Afganistan savaşında 27 Arap gencini “Mezar-ı Şerifte Amerika, ensesinden kurşunlayarak şehit etti. Bu şehitlerin ölüm emrini o zamanın Amerika savunma bakanı Donald Rumsfeld Washington’da bir basın toplantısı sırasında, yüzlerce gazeteci önünde “kill them “diyerek vermişti.
Denizlerin ötesinden uzanarak ölüm emirleri veren birleşik Amerika, bu defada Kaddafi’nin ölümünü dış işleri bakanı Hillary Clington ağzı ile verdi. Hillary “bu adamı ölü veya diri bulun” dedi. İki gün sonra öldürdüler. Eski Lider, uyduruk dahi olsa Saddam gibi bir mahkemede yargılanma hakkına dahi sahip olamadan bir Amerikan dış işleri bakanının verdiği hukuksuz ve geleneksiz, vahşi bir emirle gözü dönmüş sokak cânilerinin önüne atıldı. Hayatı söndürüldü.
Amerikan denizcileri marşında “Bingazi kıyılarına kadar gider savaşırız “ diyor. Amerika Bingazi kıyılarına kadar gitti, son zaferini kendisine yabancı bir ülkede, yabancı bir halkın kendi yaşam kuralları ile çıkardığı bir lidere karşı kazandı. Kaddafi’yi öldürdü. Bir yaramazı ortadan kaldırdı. Şimdi bu ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda yönetecek. Önce petrolünü çalacak, sonra bilinen bilinmeyen yer altı-yer üstü zenginliklerine göz dikecek. Dünyada tüm hızı ile devam eden modern sömürgeciliğin eski yeni bütün metotlarını kullanacak.
Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra dünyada rakipsiz kalan Amerika Birleşik Devletleri şimdi “uluslar arası kamu oyu” teranesi altında cümle Batı ülkelerini vesayeti altına almıştır. İngiltere Amerika’nın emrindedir, Fransa Amerika’nın güdümündedir. İtalya Amerika’ya bağlıdır. İskandinav ülkeleri Amerika’nın gölgesindedir. Almanya ve Japonya savaş sonrasının devam eden esaret rejimi ile doğruca Washington’a endekslidir. Afrika’nın ve uzak Doğu’nun hiçbir ülkesi Amerika ile yarışamaz. Kimse O'nunla baş edemez.
Amerika şimdi bu mahallenin bekçisidir. Yaptığı işlerden sorumlu değildir. Kimseye hesap vermez. Her gün cinayet işlese O’na dur diyccek kimse bulunmaz. Şu yaşadığımız günler bu devletin “cicim aylarıdır” Medeniyetinin en yüksek noktası, zirvesidir. Tüm dünya ayakları altındadır. Yeryüzünün bütün insanları Amerika ve Amerikalı’lar için çalışmaktadır. Tüm ülkelerin insanları zengin Amerikalı’ların yaşamları bozulmaması için kendi hayatlarını feda etmişlerdir. İnsanlar bu uğurda birbirlerini öldürmekte, uluslar parçalara ayrılmakta, son örneklerde görüldüğü gibi zıvanadan çıkan vahşi kalabalıkları zaptetme olanağı gittikçe yok olmaktadır. Amerika cinlerini yeryüzüne salmıştır.
Dünya insanlarının bu kaderi yeni değildir. Vaktiyle birkaç yüzyıl insanlar, Londra ve Paris’i zengin etmeye uğramışlardı. Bu şehirler ve onların çevresinde gelişen mdeniyet halkası teknolojik üstünlükle geriye kalan herkesi esir etmiş ve çalıştırmıştı. Paris Metrosunu bedava kazan Senegallilerin gündüz iş bırakarak güneşi görmeye hakları yoktu. Geceleri gruplar halinde çıkarak Vergalland Bahçesinden ay aydınlığını seyrederlerdi. İngiltere’de madenlerde çalışan Hintli’ler metrelerce ocaklara asansörle değil, ipe bağlanarak indirilirdi.
İnsanlığa en büyük zumlu Roma imparatorluğu yapmıştı. Gökten aldığı mesajla Roma’ya karşı çıkan ilk hırıstiyanları Roma 200 yıl, arenalarda arslanlara parçalattı. Putperest halk bu kanlı vahşeti zevkle seyretti, çılgınca alkışladı. Ancak sonu yaklaşan Roma, Filistin’li İsa Ruhullah Aleyhisselam’ın boynu bükük fakat gönlü dev gibi evlatlarına yenildi. Dünya sahrasından çekildi. Roma’nın kendi çağına göre her çeşit silahı vardı. İnanç sahiplerinin de inançları.. Ve inanç silahı yendi.
Amerika’nın da şimdi silahı var.. Bakalım nereye kadar işleyecek.