Â
TV’de **spiker’**in anlattığına göre Toplantıya elli ülke katılmış ancak toplantının ana gündem maddesi belli değilmiş. Destur...Tahminler yürütülüyor.
Adının “anapolis” oluşundan başka bu toplantıda ne konuşulduğu ? Â Kimlerin ne dediği ? Ne demek istediği ? Ne demek istemediği ? Tarafların ne çeşit temalar taşıdıkları ? Â Hangi yöne doğru koştukları ? Kime hizmet ettikleri bilinmiyor…
Tavanlara bakarak, koridorlarda katı adımlarla yürüyerek, ciddi tavırlarla koca koca dosyalar taşıyarak, birbirlerine kuşkulu nazarlar sallayarak toplanıyorlar.
Bunlar toplanıp konuşadursun başkaları da başka yerlerde toplanıyor, tüfekleniyor, silahlanıyorlar, parsayı toplayanlar da onlar oluyor. Cephelerde ise insanlar ölüyor, ocaklar dağılıyor, hayatlar sönüyor, şehirler yıkılıyor,medeniyetler çöküyor…
Küresel ısınma gibi, depremsel felaket gibi, su baskını, yangın gibi, artık uluslar arası ilişkiler de doğal afetler arasında … Ortadoğu tam bir “gayya kuyusuna” dönmüş, kimin kime saldırdığı anlaşılmıyor. Kim kimle barışık, kim kimle sırnaşık, kim kimle çatışık, kim kimle yılışık, kimin kimle davası var belli değil. Koca  toplantıların gündemi yok. Lüks salonda geyik muhabbeti
Bir gündem var: Ãlüm. Gündemde ölüm var… Siyasetin adı ölüm. Kan ve ateş. Diplomat masalarında kan ve ateş konuşuluyor…Diplomatlar seferber olmuş yeryüzüne kan ve ateş saçanları gizlemeye çalışıyorlar…Â Bizim “baş müzakereci” de engin siyasal deneyimi ile aralarında volta atıyor.
Gelecek yüzyıllar acaba bu günleri nasıl değerlendirecek… Ne diyecekler bize ? Hem birbirlerini yediler, hem üzerinde oturdukları gezegeni çökerttiler mi diyecek ? Havayı kirletenleri yola getirmek üzere imzalanan Kyoto andlaşmasına, misket bombasının engellenmesine karşı çıkan  Amerikalı imza koymadı. Türkiye’nin de imza koymadığını daha yeni öğrendim. Bizi yönetenler bize hiçbir şey söylememek için and içmişler, bazen aralarından biri ağzından yanlışlıkla bir sır kaçırıyor. Bu açıklamayı yapan Ãevre bakanına acaba Tayyip bey telefon etti mi ?
“Her şey çok güzel, her şey çok iyi, içerde çok olumlu şeyler konuştuk, sizin için en iyi şeyleri düşünüyoruz” diyorlar sonra bir gün ülkeler dağılıyor, halklar birbirine giriyor, devletlerin alanları, daralıyor, güçleri tükeniyor, sınırları karışıyor…Bizim için “çok iyi” şeyler düşündüğünüzden eminiz ama “nasıl düşünüyor ve neler yapıyorsunuz ?” Onu merak ediyoruz. Â
**Brüksel’deki sokak gösterilerinde orta yaşlı bir adam televizyonda kameralara gözünü dikerek gömleğinin düğmelerini açtı, alttan görünen fanilasında “Bizi geri zekâlılar yönetiyor” (Nous sommes gouverné par des embeciles) sözcükleri okunuyordu. O ülkenin yöneticileri de bundan bir süre evvel hangi toplantıdan çıkarlarsa, kapı önünde biriken gazetecilere “işler çok iyi…her şey tastamam” derlerdi. Åimdi orada Valonlar’la Flamanlar Belçika’**yı güle oynaya parçalara ayırıyorlar…
Bilmediğimiz toplantılarda acaba “parçalanma” kararları alıp dışarı çıkınca “iyiyiz” mi diyorlar… ? vaktiyle “Sizin için iyi yapıyoruz” diyenlerin arasında Hitler, Musolini, Stalin de vardı. Her üçü de ülkelerini yıkıma götüren liderler olarak tarihe geçtiler. Halklar kafalarında kaynayan kazanları, içine düştüklerinde fark ediyorlar. Rabbim muhafaza buyursun