Facebook’ta “kudüm”le ilgili bir tartışmaya rastladım. Bir vatandaş rahmetli **Mes’ut Cemil’**den söz ederek “bazı eserlerde kudüm vurdurur, bazılarında vurdurmazdı” demiş. Bildiğim ve yaşadığım bazı gerçekleri sizlerle paylaşma uğruna bu tartışmaya katılma gereğini duyarak şu yorumu yazdım. Arzediyorum:
"Klasik fasıllarda daire, tef ve fiske tefi var... Eskiden kudüm yok. Kudüm sadece üç çeşitli isim altında: Mevlevihanelerde; "çifte nekkare" adıyle Mehter'de ve "çifte nara" adıyla folklor'da var. Korolar geldiğinde kullanalım demişler, tartışma bitmemiş. Ali Rıfat Çağatay işgalde Kadıköy'de Opera sinemasında ilk defa sopa ile yönettiği koroda kullanmamış, Mes'ut bey "ünison korosunu" kurduğunda bir ara dener gibi olmuş, sonra vazgeçmiş, dolayısıyle "bazı eserlerde vurdurdu, bazılarında vurdurmazdı" savı geçerli değil. Bir ara kararsız kalmış, sonra icra'da istediği nüans ve reliefleri rahatça verebilmek için büsbütün kaldırmış.
Münir Nureddin Selçuk 1967 yılında, **İstanbul Belediye Konservatuvarı'**nın Şan sineması'nda düzenlediği **"İcra hey'eti konserleri'**ne beni kudümzen olarak çağırdığında tereddütlüydüm. Onun da nüans derdinden kurtulamayıp kudüm zevkini iki paralık edeceğinden korkmuştum, sonunda israra dayanamayıp gittim. O yıllarda başka kudümzen yoktu. Bu olaydan hemen sonra Dr. Nevzat Atlığ bey beni defalarca çağırdı, gitmedim. Darıldı. Sonra vaz geçti. Münir beyin icra tarzına zar zor yakışacak benim Mevlevi kökenli akıcı kudüm vuruş tarzım, Nevzat bey'in sonu gelmez "dur-kalk' larına nasıl uyacaktı ? Bu laf çok uzar... İyisi mi kısa kesmeli.
Son söz şu... Klasik musikimizi, son yüz elli yılda uğradığı batı cereyanları ve sosyal farklılık dolayısıyle, artık kendi dinamik iç yapısına uygun, gereği gibi "maestro" bir ritmle icra etmek ve bu evrensel san'at dalının böylece asaletini korumak imkansızdır. "İcra" geleneği çöken her müzik türü boşlukta kaybolur gider. Bu yüzden bize şu anda dinletilen Klasik Türk Musikisi tahammül edilmez bir sıkıntı ve ruh karartan mıymıntılı iniltilerden ibarettir. Aslı kaybolmuştur. Saygılar sunarım."
Nezih Bey; îzâhınıza teşekkür ederim. Mes'ûd Bey'in "ba'zı icrâlarda kudüm vurdururdu, ba'zılarında vurdurmazdı" şeklinde söylediğim söz sav değil, elimizdeki pek çok kayıda istinâden yaptığım bir tesbitti. Zannederim, siz de aynı tesbîti yapıyor fakat; önceleri vâr olan kudüm kullandırma tavrını bahsettiğiniz sebeplerden dolayı terkettiğini ifâde ediyorsunuz ki, doğrudur...Hürmet ve muhabbetle.