Amerikan sanayinde füze kalkanı teknolojisi için soyunan kuruluşların “medya” ilişkileri varmış. Yani bu başarılı silah tüccarları aynı zamanda TV ve gazete sahibiymiş. Yani sistemi geniş halk kıtlelerine şirin göstermek için ellerinde fevkalade etkili yayın organları varmış. Bu yayın organları ile daha şimdiden amansız bir propaganda yarışına girişmişler veya girmek üzere hazırlanıyorlarmış.
Günlerdir konuşulan bu, artık her şey açıkça ve net anlaşılıyor. Bir takım kişilerin ve böyle şeylerle var olan grupların zengin olmaları için, birtakım kişilerin ölmekleri gerekiyor. Kitle halinde ölecekler. Mecburlar. 1,5 milyon Iraklı, bir o kadar Afganlı nasıl öldüyse onlar da ölecekler. Hedef bu. Üstelik bu siyaset ve hazırlık bu kişilerin yaşam haklarını savunma adına kuruluyor.
Anlaşılan yaşayan insan sayısı dünyaya fazla geliyor, bunların önemli bir kısmının “irtihal-i dar-ı beka” eylemeleri lazım. Vaktiyle İran’da Tebriz şehrinin halkı pek ziyade çoğalmış. Tebriz valisi Şah’a demiş ki: “Bunların yarısını öldürelim....” Şah kabul etmiş. Tam işe başlayacakken bazı akıllı adamlar araya girerek Şah’ı kararından caydırmışlar.
Amerika’da silah fabrikatörlerinin Medya kuruluşları varmış. TV yayın organları, gazeteleri bol maaşlı köşe yazarları varmış. Hiç hayret etmedim. Bu dünyada ilk değildir. 100 yıl önce I. Dünya savaşında o zamanki Fransız Cumhurbaşkanı Clemenceau’ nun kardeşinin silah fabrikası ve “Exelsior” isimli bir gazetesi vardı. Bu gazete ve benzerleri halkı savaşa hazırlamakla görevliydiler. Gazete insan topluluklarını “savaşın gerekli olduğuna” inandırmak için kurulmuştu.
Çağımızda şimdi “gazete” fikrine bir de Televizyon” eklenmiş ve iyice azan silah tüccarları her eve giren bir alet türü kazanarak bununla olağanüstü bir güç sahibi olmuşlardır. Son yıllarda buna ilave edilen “cep telefonları” da devamlı dinlenerek halkın ne düşündüğü kolaylıkla kontrol edilebilecek hale gelmiş ve böylece artık halkları istenen yöne çevirmek için hiçbir engel kalmamıştır.
NATO andlaşmasını teşkil eden 23 müdür ? 26 mıdır ? kaç ülkeyse o kadar ülkenin halkının ilk aşamada 300 milyon dolar harcaması gerektiği söyleniyor. Böylece bu halklara “siz uslu durmaz ve bu paraları vermezseniz bir sabah şehirlerinizin üzerinde İran “şahap “füzelerinin kırmızı karnı baharını görebilirsiniz” demektedirler. Eskiden insanları “Rus füzeleri” ile korkuturlardı, şimdi bunlar “İran füzesi” oldu. Batı’nın yeni ”korku generatörü” Moskova değil “**Tahran”**dır.
Eski zamanlarda her kerhanenin bir belalısı olurmuş. Eli kanlı, kafası dumanlı bu belalılar, patron’un parası ile sermayeleri korkutur, kadınların uslu durmalarını sağlarmış. Şimdi bu düzen uluslar arası planda devam ediyor. Batı durmaksızın kendine bir “belalı” arıyor. Bin Ladin mi olur, Molla Ömer mi ? bir belalı bulunacak. Batı’nun yeni “belalısı” hayırlı olsun. Bakalım sonraki zamanların “belalısı” kim olacak ?
Bu arada İran çırpınıyor “ben uranyumu barışçı amaçlar için”işliyorum. “Size saldırmak gibi bir niyetim yok” Batı ise bunu hiç duymuyor. İran’ın hesabını kesti bile... Artık İran’la “uranyum” la, “şahap füzesi" ile bir işi yok Batı “kütle imha silahı vardır “diye Irak’a saldırdıktan sonra hiç yüzü kızarmadan” aaa.. yokmuş" dedi ya. Yine aynı şey olacak.
Bizim Devlet adamları da “belgede İran lafı etmelerini önledik” diyerek sevinçten takla atıyorlar. Bunu pek büyük başarı diye sunuyorlar. Kurt kuzuyu parçalamaya hazırlanırken kurd’a “yapma..etme ayıptır…” diye yalvarıyorlar. “Hiç olmazsa baştan söyleme, korkmasınlar” diyorlar.
Ne müthiş bir küresel “kaht-ı rical “yaşıyoruz ya Rabbülalemin..