Rahmetli Hüseyin Sebilci “Pir Sultan Abdal” güfteli “Güzel aşık cevrimizi” başlıklı Bektaşi nefesini, bir coşku anında, doğaçlama olarak nihavent makamında ilk defa okuyup millete armağan ettiğinde ben yanındaydım. Elini kulağına koyarak birden okumaya başladığı anı gün gibi hatırlarım. Olay İstanbul’da Karagümrük’te Rahmetli Muzaffer Ozak’ın postnişin olduğu Nureddin Cerrahî Dergahı Derneğinde bir pazartesi akşamı meydana gelmişti.
Aradan yıllar geçti. Aşağı yukarı ilahilerde kullanılan her makamdan bestesi olan ve kolay bestelenen bu güfteyi okumayan kalmadı… Şimdi şarkıcı Hayko okuyacak dediler… Merak edip dinledim. Aman Allahım… evlere şenlik… Bırakınız ilahi üslubunu, ses özelliğini, tavır farkını falan filan, adam sözleri yanlış okuyor. Güfte şu:
Güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır yiyemezsin demedim mi
Buradaki “yiyemezsin” kelimesini “Yiyemeeezsin” demedim mi diye okuyor. Yani “yi-ye-mez-sin” şeklinde aynı uzunlukla okunması gereken dört hecenin üçüncüsü olan “mez” hecesini olması gereken boyundan üç misli fazla okuyarak inanılmaz bir prozodi hatası yapıyor. Söz ile melodinin buluşması anlamına gelen prozodi kavramında sanatçı gerek duyuyorsa değişiklik ve tasarruf yapılabilir. Şarkıcının buna hakkı vardır,. Ancak bu değişiklik ve tasarrufun “güzel” ve “yerinde” olması gerekir. Güzellik görecelidir, derseniz pekiyi ! onu tartışmayalım, ama “yerindelik” mutlaka tartışılmalıdır.
Bunlar teknik özellikler, gelelim işin “ilahi ” bölümüne…Türk musikisinin bir formu ola “İlahi” özel bir müziktir. Fizik tekniği açısından diğer formlarla farkı olmamasına karşılık onlardan ayrılan dehşetli bir yanı vardır ve bu niteliği dolayısı ile icrasında bazı şartlar ve kurallar aranır.
İlahi özel bir müziktir. Dini temellidir. İlahide kullanılan güfteler dini ve tasavvufi şiirlerdir. Bir felsefenin, duyuşun ve duruşun ifadesidir. İlahi okuyacak kişi melodiye bağlı olarak söyleyeceği şeylerin ne anlam ifade ettiğini bilmek zorundadır. Bunlar diğer müziklerde olduğu gibi yaşanan dış yüzey hayatın günlük konuları değil, insan ruhunu ilgilendiren çok daha derin ve ağır konulardır. Bunlar “ilahi” konulardır. Dolayısı ile bunları okuyacak kişi de “ilahi” olmalıdır. Bu müzik kişinin kişiliğinden gelir. Ağzının ucundan gelmez…
İlahi son zamanda şarkı gibi her herde okunuyor. Bu yanlıştır. İlahi eskiden tekkelerde usül sırasında, meydanlar açıldığında evrad ve salavatlardan sonra esma’ya sıra geldiğinde okunurdu. Bu yüzden eski zamanlarda zikir meclisleri kuran insanlar “ilahi okuduk” veya “zikir ettik” demezler, edeben “esma sürdük” derlermiş. İlahi okumanın adı “esma sürmek” miş. Yanı Hakk’ın doksandokuz isminin arasından seçilen yedi esmayı sırası ile tekrarlamak…
İlahiyi caminin, tekkenin ve zikir meclisinin dışında okumak bid’attir. Şimdi taraftarı çok, O zaman “bid’at-ı hasene”ye girer mi bilmem ? Bunu ben de zaman zaman yapıyorum. Kırk senedir İlahi konseri yapıyoruz. Allah Affetsin.
Bir de İbrahim Tatlıses haftaya “tala el bedri aleyna” yı okuyacakmış. Fas’tan Endonezya’ya kadar tüm İslam dünyasının göz bebeği, kulak zarı olan bu ilahiyi bakalım hazret nasıl okuyacak ? Rabbim kabul etsin. İlahi kat’iyyen popüler müziğin konusu değildir, ama çi faide, devir o devir değil.