Hüseyin Tüzün, Konya 1961
Geçtiğimiz cumartesi günü onarımı tamamlanan “Yenikapı Mevlevihanesi” salonlarında Vakıflar Genel müdürlüğü ile Mevlevi camiası arasında gerçekleşen tarihi istişare toplantısında Devlet yetkililerinin karşısına iki sıra dizilen Mevleviler onsekiz yaşındaydılar.
Genç, terütaze, dipdiri, canlı ve heyecanlıydılar. Yedi yüz yılın birikimi ile içleri enerji doluydu. Bu enerjiye Hazreti Mevlana vaktiyle “aşk” adını takmıştı. Mevlana eski zamanda aşkın tarifini de vermişti: “ben ol da bil…” diyordu. O ise bir aşıktı. **Yaradan'**ın izni ile Yaradan’ın yolunda ve sonsuzluğa doğru…
Devletin sağında, masada Mevlevi ailelerin bu gün yaşayan torunları vardı. Başta hz. **Mevlana’**nın 22. göbekten iki devamı yer almıştı: Esin ve **Faruk Hemdem Çelebi’**ler. Daha ilerde **Yenikapı Mevlevihanesi’**nde 190 yıl post tutmuş Kütahyalı Ebubekir Çelebi ailesinin son torunu Marmara Üniversitesi matematik doçenti Baki Baykara yer alıyordu. Onun hemen yanında Eskişehir Mevlevihanesi şeyh torunları vardı. Masanın bu tarafında yer alanların çoğu, yüzlerce yıllık Mevlevi şeyhlerinin ve Mevlevi ailelerin bu gün yaşayan torunları veya akrabalarıydılar. Devlet “hadi…” dese bunlar vaktiyle atalarının zorunlu olarak terk ettikleri dergahlarının başına geçerler ve yedi asırlık hizmet, modern şekliyle kaldığı yerden devam edebilirdi. Muhteşem bir manzara seyrediyorduk.
Devletin solunda ise yaşamlarını ve cümle gayretlerini bir ömür boyu Mevlevilik hizmetinde harcamış, harcamaya devam eden ve harcamaya gönüllü ailelerin devamı yer almıştı. Bunların arasında Mevleviliği birkaç nesle öğreten, büyük bilim adamı, Mevlevi dervişi, rahmetli **Abdülbaki Gölpınarlı’**nın oğlu göze çarpıyordu. Onun yanında **Türkiye'**ye ney sazını tanıtan Niyazi Sayın vardı. Oradaki tüm diğer kişilerin de nesepleri kurcalandığında geride daima, Mevleviliğin onuru olmuş ve bu gün fani hayata veda etmiş büyük tarihi isimlerin çıkacağı şüphesizdi. Masanın karşı sırasında yer alan Mevlevi aileler o gün, orada, insan geninden yürüyen ve yürümeye devam eden bir kültürün muhteşem manzarasını seyrettiler.
Günümüzde uluslar arası şöhrete kavuşan Konya Mevlana İhtifali elli yıl önce 1950’lerin başlangıcında adı geçen Mevlevi aileler tarafından kurulmuştu. Bunların arasında **Yenikapılı’**lar başı çekiyordu. O sırada Konya il halk kütüphanesinde yapılan anma törenlerinde, Yenikapı Mevlevihanesi son şeyhi **Abdülbaki Baykara’**nın iki oğlu Gavsi ve **Resuhi Baykara’**lar görev almıştı. 1958 şebi arusunda, rahmetli **Gavsi Baykara’**nın postnişin olduğu bir sema sırasında kardeşi Resuhi Baykara, onun oğlu, o yıl 8 yaşında sema çıkarmış olan Baki Baykara, İstanbul’un beş Mevlevihanesinden biri olan Eyyübsultan Bahariye Mevlevihanesinin son şeyhi Selman Tüzün ve oğlu Hüseyin Tüzün salonda semazenlerin arasındaydılar. Mutrıb’ta Yenikapı ve Galata Mevlevihaneleri kudümzenbaşıları Sadedin Heper ve Şakir Çetiner, Galata Mevlevihanesinde ney üflemiş eczacı Halil Can bey, neyzenbaşı olarak kalabalık mutrıb’ta yerlerini almışlardı. Semazenlerin çoğu Sivas, Afyon, Kütahya ve Manisa Mevlevihanelerinin son dervişleriydiler. O gece, o salonda, Mevlevi Ayini icrasında, vazife gören herkes eski Mevlevi ailelerin çocukları veya yakınlarıydı.
Bu muhterem kişilerin çoğu bu gün hayatta değiller. Hayatta olanlar ise asla yaşlanmadılar. Ruhları hep genç kaldı. Onların yaşları on sekizi aşmadı. Görevi ise giderek bedenleri genç olan yeni nesillere devrettiler.
Onsekiz Mevlevilerde uğurlu bir rakamdır. Mevlevilerin kendileri de uğurludur. Günümüzün toplumunda kendilerini yanlışlıkla Mevlevi sayanların da bir gün uğur ve feyz sahibi olacakları umulur.