Evren paşaya 12 soru, 28 şubatın mimarlarına 28 soru, 31 mart’ın tahrikçilerine 31 soru... Bunun sonu gelmeyecek.. Türkiye’nin yakın tarihinde yer alan rakamların sorumlularına soru yönetmeye hiçbir savcının gücü yetmez.. Burada rakamlar yaya kalır. Salt mantık iflas eder.
Rahmetli İnönü hayatta olsaydı ona ocak ve mart 1921, birinci ve ikinci İnönü savaşları için 21 soru yöneltilebilirdi. Dahası var.. eğer Atatürk sağ olsaydı ona da 19 mayıs 1919 Samsun çıkışı için 19 soru yöneltilebilirdi.
Aslına bakarsanız bu hal “adliyenin baş kaldırışı”ndan başka bir şey değildir. Bir gösteriden ibarettir. İkide bir darbe yapan Askeriye'ye karşı "Biz de varız" demenin özel bir şeklidir. Hiçbir savcı vaktiyle Amerikan Time Dergisinin “dünyanın en zengin 50 generalinden biri olarak” tanıttığı 12 Eylül 1980 darbesinin ünlü Hava Kuvvetleri kumandanı Tahsin Şahinkaya’nın üzerine yıkılan 23 milyon dolarlık rüşvet şaibesini kendisine soramaz. Sorsa cevap alamaz, cevap alsa Kamuya ait olması gereken bu parayı bulup ortaya çıkaramaz.
Bu ülkede kağıtlar açık oynanmakadır. Amerikan Kongresinde hakkında soruşturma açılan General Dynamics Şirketi'nin eski Başkan Yardımcısı Veliotis, Türkiye'ye 23 milyon dolar rüşvet verildiğini açıklamıştı. O zaman TBMM'de bir araştırma komisyonu kuruldu. Şahinkaya, ANAP'lı ve bağımsız milletvekillerinin oyu ile aklandı. Şahinkaya'nın adı, ünlü MİT Raporu'na da girdi: Raporda Tahsin Şahinkaya, Sarı Avni, Behçet Cantürk, Dündar Kılıç, Fahrettin Aslan ile inşaat ve ihale mafyasıyla ilişkili görünüyordu. Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı'nın verdiği bilgilerle yazılan bir mektup, Devlet Başkanı Kenan Evren'e gönderildi. Mektupta, Şahinkaya'nın rüşvet aldığı belirtiliyordu. Ancak, bu mektupla ilgili hiçbir işlem yapılmadı.
Türkiye’de Atatürk inkilabı, irtica tehdidi, insan hakları ve saire gibi laflarla hükümet darbesi yapmak kârlı bir iştir. İnsan bu yolla çok para kazanabilir. Adam, yedi sülalesine yetecek parayı Kamu’dan kaldırabilir. Burası zengin ülkedir pek çok hırsızı tüm çevresi ile birlikte uzun yüzyıllar besleyebilir.
Rüşvet, yani “Devlet erkini para ile satma” geleneği bu ülkede eskidir. Padişahlar kadar; vezirleri kadar, Devlet kadar eskidir. Rüşvet devletin bir gücüdür. Devlet rüşvetle ayakta durur. Sultan Abdülaziz devrinde maliye nazırı Yusuf Paşa, Beyoğlu’ndan tuttuğu bir kira arabasına rüşvet akçalarını torbalar dolusu yükleyerek Saray’a göndermişti. Padişahın anası Pertevniyal valide Sultan oğlu sultan Aziz’e gönderilen paraların rüşvet olduğunu bilmez “Layiktir arslanıma..”dermiş. Rüşvetin zirveye çıktığı dönem o dönemdir. Ülkenin para ile satıldığı, geniş toprakların para karşılığı düşman eline geçtiği zaman öyle bir zamandır. Plevne savaşı sırasında yayılan bir halk türküsünün uzun zaman sansür edilerek gizlenen iki satırı şunları söylüyor: “Uyan Sultan Aziz Uyan, Urum elleri satıldı…”
Kim sattı ? kaça sattı ? Kimin elinde kaldı ? Tarihimizde 93 savaşı adı ile ünlü 1977 Türk-Rus savaşı yıllarına rastlayan bu devir için hala yaşıyorlarsa sorumluların torunlarına adam başına 93 soru yöneltilebilir. Buyurun Savcılar, Hodri meydan..