Türk siyaset sahnesi üç kişinin arasında dönüyor. Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli. Bu kişilerin her biri birer siyasi partinin başkanıdır. Her üçü de sözde ülkede fiilen birbirinden ayrılmış siyasi görüşleri temsil ederler. Söyledikleri birbirinden pek farklı değildir. Ancak birinin ak dediğine diğeri kara der. Birinin kara dediğine diğeri ak der. Duruş değişikliği var...
Birbirlerinin söylediklerinin tersini söylemek üzere bir yerlerden programlanmışlardır. Aynı şeyin tersini söylerler. Böylece bir gerçeğin iki yüzü ortaya çıkar. İsteyen bir yüzüne bakar, isteyen öbür yüzüne… Bu bir toplumsal işlevdir. Bu işlevi adı geçen üç kişi yerine getirir.
Bu bir oyundur. Toplumsal bir gösteridir. Sürer gider, sadece değişik ağızlarda birer san’at gösterisi olur. Politika sanatı… İnsanlar bu dillendirmeleri dertlerinin çözümü zannederler. Aslında ortada çözülecek bir şey yoktur. Politika sanatı ile uğraşanlar çözüm üretme peşinde değil, tam tersine çözüm gizleme peşindedirler. Onlar çözüleceği vaad edilen sorunları yaratmakla meşguldürler. Sorun çıksın ki, varlıklarının sebebi anlaşılsın. Onlar sorunla ayakta dururlar. Sorun olmazsa onlar da olmaz. Sorun meslekleridir. Kamuda çözüleceği varsayılan sorunlar, genellikle ve her zaman politikacılar tarafından yaratılır.
Eskiden bu görevi krallar, emirler, padişahlar üstlenirdi. Halk onları ismen tanır, onlara güvenir hatta onların Tanrı tarafından gönderildiğine inanır, sorunlarını onlara emanet ederdi. Onlar da sorunları çözecek gibi yaparlardı. Bazılarını çözerlerdi de, ama asıl sorun hiçbir zaman çözülmez, sürüncemede kalır, ülkelerin temel dertleri sürer giderdi. Ãnder görünenler bu dertleri saklayabildikleri kadar saklar, saklayamaz hale geldiklerinde güçlerini ve iktidarlarını kaybederlerdi. Sonra onların yerine yenileri gelirdi. Bu düzen yüzyıllardan beri değişmedi.
Bir farkla, eskiden kral sülaleleri, hanedanlar, saltanat aileleri ve onların varlığını sağlayan alt yapı vardı, başta soylulardan bir döşeme, onun altında para ve iş sahibi zenginler ve bütün bu sistemi emeği ile besleyen ve ayakta tutan milyonla sıradan insan…
   Ãağımızda eski kralların yerini daima seçilen ve aralarında hiçbir yapı farkı bulunmayan, en üst düzeydeki politikacılar aldı. Eskiden kralların varlığını sağlayan soyluların yerine şimdi yönetmeyi ve devlet geleneklerini az çok beceren ve yine hiç değişmeyen bürokrat ve teknokrat bir kalabalık geçti. Bunlara şimdi Batı’da “classe dirigeant:Yönetici sınıf” deniyor. Bu sınıf bir ileri aşamada politikacıların işini elinden alacaktır. İlk örnek iş adamı-başbakan **Berlusconi’**nin İtalya’sından… Halkta değişme yok... O hep aynı. Â
Dünyanın siyasi tablosu bu yüzyılda hicran vericidir. Kenya'lı Amadu'nun torunu ile Sakin Bush'un zıpır oğlu Washington'da oturmuşlar, Amerikan Federal Bankası' nın işlerini konuşuyorlar. 250 milyon Amerikalının günlük yaşamına yön verecek kararlar alıyorlar. İnsanın tüyleri ürperir. Fransa'da halkın seçtiği bir devlet düşkünü Elyseé sarayında protokolun altıntı üstüne getirdi. Dünya her gün Almanya' dan gelen resimlerde Åansölye frau **Merkel'**in muhteşem manzarasını seyrediyor.
Pekiyi ! böylesine çarpık bir ilişkiler düzeyinde kamu’nun işleri nasıl yürüyor ? Kamu’nun gereksinimleri nasıl karşılanıyor ? Pek mükemmel karşılanıyor… Hayat kendi kendisini düzeltiyor. Kamunun gizli-gerçek kuralları öylesine güçlü ki, politik yaşamın cümle tahribatına rağmen insanlar yaşamı bir cendere olmaktan kendi girişimleri ile kendileri kurtarıyorlar. Buna hukuk dilinde “Bizzat ihkak-ı hak” deniyor. Yani kendi hakkını kendi kendine korumak. Burada Devletten ümit kesen bazıları kendi başının çaresine bakıyor. Mafia da işte tam bu kökenden doğuyor. Mafia bir devlettir. Adaletin tecelli etmeyen kısmının doğal olarak ortaya çıkışıdır.
 Åimdi denizlerdeki eski Korsanlık da yeniden doğdu. Başta ülkenin tüm suyunu kapatarak çaresiz insanlara damla su bırakmayan, Batı'nın en soyguncu firmalarından Nestlé olmak üzere, cümle hırsız kuruluşlarının yüzyıllarca soya soya, tüm ekonomik ve siyasal gücünü sıfıra indirdiği Afrika’nın Somali ülkesinde açlığa mahkum olan insanlar, sonunda sahilden geçen gemileri ele geçirmeye başladılar… Başka ne yapacaklardı ki ? Kanunun suç saydığı bir fiili övmüyorum. Durum tesbiti yapıyorum.
Siz Birinci Bush, İkinci Bush, Birinci İnönü, İkinci İnönü diyerek eski saltanat geleneklerini yeniden kurdunuz. Berlüsconı, Sarkozy Obama, Medvedev de yerine kendi çocuklarını bırakacaklardır. Böylece yalan ve dolanla devlet yürütme ve sahtekarlığıÂ saklama uzmanı sülaleler, yeniden yer yüzüne çıkacaklar. Ãıktılar bile. Eski oyun sürüyor. Pekiyi dünyayı kim düzeltecek ?
O iş evliyalara kaldı…