Bir süre sonra yıkıcı bir fırtınaya dönüşeceği kesin olan Wikileaks belgelerinin getirdiği yeni ilham rüzgarlarıyle tarihe de pencere açılacağı anlaşılmaktadır. Bu pencereden yeni gerçekler hayatımıza dolacak ve asıl “kamu oyu yargılaması” ondan sonra başlayacaktır. Ben şimdiden bu pencereyi açıyor ve devlet adamlarının hatta Fransa İmparatoru III. Napolyon’un utanmadan halka nasıl yalanlar söylediklerini Osmanlı’nın yetiştirdiği tarihçi ve Hukukçu Ahmet Cevdet Paşa’nın notlarından arzediyorum:
“İttifakat-i düveliye daima menafi-i müştereke üzerine tesis oluna gelmiştir. Ve iki devlet beyninde dostluk ve safvet denilen şey menafide iştirakden ibaret olduğu halde her biri kendi menfaati için diğerini aldatmağa çalışması emr-i tabiidir.”
Günün Türkçe’si ile şöyle: “Ulusların birbiri ile anlaşması ortak çıkarlar üzerinde kurulmuştur. İki devlet arasında dostluk ve dürüstlük denen şey ortaklığa katılmaktan ibaret olduğu halde her birinin kendi çıkarları uğruna diğeri aldatmaya çalışması doğaldır.”
Paşa bu aldatmaca sırasında “diplomasi” namı altında özel bir ilim geliştirildiğini de şöyle anlatmaktadır:“Ve buna dair olan malumat bayağı bir fen olarak (Diplomasi) denilüp daima süfera mükâlemelerinde lisan-ı diplomasi üzre bir takım ibarat-ı müpheme ve tabirat-ı muhtemele ifade-i meram ve safvet ve dostluğa dair olan kelimatı dahi bu kabilden olmak üzere ilave-i kelam ederler..."
Türkçesi “ Bir fen olarak geliştirilen diplomasi de “elçiler arasındaki konuşmalarda bir takım anlaşılmaz kelimeler ve hayali değimler kullanmak ve dürüstlük ve dostluğa ait kavramları da bunlara eklemektir”
Paşa bu açıklamalardan sonra en büyük bombasını şöyle patlatıyor: “diplomatlıkta utanmak gailesi ve doğruluk daiyesi yoktur.” Yani “Diplomaside utanma zorunluluğu ve dürüstlük gayreti yoktur”
Paşa bundan sonra son devirde Osmanlı devlet adamlarının aldana aldana aldatmayı Öğrendiklerine işaret etmekte ve 'Fransa İmparatoru III. napolyon'dan dan şöylece söz etmektedir: "Elhasıl vükela-yı Devlet-i Aliyye ol vakte kadar Napolyon'un yalanlarına pek çok aldandılar. Lakin aldana aldana aldatmayı dahi öğrendiler"
Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa”nın bu sözlerinin üzerinden yüz otuz yıl geçmiştir. O zaman III. Napolyon’un yalancılığından ve utanmazlığından bahseden Paşa’nın, bu günlere gelerek önceki Amerikan Cumhurbaşkanının “nukleer silah var” diyerek olmadığını bile bile Irak’ı cehenneme çevirdiğini, buna devrin İngiliz başbakanı Tony Blair’in de iştirak ettiğini sonra her ikisinin de “nükleer silah var dedik ama yokmuş” diye sergiledikleri utanmazlık ve sahtekarlık karşısında neler diyebileceğini merak ediyorum.
Diplomaside utanmazlık yüz yirmi yıl önce yokmuş, şimdi de yok..Keşke aradan geçen bunca zaman içinde olsaydı. Utanmazların yüz yirmi yıl sonra da utanmazlığa devam etmeyeceklerini kim garanti edebilir ?
Yazık !.. Şu güzelim yeryüzü bu kadar mel’aneti kaldırmaya layik değildir.