Tasavvuf'ta ölçümüz İslam'dır

.
Kenan Rıfai Büyükaksoy 1867-1950

Bir okuyucumuz tasavvuf konusunda dört soru sordu. Soruları ve cevaplarımı arzediyorum.
 
ı.soru: Tasavvuf ele alınırken kalıplarımız ne olmalıdır? Fıkh bu kalıplardan biri midir? Tasavvuf ehlinin fıkh kuralları dışına çıkması mümkün müdür? Mesala velayet makamı olsa dahi bu ayrıcalık var mıdır?
 2.soru: Tasavvufta ilim nedir? İlim kitaptan okunarak öğrenilir önermesi tasavvufta geçerli midir? Kitabi ilme soğukluk var mıdır?
3.soru: Son dönem mutasavvıflarından Kenan Rifai [Büyükaksoy] hakkında bilgi verir misiniz? Halife olarak bayanlar olduğu söyleniyor, bu doğru mudur neden?
 4.soru: Tasavvuf ve siyaset arasındaki ilişki nasıldır?

1-Çevresinde bulunduğumuz kültür dairesi itibariyle bizim anladığımız manada tasavvuf İslam tasavvufudur. Tasavvuf ele alınırken kalıbımız İslam'dır. Fıkıh İslamın içinde var. Tasavvuf ehli fıkıh kalıplarının dışına çıkamaz. Çıkarsa dininden vaz geçmiş olur. Ayrıcalık hiç bir zaman yoktur.Velayet makamı olsa dahi... Zaten öyle bir durumda "velayet" makamından söz edilemez. Özellikle başta mutasavvıflar olmak üzere herkes dinine uyar. Ben tasavvuf için "ince müslümanlık" diyorum. Anadolu-Türk tasavvufu " Ortaasya Horasan" kaynaklıdır. Fuat Köprülü'nün "ilk mutasavvıflar" kitabını okuyunuz. Özellikle Yusuf Hemedânî'nin biyografisine dikkatinizi çekerim.
 
2- Tasavvufta ilim kendin bilmektir. Yunus "ilim ilim ilmektir, ilim kendin bilmektir" diyor. Biz bu çağda buna "kendinle barışmaktır" diyoruz. Bu anlamda kitap sadece ilmin yolunu gösterir, ilmin kendisi değildir. Tasavvuf kitaptan öğrenilmez. Tasavvufta Kitabi ilme her zaman soğukluk vardır. Yemeği tarif etmekle yemek gibi. Tasavvuf erbabı kitaptan okuduklarını yaşamla tamamlamayı tercih ederler. Okuduğunu yaşamayanı Mevlana kitap yükü taşıyan eşeğe benzetiyor. Tüm büyük tasavvuf yazarları aynı şeyi söylemişlerdir. Tasavvuf bir yaşam biçimidir. Bunun uzantıları vaktiyle "ahilik" ve "dergahlar"dı. Şimdi özel yaşamın şekillenmesidir.

3-Kenan Rüfai son devir tasavvufunun önemli bir ismidir. Ancak yaşamı ve çevresi soru işaretleri ile doludur. Refik Halit Karay'ın "kadınlar tekkesi" kitabını bulup okuyunuz. Kadınların halifeliği konusunda fikir beyan edemem o konu rahmetli Kenan Rufai’yi ilgilendirir.
 
4- Tasavvuf ile siyaset arasında hiç bir teorik bağ olamaz. Tasavvufçular dünyayı yöneten gücün kaynağını ilahi tabloda gördükleri için son tahlilde insanoğlu'nun girişimlerine kuşkuyla bakarlar. Ancak gerçek tasavvufu yaşamayan bazı grupların siyasetle organik bağ kurdukları görülmektedir. geçerli değil, "ephémere" geçicidir. Reaksiyoner bir harekete malzeme arayışı... Siyaset belirli zaman dilimleri içinde aksiyon ve reaksiyonlar yumağı ve zinciridir. tasavvufun kendisi ise bizatihi bir aksiyondur. Hiç bir yapısal-kurumsal benzerlik göremiyorum. Özel ve kişisel ilişkiler olabilir. Samiha Ayverdi ve Ekrem Hakkı Ayverdi kanalıyle yürüyen Kenan Rüfai grubunun, bir zamanlar Türkeş hareketine ilham kaynağı olması gibi.
 
Teşekkürler.