1453 mayısında Türkler İstanbul’a girdiğinde kral Konstantin’in başsavcısı Fatih Sultan Mehmet’e dava açsaydı tarih bunu nasıl yazardı ? Â Romalılar da İsa Peygamber’e dava açtılar, öldürdüler. Ãldü mü İsa peygamber ? Ya Musa’yı Kızıl Deniz’de kovalayan firavun’un adı var mı tarihte ?…
Fransa kralı On altıncı Louis’nin başsavcısı büyük Devrimin sabahında Danton, Robespierre, Marat ve St.Just’e dava açsaydı ve bu kişilere siyaset yasağı isteseydi, Â herhalde görevini yapmış sayılırdı değil mi ? .
Nazi Almanyası’nın da, Stalin Rusyası’nın da başsavcıları vardı. Åimdi dünyanın her yerinden düşmanlarını toplayıp karanlık gecelerde, sinsi uçaklarla Guantanamo’ ya yollayan Amerikan adaletinin de başsavcıları var ve bunlar görevlerini hakkıyla yapıyorlar. Allah şu yeryüzü yuvarlağında kimseye bu çeşit başsavcılardan olma cezası vermesin. Ãökmüş rejimlerin başsavcıları, batmış geminin kaptanı gibi. Â
Elbette Başşavcı görevini yapıyor, ama Başsavcı’nın görevi artık güvenilir bir görev değil, bu göreve siyaset bulaşmış, bu görevin üzerinde siyasetin kara bulutları dolaşıyor. Yakında bu bulutlardan inecek yağmurlar **Başsavcı’**nın makamını, görevini, yüreğini, cesaretini, varlık sebebini silip süpürecek. Başsavcı görevini o zamana kadar yapacak sonra başsavcılık görevini ve makamını tarihte başka başsavcılara devredecek. Kendi eve gidecek.
Adalet mutlaktır, kanunlar geçici, ancak bir dönemde adaleti oluşturan kanunlar ve kanun yapma yetkisi, tarihin bir zamanında belli bir siyasi rejim tarafından kendi çıkarlarına kullanılabilir. O rejimin sürdüğü müddetçe… Bunlar devrinin özelliklerini yansıtan geçici tepkisel, siyasî kanunlardır. Ãnemli olan mutlak adaleti bunların şartlarına bulaştırmamak ve mutlak adaletin bu çeşit kanunlarla yıpranmasına göz yumamaktır. Bu kanunların geçici niteliğini unutmamak gerekir. Â Hukuk; üstünlüğü ile rejimi de sistemi de aşmalı ki, saygınlığı korunsun. Hukuk yasalardan üstündür. Siz hukuk diye kadük olmuş, yaşam dışında kalmış, vicdanlardan silinmiş, artık kimsenin adını anmadığı kanunları görev diye kullanmaya kalkarsanız hukuk bundan sıkıntı çeker. Görev sandığınız adalete en ağır darbeleri vurmaya başlarsınız, Adalet diye adaletsizlik yaparak farkına varmadan… Bundan hukuk zarar görmez, zararlı çıkan siz olursunuz. Hukuğun en önde gelen vasfı kendi mantığını kendisinin yaratmasıdır, buna hukukçular dahil kimse müdahale edemez. Belki filozoflar… Bizanslı filozof Michel Psellos’a göre filozofların kararları yasalardan üstündür. Â
Sünnet çocukları misali süslü elbiseler giydiniz, kırmızı kollu kara cübbelerin**, kazık** gibi yakalarına yaldızlı yıldızlar taktınız, defileye çıkar gibi milletin önünde görücüye çıktınız, bu elbiselerle, bu yıldızlarla, bu görüntülerle adaleti temsil etmeye çaba harcadınız, bu ne çeşit adalet  ki, sırmalı yıldızların ötesinde şekle yarar hiçbir manzara göstermedikten başka anlama ilişkin konularda dahi tek adım gelişme sağlamadı. Generaller ne kadar yakışıklıydı, siz pek rüküş kaldınız. Hangi terzilere ısmarladınız o giysileri ? Yakında göğüslerinize madalya da takarsınız siz ? Kazandığınızı varsaydığınız her davâdan kalma yersiz gururla …
Bir adam sırtına sırmalı cübbe giymekle savcı, başsavcı, yargıç olur mu ? Bu devletin, bu ülkenin, bu halkın böylesine saygın makamları bu derecede çelimsiz ellere uygun düşer mı ?
AKP’ye laiklikten dava açan Başsavcı hazretlerinin davasına hangi yargıç bakacak bilmem ama Türkiye Cumhuriyetinde şeklen yaşayan Osmanlı kanunları da vardır… Bir savcı kalkıp  bu kanunları öne sürerek dava açsa acaba kazanır mı ? Bunun en çarpıcı örneklerinden biri “borulu gramofon kanunu”dur. Eski bir Osmanlı belediye nizamnamesine göre halka açık tüm lokal ve otellerde borulu gramofon bulundurma mecburiyeti vardır. Bu nizamnameye göre ülkenin tüm büyük otellerini yirmi dört saat içinde kapatmak gerekir, zira hiç birinde borulu gramofon yok… Sayın Başsavcı bu kanuna dayanarak tüm Hilton, Sheraton, veya bilmem ne otellerine derhal dava açmalıdır.
Ãlkeleri geçici yasalarla değil hukukla yönetmeli. Eşyanın tabiyatına uygun olan budur. Hukuk sözünü söyler, karar seçilmiş yönetimindir.  Bu kural yürüdüğü sürece ortada kalırsınız, yoksa yok olursunuz… Tarihin hurdalığında bir zamanlar şanı şöhreti dünyaya yaygın pek çok dehşetli devletin adı var… Değerli Başsavcım… Siz bu ülkenin  neresindensiniz ? Söyleyin de oraya gitmeyelim. Bir yanlışlık olmasın.