Nobel barış ödülü alan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama ödülünü aldığı toplantı’da konuşarak “savaşı”nı övdü. Birleşik Amerika’nın bu savaşta “haklı” olduğunu ileri sürerek dünyada “barış sağlamanın” savaştan geçtiğini hatırlattı. İyi bir “savaşın” kötü bir barıştan her zaman üstün olduğunu söyledi.
Zamanımızdan iki bin yıl önce yaşamış bir Roma imparatoru da işte tam böyle söylerdi. Auguste bu gün yaşasa, ve gidip **Oslo’**da tantanalı törenlerle barış ödülü alsaydı, bundan başka türlü konuşacak değildi.
Savaşan bir ülkeye “barış ödülü” vermeyi uygun gören Nobel ödülü ağaları da bundan başka türlü düşünmüş değillerdir. Böylece binlerce yıldan beri dünyamızı allak bullak ederek barışı engelleyen kanlı savaşçıların alçak yüzleri ortaya çıkıyor. Vaktiyle Manş Denizinden İndüs **Vâdisi’**ne kadar dünyanın üçte ikisini kamanço etmiş ve sonra “Barış” ilan etmiş Roma’nın yerine şimdi Birleşik Amerika geçmiştir. Romalı’lar onca ulusun üzerine mızraklarını dikip bayraklarını asarak rahatladıkları zaman “Pakta Romana” dediler. Şimdi Amerikalılar, özellikle can düşmanları Sovyetler, sahneden çekildikten sonra dünyanın üzerine kalabalık yıldızlı bayrağı dikerek “Pakta Amerikana” ilan ettiler. “Amerikan Barışı” anlamında... Hayırlı olsun.
Barack Obama ödülünü eline alınca insanlara Nazileri hatırlattı. Yeryüzüne parmağını salladı**.** Herkesi tehdid etti. Dilinin altından dedi ki: “Biz Amerikalı’lar vaktiye sizi Naziler ve çılgın **Hitler'**den kurtardık, kanlı Stalin’in komünistlerinden, Saddam’dan halâs ettik. Bırakın da şimdi Afganistan ve Irak'tan da kurtaralım. Molla Ömer, Usame bin **Ladin’**ler artık ortalarda dolaşmasın. Barış böyle olur” Afganistan ve Irak savaşına bir günde harcadığı parayla bu ülkerin açlarını yıllarca doyurabilecek olan o Amerika böylece arzın te'dibi için savaştan başka öneri ileri sürmüyor.
Bir savaş ülkesi olan Amerika bunları söylüyor ve Avrupa ona barış ödülü veriyor. Barış’ın savaştan geçtiğine inanan ilk insanlar **Amerikalı'**lar değildir. Bunların öncesi var: Geçen yüzyılın Prusyalı Alman savaş filozofu Carl von Clausewitz “ Savaş politikanın devamıdır” demişti. “Lafın bittiği yerde silahlar konuşur” demek istiyor… Birleşik Amerika’nın hamur suratlı generalleri işte tam bu dersi aldılar. West Point’teki hocalarından bu sözü ezberlediler. Vaktiyle birkaç nesil Osmanlı subayını yetiştiren von der Goltz Paşa da “savaş nimettir” diyordu. Bunu ilk körfez savaşının galibi “Çöl Ayısı” lakaplı general Norman Scwarzkopf da böylece söyledi. Scwarzkopf şimdi Newyork’ta çorap ticareti yapıyor. Anılarını yazıyor... Savaş sırasında Lawrence’in “Hikmetin yedi direği” kitabını okuyormuş.
Sorun Barack Obama değildir. O savaş oyununda barış türküsü çağıran bir sinema oyuncusu… Amerikan halkının hayranlıkla seyrettiği bir konu mankeni. Çok güzel konuşuyor, yanında hanımısı da var... Ancak Dünyayı yöneten o değil ki... Dün sabah borsalarda silah fabrikalarının hisse senetleri hangi hareketleri gösterdiyse işte o şirketlere dikkat ediniz. O şirketlerin içinde olduğu siyasi birimin başkanı barış ödülü alıyor. Bu nasıl bir iş ? Bu hangi perhizin lahana turşusu ?… Bunlar nasıl barış yapacak ? Silah fabrikacısının barış yapma olanağı, arslan pençesindeki ceylanın hayatta kalma şansından fazla değildir. Silah üreticisinin barış için dua ettiği görülmüş müdür ? Birinci Dünya harbinin baş aktörlerinden Fransa Cumhurbaşkanı Clemenceau'nun kardeşinin silah fabrikası vardı.
Allah Amerikayı başımızdan eksik etmesin. Ancak bekleyiniz yaramazları islah etmek için savaştan başka çare göremeyen ve “barışın savaştan” geçtiğini defalarca insanoğluna haykıran bu kuruluş, kendi çelişkilerini de içinde saklıyor. Kurt elmanın göğsünde… Yeryüzünün ve uzay'ın Amerika Birleşik Devletletleri imparatorluğu mutlaka öncekiler gibi kendi içinden çürüyüp dağılacaktır. Bunlar soğuk savaşın en hızlı günlerine Yahudi kökenli Matekamatikçi Herman Khan’ın ağzından bir nükleer saldırıda dünya gezegenini ikiye, üçe beşe ayırmayı düşünmüştü.
İnsanoğlu buna izin verecek midir ? İş bir yerde dibe vuracaktır. Roma’lıların “Pakta Romana”sını Afrikada zuhur eden zenci Anibal birkaç yılda yerle bir etmişti. Şimdi “Amerikan Pakta”sına karşı bin Ladin aynı hizmete taliptir. Neye yarar ki önceki şerefli bir askerdi, şimdiki dağ faresi terörist. Ya “terörist” jenetik mutasyona uğrayarak bizimki gibi legallik kazanacak, yahut Amerika kendini kurtarmak için eşkiyalıktan vaz geçecek. Barış yolunda savaş yerine, paraları döküp insanları doyuracak.
Uçsuz bucaksız kainatın içinde şu ufacık gezegeni birkaç kendini bilmez çarçur ediyor.. “Dünya’ya ziyan oluyor” Bindiği dalı kesen İnsanoğlu’nun en büyük savaşı kendinle. Savaş Amerika’da **Irak'**ta Afganistan’da değildir. Savaş insanların içinde. Kendi nefsiyle barışık olmayan bir insan nesli, evrensel barışa nasıl ulaşsın ? Belki gelecek bir başka nesille… Sabırla Bekleyeceğiz.