Yorgun, bitkin ve günlerinin sonuna gelmiş Osmanlı yönetiminin “ehveni şer��? gördüğü mesnetsız kararlara “ehveni şer, şerlerin en kötüsüdür��? diyerek karşı çıkan tek insan Mustafa Kemal’di.
İstanbul İşgalinde sahile dizilen irili ufaklı elli iki parça düşman gemisini görüp “geldikleri gibi giderler…��? diyebilen tek insan Mustafa Kemal’di.
Bu ulusun artık hiçbir siyasal güçü kalmadığına herkesin inandığı sırada “düşmanlar ordularımızı yenmekle bizi de yendiklerini sandılar, işte bu noktada yanıldılar��? diyen tek insan Mustafa Kemal’di. Harpten zararlı çıktığı halde ulusun kendi iç dinamiğinde bir yaşam işaretinin hala kımıldamakta olduğunu ilk fark eden Mustafa Kemal’di.
En yakın arkadaşları yenilginin menhus yıkımı ile kendi köhne varlıklarının artık hiçbir zaman ve asla ayağa kalkamayacağına inandıkları bir sırada onlara, yeniden can aşılayan tek insan Mustafa Kemal’di.
Silah, araç, gereç ve her türlü savaş malzemesinden yoksun olduğu bir sırada bu topluluğun ruhen zinde ve yaşamaya azimli olduğunu ilk ve tek anlayan, anlatan ve tüm askeri dehasını bu yola döken Mustafa Kemal’di…
Balkan Harbi denen bir faciada orduların dağıldığı, kumandanlarının kaçtığı, birliklerinin başsız kaldığı, ümitsiz bir zamanda, bu rezilliğin revanşının Çanakkale' de göze alınabileceğini ve Ordu’nun yeniden şeref kazanabileceğini ilk anlayan Mustafa Kemal’di.
Saray’ın düşmana teslim olduğu, savaş gücü henüz sona ermediği halde ortağı Almanya yenildi diye onun da yenik sayıldığı safsatasına inanmayarak savaşa devam kararı veren tek insan **Mustafa Kemal'**di.
Bu insanüstü, olağanüstü savaşta ulusa gazoz kapağından fişek, üvendire sapından top kaması, güvercin güherçilesinden barut yaptıran ve tekalifi askeriye kanunu ile her evden çorap, fanila, asker kaputuna yarar giysi toplayan Mustafa Kemal’di.
Yenilmiş ve düşmanla anlaşma imzalamış, Osmanlı sisteminin başında yer alan Padişah’tan direnişe hazırlanan halkı yatıştırmak amacı ile emir alan askerî heyetle **Samsun’**a ayak bastığı halde hey'etten infikak ederek bu emri tam tersinden çeviren ve halkı direnişe örgütleyen yine Mustafa Kemal’di.
Ne yazık ki örgütlediği, yeniden yaşama kazandırdığı bu Devleti İsmet İnönü ve takımına kaptıran da yine Mustafa Kemal’di. O takım ki kendini fersûde Osmanlı artıklarından kurtaramamıştı. yasakçı kafadan sıyrılamamış ve gözlerini genç Türkiye’nin hür ufuklarına dikememişti. Onlar İnkilap adına, gelişme adına, gelecek adına, karanlık bir devlet terörü kurmaktan öteye geçemediler.
Osmanlı’nın küllerinden bir Devlet çıkmıştı. Bin yıllık Türk tarihinde birkaç defa olduğu gibi bu devlete yine halkına güvenen, onun yaşama azmine bel bağlayan ve bu azmin fiilen odaklaştığı bir noktada yer alan bir insan önder olmuş, onu karanlıktan aydınlığa çıkarmıştı. Aynen eski zamanlarda olduğu gibi… O Mustafa Kemal’di.
Cengiz Han gibi… Yavuz Sultan Selim gibi. Sultan Fatih gibi bir insandı. Ne yazık ki O ulu önderin ömrü uzun olmadı. Ellili yaşlarda bu dünyadan göçtü. Onun ölümünü fırsat bilenler kurduğu esere yeterince saygı göstermediler. O, savaş kazanan halkına güvenmişti. Sonrakiler despot bir inatla tepeden yönetilen bir “akıllılar��? devleti kurdular.
O’nun açık arzusu hilafına “okumuşlar meclisi��? yaratarak adına senato dediler. O yüce insanın “ulusal egemenlik��? idealini paramparça ettiler. Halkın asırlarca gelişmiş sağ duyusu yerine Devleti vicdansız okumuşlara, demokrasi karşıtı askerlere, mağrur profesörlere, dayatmacı bürokratlara, fırsatçı tüccarlara, bankerlere ve seçilmemiş yargıçlara teslim etiler…
Mustafa Kemal hayatta olsaydı bunları paramparça ederdi. Rabbim rahmetini esirgemesin.