Loti'yi sakın unutmayın

Pierre Loti

Pierre Loti, Resim:Henri Rousseau (Laval 1844-Paris 1910)

Birinci Dünya savaşına yaklaşan günlerde ve hatta savaş içinde Osmanlı Türkiyesi'nin en heyecanlı savunucusuydu Pierre Loti... O sırada Batı, Almanya'nın savaş ortağı Türkiye'yi, karşısına dikilen düşmanlarının en koyusu sayıyordu. O günlerde bir Batılı olarak Türkiye'yi savunmak Batı dünyası için hiyanetlerin en katısıydı. Ancak Pierre Loti Türk halkını öylesine sevmişti ki, savaşın kahredici atmosferi içinde her türlü tehlikeyi göze alarak yanında yer aldığı Osmanlı-Türk dünyasını inanılmaz bir gayretle savunuyordu. Bu alanda tek Batılı sanırım Pierre Loti olmalıdır.

Pierre Loti bir gün şişhane tepelerinden İstanbul tarafına bakmış ve büyük camilerin minarelerini işaret ederek "Köhne Bizans'ın üzerine mert Asyalı'ların diktikleri zafer mızrakları..." demişti. Asya'dan yola çıkarak Batı'ya yürüyen Türk'ün yüzyıllar süren şanlı zaferini bundan daha iyi anlatacak bir insan bulunabilir mi ? Ayrıca bu insanın bir yabancı olduğuna inanılabilir mi ?

Pierre Loti'nin Türkiye'ye ve   Türk halkına karşı inanılmaz bir sevgisi vardı. O Türkü Türkten daha iyi tanımıştı. Bu halkın yüce duygularını, asaletini, insanlık tablosundaki müstesna yerini en derin çizgileriyle bulup çıkaran adamdır Loti. Yazarlık sezgisini bu uğurda sonuna kadar harcamıştı, ülkemize yaptığı çeşitli gezilerin her defasında bu yönde duygu ve   düşüncelerini daha da ileri boyutlara götürmüştü.

Türkiye'nin Batı karşısında sür'atle gerilediğini görüyordu. Üzülüyordu. Batı'nın maddi manevi çeşitli silahlar kullanarak **İslam Halifesi'**nin   vatanını   dize getirmeye çalıştığını herkesten daha iyi hissediyordu. İstanbul'un her gün değişen çehresini farkediyordu. Beyoğlu'nun levanten şımarıklığı Loti'yi rahatsız ediyordu. Bu alanın, ülkenin dinamik iç yapısına ters düştüğünü anlıyordu. Loti İstanbul'a son geldiğinde kaleme aldığı kitabında Galata rıhtımına yanaşan yük gemilerinden boşalan Avrupa'nın eski elbise yığınları karşısında hayrete düştüğünü yazmıştı. Avrupalı kumaş ve hazır giyim tüccarları orada modası geçmiş giysileri getirip buraya yığmışlar ve pazarlamaya koyulmuşlardı. Asırlarca renkli giysileri ile çiçek gibi yaşamış İstanbullular bu elbiseleri giymişler, ortodoks   papazları gibi karalara bürünmüşlerdi. Günlük kıyafetimizi ilgilendiren faciayı dahi Pierre Loti'den öğreniyorduk.

Loti Boğazın en eski yalısı olan Anadoluhisarı'ndaki Amucazade Hüseyin Paşa yalısının harap halini görmüş ve bu kabul edilemez tarih ihmali karşısında dertlere düşmüştü. "Bu sahillerde eskiden bebek yapımı ince zarif sandallar dolaşırdı, şimdi korkunç yandan çarklı vapurlar işliyor, dalgaları binayı yıkacak..." dedi. Aradan 90 yıl daha geçti, şimdi oradan yüz binlerce tonluk tankerler geçiyor. Yalı hâlâ yıkılmadı.

Ülkesinde "Islanda balıkçıları" romanı ile meşhur olan **Pierre Loti'**nin Doğu'lu sevgilisi "Aziyade"nin gerçekten yaşayıp yaşamadığı kuşkuludur. O genç kız belki de romancının hayalhanesinden doğmuştu. Ancak Pierre Loti kadar meşhur oldu.

Türk dostu Pierre Loti'nin ismi ülkemizde son zamana kadar korunmuştu. Eserleri Türkçe'ye çevrilmiş, Beyazıt'ta Divan yolunda  yaşadığı eve bir plaket çakılmış, Haliç'in sonunda Eyyüb Sultan'da sık sık gidip oturduğu kahveye Pierre Loti kahvesi adı verilmişti. Eyyüp Sultan Belediyesi şimdi bu ismi değiştirerek onun yerine "Eyyüb Sultan Kahvesi" adını koymayı tasarlıyor. Olabilir, Türkiye'yi, Türk insanını, İstanbul'u, İstanbul kültürünü Pierre Loti'yi tanımayanlar böyle bir girişimde bulunabilirler. Ancak "Türk kanı zehirlidir" diyen bir insan için dünyayı başımıza yıkanlar, korkunç bir savaşta canı pahasına bizi korumuş bir Türk dostunun hatırası önünde acaba nasıl bir tavır takınacaklar ? merak ediyorum.