Türkler hükümetlerine para verecekler, hükümet bu paralarla polis tutacak, bu polisler Afganistan’da Taliban öldürüyorum diye masum müslümanları öldürecekler. İstanbul’da günlerdir yürütülen Nato toplantısında konuşulan bu..
Devleti laik fakat halkı müslüman bir insan toplumunun din kardeşlerini öldürmesi içim Batılı ülkeler birbiri üzerinden uzanarak baskı yapıyorlar. İngiliz kamu oyu, Fransız kamu oyu, Danimarka kamu oyu kendi hain yönerticilerini aşarak bu savaşın gidişatına karşı çıkıyor, ama silah ve uyuşturucu tüccarlarının gizli uzantısı bir avuç insanlık düşmanı, bu kanlı ve yasa dışı savaşa henüz bulaşmamış insan toplulularını da kendi günahlarına ortak etmenin yollarını arıyor. Dünyayı kurtarma adına dünya çapında “Faili herkesçe malûm ve âşikâr" bir global cinayet işleniyor.
Afgan savaşı namuslu ve yasal bir savaş değildir. Namuslu ve yasal savaş güçleri eşit veya yakın ordular arasında yapılır. Oysa ki Afgan savaşında şu anda çalıştırdığı adam sayısı 47.000'e varan asker olmayan paralı, ücretli, silahlı çete işbaşındadır. Bu bir çete savaşıdır. Eşkiya işidir. Bunların, hiçbir doğru geleneğe dayanmayan kendi vahşi savaş hukukları var. Çağdaş silahlarla donatılmış ilkel mağara adamlarıdır. Meslekleri ölümdür. Bu çetelerin arkasında da kendi düzenli askerlerini kırdırmak istemeyen yasal devletler yer alıyor. Bunlara biz de dahiliz.
Böyle bir savaş kazanılmaz. Bunun yakın tarihte bir benzeri Vietnamda yaşanmıştır. Bu savaşı kazanan olmaz. Biri kazansa dahi ona “muzaffer kumandan “adı verilmez. O bir eşkıya çetesinin taşaronudur..Taşaron savaşlar çağının baronudur. Kaatiller ordusunun başıdır. Özbek general Raşit Dostum gibi. Bunlar göğüslerinde madalya taşımazlar, madalya yerine alınlarında kan lekesi taşırlar. Kaatile madalya verilir mi ? Bunlara ödül de verilmez, isimleri tarihe yazılmaz, hikayeleri anlatılmaz, Anıları üzerine destan düzülmez. Buna karşılık bir zaman bir dağda “köroğlu” isimli bir eşkıya çıkmış, sapına kadar âdil olduğuna, halk öyküsünü asırlarca anlatmıştır. Truvalı Aşil de öyle..
Şimdi biz vergilerimizle eşkıya besleyeceğiz. Verdiğim tek kuruşu helal etmem. Savaşa giderken askerin hukukunu korumak üzere orduda “kazasker” namı altında yargıcını da beraber götüren Osmanlı devleti gelsin, ona veririm vergimi. “Er meydanlarında “adam gibi savaşanlara veririm. Çete sürülerine değil.
Yugoslav iç savaşı sürerken Bosna’ya barış gücü göndermek gerekmişti. Türk askerinin adı geçti. Fransızlar itiraz ettiler: “Türkiye yüz elli yıl önce bu topraklardaydı, tarafsız davranamaz…” dediler. Halbuki aynı Fransızlar otuz yıl önce terkettikleri **Vietnam’**a barış gücü namı altında birliklerini göndermişlerdi. O Fransız askeri Bosna’ya gitti ve general Morillon’un kumandası altındaki Fransız birliklerinin gözü önünde Sırp’lar, 1995 temmuzunda Serebrenica’da 8 bin Müslümanı öldürdüler. 800.000 Tutsi'nin hayatını kaybettiği Rwanda katliamı da aynı minval üzre işte o Batılı Barış güçlerinin huzurunda gerçekleşti.
Asırlardan beri dünyayı talan edip kan gölüne çeviren gelişmiş sıfatlı sanayi ülkelerinin insanlık cinayetleri devam ediyor. Bunları Amerika’nın keşfinden bu yana izleyerek 1923'te en ağır sözlerle itham eden Kazan'lı Mir Sait Sultan Galiyev’in ruhu şad olsun. Devrinin saf yürekli siyaset ve doktrin adamı Galiyev, **Amerika’**yı dünya coğrafyasına hediye eden **Kristof Kolomb'**a bile çatmış “Avrupa’nın deniz eşkiyalarına Amerika’nın yolunu gösteren **Kristof Kolomb’**dur” diyerek o çağda herkesi şaşkına çevirmişti.
Şu işe bakınız ki Osmanlı muhitinde Erzurum'lu İbrahim Hakkı hz. de aynı kişiden bahsederken “hamiyetli keştiban : değerli denizci” değimini kullanıyor. Sonucun bu noktaya geleğini bilseydi o da Galiyev'in tarafını tutardı.
Rabbim bizleri “dünyayı kurtarıcılardan” kurtarsın