Aşkın cezası kaldırıldı

mevlana.jpg

"O mutluluk veren Dost kalktı. Kalkınız, çünkü Aşkın cezası kaldırıldı. Kalkınız çünkü O güzel boylu sevgili kalktı. Kalkınız çünkü bu gün Kıyamet günüdür. Her şey ayağa kalktı.”                                 Mevlânâ

Mevlânâ var olduktan sonra yeryüzünde âşıkların yüzlerine nur geldi. Karanlıktan çıkıp aydınlığa kavuştular. Eski çağların demonları, yerlerini, bir bir nur yüzlü varlıklara bıraktılar. Kaoslar devri bitti. Aşk insanları adam etti. Yonttu… düzeltti, Doğrulttu, eksiğini tamamladı, düzgün bir şekle soktu. Vahşetten çekti çıkardı, kurtardı. Artık kan emici, kol kırıcı, yol kesici, değillerdi. Eskiden bataklıkta son bulan izler, şimdi bahar çiçeklerinin kaynaştığı vâdilere yönelmişti.

“Bizim başımızda başka bir yön, Başka bir vardır. Bizim bu sonbahardan sonra gelecek Başka bir baharımız vardır.”                                          Mevlânâ

Bir zamanlar aşka ceza vardı. Kör gözlü aşka kesilmedik ceza kalmamıştı. Zavallı aşk. Biçare aşık. Aşkın yalın yüzünde insana benzer varlıklar dolaşırken şimdi onlar aşkta eridiler. Yok oldular. Körlükte ölüp aydınlıkta doğdular. Aşk kurtuluş oldu. O atadan, dededen mirastı.

“**Nuh’**tan bize miras kalmış Bir kurtuluş gemisi vardır ki, O gemi hayat denizinde fırtınalara Göğüs gererek dolaşır, durur. Gönlümüzdeki hayaller, düşünceler, Ümitler, neş’eler, üzüntüler, Hep o hayat denizinin üzerindedir.”                                            Mevlânâ

Aşkın cezası kalktı ya, kan yürüdü damarına âşığın. Emaneti dürüstçe taşımanın da bir yolunu bulacaktır artık. Taşacak, coşacak, yeryüzünde çalmadık kapı bırakmayacaktır. Karaları denizleri aşacak, uzayın boşluğuna dalacak, kendi kendisi ile uğraşacak, bilinenin bilinmeyenin peşine düşecek, önünde her gün açılan yeni ufuklara doludizgin, kör kütük  atılacaktır. O bir Tanrı yolcusudur. Yol Tanrı yoludur. Tanrı aşkını ona emanet verdi, o mirasa hazırca kondu. Herkes bu işe şaştı kaldı. Aklını oynattı dediler.

“Gönül işrete oturunca, Seni andı da, Sâkiden kadehi aldı, Yere attı, kırdı. Sonra perişan bir halde Coştu, dışarıya fırladı. O ne kendini beğenmiş Mest bir haldeydi, Ne de aklı başında uyanık. Etrafa “ o delirdi, Divane oldu” diye Bir söz yayıldı.                            Mevlânâ

Delilik nedir ? kuşku mu ? akıllı nedir ? akılsız mı ? Pek de doğru değil bütün bunlar. Deli saçması değil de nedir ? Ama gel gör ki bunca çalkantının ulaşacağı yer pek de farklı değil… Faydası yoktur denemez. Böylece sürüyor hayat. Yaradanın kanunu bu… Aşka ceza verilseydi belki daha rahat olurduk. Ama o rahatlık da ölümden başka ne olurdu ki ?

“Görünmez âlemin atlısı geçti. Arkasından bir toz bulutu yükseldi. O atlı gitti, fakat Toz bulutu duruyor. Ey Hakk’ı ve hakikatı arayan kişi, Sen sağa sola bakma. Dosdoğru bak da gör ki, O toz koparanın tozu Burada, kendisi ise ölümsüzlük, Sonsuzluk âlemindedir.”                                      Mevlânâ

Cezanın kalkması iyi oldu. Toz dağılınca daha iyi anlaşılacak. Sen şimdi çok lafı bırak da varlığından soyunmaya bak. Aşkın nedenini o zaman anlayacaksın. Cümle yaradılmışların kanı aşk… Var olan her varlığın adı aşk. İşin aslı aşk. Tersi bir ur. Aşk olmadı mı varlık bir hayal. İnsanoğlu’na tuzak, gece karanlıkta yürüyen yolcuya pusu…

Anamız aşk, babamız aşk, yolun başı da aşk, sonu da… Evveli aşk ahırı aşk… Mevlâna bu aşkın sembolü. Yol göstericisi, rehberi, yolcunun elinden tutanı. Sahip çıkanı.

Kutlu olsun bu yol, kutlu olsun bu yolcu, Sahip ve onun Sahibi. Sebepler sebebi.