilemezsin… Hele yazarlığa hiç aklın ermez… Gaaak. O mu bizi uydurdu ? biz mi onu dirilttik ? anlaşılmaz… Bir yazar konularında yaşar ve yaşadığını yazar… Sen kaşı kara, gözü kara, gönlü kara, kalbi düşmüş dara… Kanı kızıl, görüntüsü hımbıl, beyni pırtık, bacağı çarpık, gagası yamuk, karakteri bozuk, boyu güdük, çaldığı düdük, sesi falso, duruşu denyo, ahlâkı kıt, fikri kıt, yaşantısı önemsiz, çevresi çelimsiz, geleceği belirsiz, yeryüzünde yeri yok, dünyada gün görmemiş talihsiz bir kargasın… bu işleri nereden bileceksin ?  Gurk, guuurk, takır.Â
-Sen çok mu biliyorsun ?
-Senden fazlasını…Â .Gark
 Baktım ki aylardır görmediğim dostum Fazilet yine yüzüme çemkiriyor, iyisi mi susayım, kapattım gagamı, “çarpık” bacaklarıma sürdüm…. Gaaak. Guk. Hoca yazısını bitirmek üzereydi, sarı rengi uçmuş yanaklarına kan gelmişti, Saç Traşını da ne kötü yapmışlar, adamın kafası topatan kavununa benzemiş, hemen delip suyunu içmeli…Gak.