Yavuz Sultan Selim Mısır’ı fethettiğinde bir gün, Piri Paşa'ya sonradan  Süveyş kanalı olan kara parçasını kastederek:
 â Bak a Paşa demiş, denizi yarsak, gemileri suya salsak, deryadan Hindistan’a sefer etsek, Ankara savaşında bizim büyük pederi tutup esir eden Timur’un evlatları orada saltanat sürermiş, onlardan intikam alsak, ailemizin şerefini kurtarsak… Demiş. Karşısında el pençe divan duran değerli sadrazamı Piri Paşa cevap vermiş**:**
âÅevketlû hünkarım yol uzun, derya azgın, sefer zorludur. Kullarıniz ziyade müşkilat çeker. (Celâl Nuri Paşa “Netayic ül vukuat”)
Dünya üzerinde 600 yıl süren Osmanlı devirlerinde Orta Asya Türkleri Osman’ın sülalesi için hep “Timur’un torunlarıydı…”  Hiç değer vermediler. Osmanlıların bu geleneği Devletin dağıldığı zamanlara kadar sürdü. Ne Sultan Aziz devrinin Gültepe Savaşları, ne Åeyh Åamil’ in Ãar **II.Aleksandr'**ın  ordularına karşı destansı direnişi, ne Doğu Türkistan’da  Ãinlilerin Kaşgar saldırısı, İstanbul Sultanlarını yerinden oynatamadı…
Hindistan’da İngiliz yağmasına  kadar o ülkenin şerefini koruyan Türk- Moğol İmparatorluğu gerçekten topal Timur’un torunları tarafından kurulmuştu, ne yazık ki Osmanlı Coğrafyacıları onları Asya’da yaygın diğer Türk boylarından ayırmadılar… Sultanlar bu bilgisizliğin üzerine politikalar kurdular…
Orta Asya Türkleri için biz Anadolu Türkleri ise “Batı Türkleriydik” hatta Türk dünyasının yetiştirdiği en değerli aydınlardan Sadri Maksudî Arsal’ın kızı **Adile Ayda’**nın söylediğine göre onlar bize “Bizans tohumu…” derlermiş…
Orta Asya Türkleri ile **Cumhuriyet’**in ilişkisi çok daha ileridir, ne var ki yüzyılın başında  Rusya’da kopan Bolşevik fırtınası bu ilişkiye gölge düşürmüştür… Ãzelikle 1920 Bakü kongresinden sonra Anadolu harekatının bağımsız karakterini korumaya aşırı özen gösteren Mustafa Kemal ve kurmayları Azerbaycan’a ve gerisindeki tüm Türk dünyasına kapıları kapamışlardı…
Batı Türkleri ile Doğu Türklerini ayıran ne Osmanlı’nın intikam hevesi  ne de 1920’lerin Bolşevik çılgınlığı artık yeryüzü siyaset sahnesinde yer tutmuyor. Åimdi barışmak, görüşmek, koklaşmak, anlaşmak ve Ankara savaşından bu yana geçen altı yüzyılın çapağını ayıklamak zamanıdır. İşi koptuğu yerden bağlamalı…
AB’nin uzlaşmaz tutumu, çeşitli karanlık odaklardan tetiklenen Kürt oyunu ve sonu gelmez siyasi ve ekonomik baskılar yüzünden Türklerin gözü dönmek üzere. Bu ülke elli yıl ayrı kaldıktan sonra yeniden bir araya gelen Doğu-Batı Almanya gibi yakında kendi hakkı olan genişletilmiş bir coğrafya ve yeni siyasi ufuklar arama zorunda kalabilir.
Cumhurbaşkanı Abtullah Gül dün Azerbaycan Parlementosu' nda şunları söyledi:
 “Azeri Türkü'nün canı yandığı zaman bizim de yanar. O ağladığında, biz de ağlarız. O mutlu olduğunda biz de oluruz. Bu öyle samimi bir duygudur ki, uluslararası ilişkileri tasvir etmek için kullanılan çıkar, menfaat, güç dengesi gibi kavramlar, onu anlamak için kifayet etmez. Kardeşlikte menfaat olmaz, düşmanlık olmaz. Biz isteriz ki, ülkemizin varlığı Azeri Türkü'ne güven versin.”Â
 “İçinde bulunduğumuz yüzyıla damgasını vuracak olan bölge Avrasya'dır.Hazar havzası, Avrasya'nın mihenk taşını oluşturan, tarihi İpek Yolunu, çağdaş projelerle taçlandırarak somut bir gerçeklik haline getirme özelliğine sahiptir. Türkiye ve Azerbaycan Avrasya jeopolitiğinin omurgasını oluşturur”
“Doğu ile batı arasında uzanan işbirliği platformunu Türk dilini konuşan toplum kuşağı üzerine inşa etmemizin yararına da inanıyorum. Azerbaycan ile Türkmenistan arasında Hazar Geçişli Doğalgaz Boru Hattı Projesi” hayata geçirildiğinde Hazar havzası doğu-batı enerji koridorunun en önemli transit mevkine dönüşececektir. Bunlar bizim Avrasya vizyonumuzun temel taşlarıdır. Bu vizyon Türk dünyasının da ortak vizyonudur”
__“Hem Azeri kardeşlerimizin parlak geleceğine hem de iki ülke ve halkları arasındaki kardeşliğin, bölgemizin ve hatta çok daha geniş bir coğrafyanın geleceğine damgasını vuracağına inancımız daha da güçlenmiştir.Bizler yüce milletimizi tanımayanların hayallerine dahi sığmayan bu ortak hedeflere hep birlikte varacağız. ”Â
Bu günlerde Irak sınırına kilitlenmiş Türk kamu oyunun  dikkatinden kaçabilecek bu sözlerin çok önemli olduğuna inanıyorum. Batı Türklerinin, şimdiki Cumhuriyetinin çiçeği burnunda bir Cumhurbaşkanı, bunları Asya’nın kapısı olan bir ülkenin parlementosu'nda söylüyor, söylenenler doğruysa  **Balkan’**lardan Ãin seddine kadar uzanan Türk dünyasında bir başlangıç oldu demektir. Birşeyler kaynamaya hazırlanıyor.  Â
İkinci Viyana bozgunun dan sonra Batı’da 250 yıl gerileyen Türkler şimdi gözlerini yeniden ana vatanlarına, **Asya’**ya dikmiş olabilirler… Osmanlı, altı asır akıllı yönetim ve fetihlerle ayakta kalmıştı. Kimbilir gelecekteki birleşmiş Türk ulusu belki de bu defa Amerikan Enron şirketini 7 milyar dolarla iflasa sürükleyen ve Afganistanı yerle bir eden Türkistan doğal gazını dünyaya satarak geçinecek.  Ancak oralarda sağlam demokrasi ve hür seçimler gerekir, aksi halde siyasi eşkiyalık yüzünden paralar yine tek bir hırsız sınıfın eline geçer, halk yine aç...Yığınlar sefil, perişan...
Mutlu olsun yeni çağ… Yaşasak da görseydik.