Tarihe grayder darbesi

dscf0674.JPG

(Arşiv'den)

Üsküdar’da elli dört yıl oturdum. Geçen Çarşamba günü gördüğümü hiçbir zaman görmedim. Bostancı’dan bindiğim 2 No’lu otobüs Selmani Pâk caddesinin köşesinden  Üsküdar meydanına kıvrıldığında, her yere gerilen saç perdelerin arasından nasıl olup da yolunu bulduğuna hâlâ hayret ediyorum.

Karşımda İstanbul Boğazının o eşsiz renklerini görüp de başımı sağa çevirdiğimde büsbütün hayretlere düştüm. Her  yer köstebek yuvası gibi delik deşik olmuş, başlarında sarı baretleri ile işçiler define avcıları gibi deliklerin arasında kaynaşıp durmadalar... Karınca kümeleri gibi dağılmışlar...

mihrimah.jpg Avustralya kıt’ası keşfolmadan önce yapılan büyük padişah çeşmesi ile Fransa’da 14. Lui’nin iktidarı sırasında yapılan Mihrimah Sultan Camii ve Amerikan iç savaşları sürerken inşaatı biten Gülnuş Emetullah Camii arasındaki alanda koca bir grayder göze çarpıyor...Otobüs durup kapılar açıldığında kendimi yere attım... altmış sekiz yaşında genç bir adam gibi koşarak saç perdelerin arasında, her nasılsa açık bırakılan bir boşluğa ulaştım, bir yandan çantamdan zar zor fotograf makinamı çıkarmaya uğraşıyordum.

Makinayı doğrulttuğumda kırk yıl önceki ustamın sözlerini hatırlayarak derhal deklanşöre bastım ve  yukarda gördüğünüz ilk resmi çektim. Aşağıdan bağrışmalar oldu: -Yasak... Yasak...  Hiç aldırmadım... Sağdan sola alan taraması yaparak arka arkaya deklanşöre basmaya devam ettim. Vizörde arkeolog olduğunu tahmin ettiğim iki kadın belirdi. Onlar da yasakçılar korosuna katıldılar... Bu defa makinayı tam yüzlerine çevirerek, alınlarının ortasında  çalışmayı sürdürdüm, sesler yükselerek devam ediyordu -Ayol şuna bak hiç aldırmıyor... Hey, amıca yasak, duymuyor musun ? -Duyuyorum ve çekiyorum...bu da benim görevim, siz işinize bakın... Bulunduğum açıdan yeterince resim çekerek yer değiştirdim. Kazı alanını çepeçevre dolaştım ve bulduğum her aralıktan resim çektim.                kizrl.JPGİstanbul’un şu sırada en önemli ulaşım projelerinden “Marmaray” o gün benin de konum olmuştu. Üsküdar’a hizmet etmenin bir başka yolunu bulmuş olmaktan seviniyordum. Şimdi benim arşivime giren belgeler, belki de gelecekte pek çok kişinin elini kolunu bağlayabilirdi. Ne üzerinde sultan III. Ahmed’in el yazısı ile :                                              “Didi han Ahmet ile bile İbrahim tarihin                  Suvardı âlemi dest-i Muhammed ile Cevad-ullah”                                                      Ketebehü Ahmed Han”

Yazılı çeşmeye ne Mimarımız Sinan’ın Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan adına yücelttiği Cami’ye ve ne de sevgili zevci ve iki oğlu padişah olan Gülnuş Emetullah Sultan’ın yaptırdığı camiye kimse kolay kolay zarar veremezdi. En azından şu garip gazetecinin ortalığı velveleye vereceğinden korkarlardı...

Dünya tarihinin sayılı siyasî birliklerinden birine 586 yıl başkent görevi yapmış, Üç kıt’aya yayılmış bir medeniyetin sembolü olmuş, duvarlarının arasından dört uygarlık çıkarmış İstanbul şehri, tarihinde bir kere daha kazmanın tehdidi altına girdi... Yer altından tren yürüteceğiz diye indirilen bu darbeler ilk değil. Vaktiyle Sirkeci treni yapılırken Topkapı sarayının içinden hat geçirmek gerekmiş. Zamanın Padişahı Sultan Aziz’e şikayet edenler olmuş... Treni çok seven çocuk ruhlu padişah “ rayları yatak odamdan geçirin” demiş..

İşin garibi aradan 150 yıl geçtikten sonra raylar bu defa yer altından ve Padişah Camilerinden, Çeşmelerinden geçiyor... Ve benim bağrımdan geçiyor...Hayırlısı olsun.  (Arşiv'den)