Sistemin en azılı köşe yazarları gazetelerde her gün soyguncuların borusunu öttürdükçe, çağın TV, bilgisayar, Youtube, Facebook, bilmem ne… keşfedilmiş veya henüz keşfedilmeyi bekleyen pek çok kitle iletişim cıhazı hırsızların elinde bulundukça, ne Türkiye’de ne de başka yerlerde ve giderek dünyanın hiçbir yöresinde halklar, zengin ülkelerin kendilerini nasıl soyup sovana çevirdiğini anlamayacaklardır. Onlara her şey doğal gelecek “dünyanın hali budur” demeye devam edeceklerdir. Bu şimdilik böyledir. Geleceği bilmem.Â
Geçen yüzyılın başında soyguncular aralarında anlaşmazlığa düşüp iki defa küreyi ateş çemberinin içinde bırakmışlar, birbirlerini yok edip sahnede tek kalmak amacıyla her yeri yakıp yıkmışlar, milyonla insan öldürüp yeryüzünü harabezara çevirmişler fakat neden ? ne için ? kimin adına ? döğüştüklerini, hedef tuttukları halk yığınlarından ustaca gizlemişlerdir… I. ve II.Dünya harbi isimleri ile koskoca iki savaş olmuş, soyulanlar, hem bu savaşları hem de eski soyulma geleneğini ilahi kader bilmeye devam etmişler, soyguncular da işlerine devam etmişlerdir.
Ben bu yaşta hayretten hayrete düşüyorum… Åimdiye kadar bunu neden fark etmemiş olduğuma da esef ediyorum. Bu basit dünya olayını anlamak için 70 yaşına gelmem mi gerekiyormuş…? Beynimiz ne biçim yıkanmış. Bunu bize kim yapmış…? Bizi kim zombi’ye çevirmiş ? İnsanoğluna bu zulmü kim reva görmüş ? İnsanlığın ma’şerî vicdanında bunun vebali olmaz mı ? Bırakınız bir kenara soyguncu dilinden düşmeyen  “ilahi adalet” ölüm sonrasının “ahret mahkemesi” gibi kişisel deruni imana taalluk eden kutsal işleri, bana kalırsa bu hesabı dünyada halletmenin bir yolunu bulmamız **gerekiyor.**Â
Bir eve birbirinden habersiz iki hırsız aynı anda girmiş, katları dolaşırken karşılaşmış ve âSen soyacaksın âBen soyacağım, diye aralarında döğüş kavga etmişler, Ev sahibinin bundan haberi olmamış… Bu nasıl bir iman gücü veya ne çeşit bir beyin yıkama, çitileme, asıp kurutma işlemidir ki, ev sahibi bütün hunlardan habersiz yaşamaya devam etmiş, başına gelenleri Yaratıcısından bilip sesini çıkarmamış, fiili görmüş, yaşamış, canını vermiş, kanını dökmüş, faili merak etmemiştir. Hâlâ da merak etmiyor…
  Kısacası dünyayı soymak için yola çıkan Atlantik güçleri ile yaşlı Avrupa’nın Germen takımı iki defa kapışmış, Germenler iki defa yenilmiş atlantikçiler ortada rakipsiz kalmışlardır. Atlantikçiler, seksen yıl kadar, ayağı yer yüzüne basmadan, başı bulutlarda serseri dolaşan Stalin komunistleri ile uğraşmışlar, onları yok ettikten sonra da işte şimdi soygun sahnesinde tek başlarına kalmışlardır. Åimdi oyunun son perdesi oynanacak.
Irak petrolü atlantikçilerin elindedir. Somali petrolü atlantikçilerin elindedir, dünyada daha ne kadar zenginlik ve enerji kaynağı sayarsanız, hepsi istisnasız atlantikçilerin torbasındadır. Bunlar dünya soyguncularıdır. Adını medeniyet koymuşlar. Soygunun adı medeniyet. Ve bu soygun, yasallığına inanılan devletler tarafından yapılıyor. Soyguncu devletin de adı yasal devlet. Başkan Bush soyguna karşı çıkanları “şer ekseni” olarak tanımlamıştı. Siz de “Soygun ekseni…”    Â
 Kim “şer ekseni” kim soygun, kim eşkıya, kim yasal ? Babasını on iki yaşındaki oğlu ile birlikte kapı arasında kurşuna dizen **İsrail'**li mi yasal ? ülkesinden çalınan petrolün denizlerde peşine düşen **Somali'**li mi yasal ? yakında anlayacağız.
Siz eşkiyalığın adını devlet koyarsanız bir gün eşkiya gerçekten devlet olur.