Eylül ayının sonlarında Avusturya’dan bir misafirimiz geldi. Bay Piero Bordin… Viyana yakınlarında küçük bir kasabada yaşadığını, tarihî bir kent olan bu yerde, bir Tiyatro grubu olduğunu ve yoğun kültürel etkinlikler düzenlediklerini belirterek bizden yardım istedi. İstediği yardım İzmit şehrinin uzun tarihi****yle ilgiliydi.
Yarım yüzyıldan fazla oturduğum İstanbul’un Üsküdar ilçesini gerilerde bırakarak on yıldır yerleştiğim Sapanca’nın hemen yakınında bulunan İzmit şehri, artık benim ikinci ve son vatanım sayılıyordu. Buralara iyice alışmış ve göç’ün verdiği ilk şaşkınlığı yavaş yavaş üzerimden atmaya koyulmuştum. Dolayısıyle giderek **İzmit’**i tanıyordum.
Aslında sevinçliydim. Batı Anadolu’da iki büyük şehrin ortasındaydım. Bazen **Batı’**ya sefer ederek İzmit, Hereke, Ağva, Kandıra, Kerpe, Kefken, Cebeci Karadeniz kıyılarını dolaşıyor sonra doğu seferine çıkıyor, Adapazarı, Karasu, Geyve, Taraklı, Göynük, Düzce ve Bileciğe kadar uzanıyordum. Bu hinterlandın içinde amacım “turistik” değildi. Bu kelimeden nefret ediyorum.
İmparator Diocletien Roma İmparatorluğu
Bölgeye geldikten hemen sonra İzmit’in sırlarına bir bir ulaşmaya başladıkta afallamıştım. İnanılmaz bir kültür yoğunluğu gözlerimi kamaştırmıştı. Hâlâ da kamaştırıyor. Burası eski bir başkentti. Roma, Büyük Britanya’dan Dicle sahillerine, Tuna Nehrinden Afrika ortalarına kadar uzandığında bu muazzam alanın imparatoru Diocletien, bu şehirde oturmuştu. Başkent Roma idi ama bahtsız hükümdar Diokletien İzmit’ti, o zamanki adıyle Nikomedya’yı kendi yaşamına uygun görmüştü. Tüm çevresiyle burada görkemli sarayında saltanat sürdü.
İzmit, eski Nikomnedya’nın Hırıstiyan tarihinde acı bir hatırası vardır. İlk Hırıstiyanlar burada bu şehirde Roma İmparatorluğu ile karşı karşıya gelip amansız bir savaşa girişmişti. Cenabı İsa Ruhullah aleyhisselam’ın şeraitine boyun kesen o değerli ve saf insanlar, **Roma’**nın militarist siyasetine hiç uymayacak bir yol üzerindeydiler. **Roma’**nın ayakta kalabilmek için askere ihtiyacı vardı. Hırıstiyanlar ise askerlikten ve insan öldürmekten nefret ediyorlardı.
Ayrıca putperest Roma’nın hâlâ inanmaya devam etiği tanrılara yan çiziyor ve tapınaklarda kurban kesmeye yanaşmıyorlardı. Roma bu iki konu yüzünden çileden çıktı. Sonunda olan oldu, miladi şubat 305 tarihinde Roma, başta Nikomedya olmak üzere tüm vilayetlerde dört saltanat buyruğu ile Hırıstiyanlığı yasa dışı ilan etti. Tapınaklar yıkıldı, kanaat önderleri idam edildi, insanlar gruplar halinde topluca ölüme gönderildi. Bir yıl sürdü katliam.
Roma hatasını kral Konstantin ile anladı. İstanbul’un efsane kurucusu kral Konstantin 28 ekim 312 Milvio köprüsü savaşı ile rakibi Maxentius’ü altedip Roma tahtına oturduktan bir yıl sonra 313 Milano bildirisi ile Hırıstiyan dinini tanıyor, devlet dini ilan ediyor ve Hırıstiyanların zaptedilen mallarını geri veriyordu. Tarihçiler bu değişmeyi Milvio savaşının arifesinde Konstantin’in gördüğü bir rüyaya bağlıyorlar. Konstantin o rüya sırasında gökyüzünde eski grek harfleriyle haç’a benzer bir şekil görmüş ve bu simge ile savaşı kazanacağı manen kendisine bildirilmiş. Daha sonra Hırıstiyanlığın meşhur işareti olan Haç’ın bir de böyle bir hikayesi var.
Şimdi Avusturya’dan gelen misafirimiz bay Piero Bordin “314 Milano” bildirisinin 1700’üncü yılını kutlayacak. Adını “Dünya tolerans günü” koymuş. Biz de İzmit şehrinin gönüllüleri olarak İzmit eşrafından Numan Gülşah’la birlikte bu programa destek vereceğiz. Carnentum'da uzmanlarla üç gün tartışacağız. Program Milano, Viyana, Carnentum, Selanik ve İzmit’te aynı anda yürütülecek ve muhtemelen bir yıl sürecek.
Dünyanın gerçekten barışa ihtiyacı olduğu şu yıllarda bu barışın eskisi gibi “pakta romana” olmayacağı ve gerçek bir barışa benzeyeceğini umarak bu toplantıya gidiyorum. Söz konusu barışa derviş gerçekçiliği ve ilahi neş’enin egemen olması için benim de söyleyecek birkaç sözüm var “ Dünya barışına hizmet edecek olanların önce kendi kendileri ile barışık olmaları gerekiyor” Göreceğiz.
Çifte düğün: Licinius Constantia, Konstantin Fausta ile evleniyor. Paul Rubens (1577-1640)
Konstantin Haç'ın önünde Paul Rubens (1577-1640))