Başkan Çakar
Olmaz’ın psikopat olduğunu bilmem size söyledim mi ? aziz site izleyicileri. O huyu dolayısıyle inkâr ediyor, “olmaz öyle şey��? diyor, ama ben doktorlara sordum “ doğru��? dediler. Tımarhane bekçileri “bizde bunlardan çok var��? dediler.
Aslında ben Olmaz’ın deli olduğuna yürekten inanmışken yine de “acaba nasıl deli ? diye merak etmişimdir. Bilirsiniz deli’nin de çeşitleri var, az deli, uz deli, zır deli, zır zır deli, hınzır deli gibi… Bir tarihte “keşif paranoyası��? konusunda Cerrahpaşa’da Nöro psikoloji uzmanı dr. Süleyman Velioğlu ile konuşmuş çarpıcı veriler edinmiştim.
Doktorla muayenehanesinde karşılaştığımız sırada içerde kimse yoktu. Sayın Doktor “Paranoya nedir ? diye sordum. Doktor yine de “acaba içerde kimse var mı ?��? diye etrafına bakındı ve gözlerini üzerime dikerek: “aman kardeşim beni karıştırma, bunlar delilerin en tehlikeli olanlarıdır, bir şeye takıntı kurdular mı cinayet dahi işlerler. En korktuğum deli türü Paranoya’dir��? dedi. Sonra aramızda şu konuşma geçti:
–Dâhiler, diktatörler, ideoloji kuranlar, sanatçılar, müzisyenler, ressamlar, şairler, başkanlar, insanlığa önder olma sevdasına kapılanlar da onlardan çıkıyormuş.
–Doğrudur ama onlar kültürlü olanlar, bir de kültürsüz olanlar var…
–Onlar kimler ?
–Hiçbir eğitim görmemiş, bir baltaya sap olmamış, toplumda yeri yok, caretta kaplumbağası gibi dalgaların şiddetine kapılmış, yuvarlanarak, savrularak gidiyor…
Olmaz’la arkadaş olduğumdan beri düşünürken Dr. Süleyman bey’in otuz yıl önce söyledikleri aklıma geldi, birden uyandım.
–Hah… dedim işte bizim OImaz bu cinsten… Bu bir “paranoya vak’ası��? Olmaz “olmaz��? lafına takılmış. her şeye olmaz diyor, olurla olmazı karıştırıyor. Sanırım bu tavır ikimizin de yaşadığı şu güzelim ülkede genel bir eğilim. Zira bilirsiniz ki**, Türkiye**’de her “olmaz��?ın altında bir “olur��? her “**olur��?**un altında da bir “olmaz��? yatar… Her “olmaz��? ın yapısında bir “olur��? her “**olur��?**un kapısında bir “olmaz��? nöbet tutar. “olmaz��? ların en gizli köşelerinde her zaman bir “olur��? a rastlamak mümkündür. Bu yörede olurlarla olmazlar alt alta, üst üste birlikte hayat sürerler. Olurun “**olmaz��?**ı ile olmazın “olur��?u bir araya geldiğinde yaşam yürür gider. İnsanlar böyle alışmış…İşin tadı da burada, eğlencesi de…
Benim Olur’la anlaştığımın sebebi işte tam bu nokta, ikimiz bir bütünün parçasıyız. Birimiz madalyonun bir yüzü diğeri öbür yüzü… Sırt sırta, arka arkaya yapışmış gideriz.
Neyse… bu kadar izahat yeter, gelelim son günlerde başımıza gelenlere… Geçen gün bizi Üsküdar belediyesine çağırdılar. Başkan bana dedi ki : “sana yeni onardığımız evlerden birini vereceğiz, kültür evi yapacaksın. Olmaz lafa karıştı :
–Olmaz… Başkan şaşırdı, bana baktı:
–Bu da kim ?
Tanıştırdım: Olmaz… Başkan devam etti:
–Neden olmaz ? Olmaz anlattı:
–Şundan olmaz, o evin damı akarsa, bu adamın kiremit alacak parası yok…
–Onu da biz veririz dedi Başkan. Olmaz ilave etti…
–Nah… verirsiniz…
İşin karışacağını anlayıp lafa girmek gereğini duydum. –Sayın Başkanım dedim, sen bu Olmazın dediğine aldırma…o dediğini yap…İyi gelir. –Görürüz dedi, Olmaz… Ben “olur��? derken o deli bozuk hâlâ “olmaz��? diye tepiniyordu. Hem olur, hem olmaz dedik, anlaştık. Başkanı selamlıyarak Belediye’den çıktık. İmam Osman’ın kahvesine çay içmeye gittik.