Â
Sanki iki çiftlik yöneten, iki komşu toprak ağası… Oturmuşlar üzerinde George Washington'un resmi asılı şöminenin başına sohbet ediyorlar… Bizimki diyor ki:
-Yaramazın hakkından geleceğim…sen karışma. Diğeri cevap veriyor:
-Olmaz, o dağların tepesinde dolaşıyor, çıkamazsın oralara…
-Aşağı inince yakalarız,
-Ne zaman ineceği belli değil,
-Sen izle, bana haber ver…
-Olur.
-Neden kaatillerin kamplarını birlikte basmıyoruz ? ...
-Sen orasını fazla karıştırma, biz dünya’da terorist avcısı geçiniyoruz ama teroristler olmasa silah fabrikalarımız kapanır, Loocked-Martin’in hisse senetlerini satın alan yüz binlerce Amerikalı vatandaş aç kalır… Hem sen bilmiyor musun ki, Dünyada otuz yıllık petrol kaldı…Neyse... takma kafanı bunlara, sen şimdilik PKK ile "Kürtleri" birbirinden ayır, koca bir halkı karşına alamazsın, bak biz **Filistinli'**ler ile "Hamas"ı birbirinden ayırdık, sen de öyle yap ... Sana tutasın diye öğüt veriyorum. Bu kıyağımı kıyamete kadar unutma.
-Sayın Başkan Haklısınız, Vakit geç oldu, biz artık gidelim. Emine Hanım Bayan Laora Bush’a bir ipek mendil hediye ediyor, yanına dantel örmüştü, takdim ediyorum… Bize de buyurun…bekleriz, Ankara’nın havası son baharda pek güzel oluyor. Sayın Başkan, göl başında çay içeriz… General Müşerref’ le birlikte gelin. Bizim çocuk sizi gemisiyle alır…
ABD’deki toplantıda, Başbakanımız “Ya siz operasyon  yapın, yahut bırakın  biz yapacağız” şeklinde hazırladığı cümleyi Bush’a söyleyemeden laf bitti, herkes evine döndü. Bush’un tek verdiği söz “Sana istihbarat” sağlarız…Oldu.
Nah Sağladılar… Bin Ladin’i yakaladılar mı ? Uzaydan uzanıp yerdeki karıncanın resmini çeken Amerikalı, Ladin’in izini buldu mu ? Adam Tora Bora dağlarında buhar oldu gitti… Åimdi “Sana İstihbarat sağlarız…” diyor. Bizim Efendi birader de inanıyor…
Aslında belki de Amerikalı Bin Ladin’in nerede ? ne zaman ? kalbinin dakikada kaç atış yaptığını dahi biliyor… Ama söylemiyor**. Ladin** yakalanırsa, oyun bozulacak**… Ladin** Kuş olup Beyaz Saray’ın penceresine konsa, Buş ona darı verir, besler. Eymen Zevâhirî Oval Ofis’in kapısını çalsa âOrtalıkta görünme, Federaller bizi dinlemez, seni yakalarlar, derler.
Amerika otuz yıl önce “Kürt Devleti” kurmaya başladı. Türk diplomasi dünyası uzun süren politikaları izleme kudretine sahip olmadığı için, hükümetleri gerekli zamanlarda uyarmadı…Uyaramadı. Bu iş bu raddeye bir günde gelmedi… PKK, buzdağının görünen yüzü budur…Bunun bir de görünmeyen yüzü var. Benim tahminime göre üzerinde sadece 200 metre toprak bulunan ve dünyada en yüksek kaliteye sahip Irak petrolü, Türkiye sınırında birdenbire toprağın derinliklerine doğru akıp gitmiyor. Doğu Torosların altından Anadolu’ya doğru uzanıyor. Bunu ilk defa İngilizler anlamıştı. Bundan seksen yıl önce General Marshall Mondros mütarekesinin on altıncı maddesini açıkça çiğneyerek Musul’u ele geçirdiğinde, askerlerini Diyarbakır’a kadar Türkiye içlerine göndermeye niyetlendi. İngilizler daha sonra yörede ilk Kürt isyanını körükleyerek Türkiye’nin başına iflah olmaz bir belâ sardılar. Bu gün yaşanan “Kürt İsyanı” nın başlangıç noktası, Londra’nın yaşlı Petrol politikasıdır. Hâla Irak toprağını terk etmiyorlar.  Åimdi kuzenleri Amerikalılar işe devam ediyor…Petrol işinde Türklere güvenmiyorlar. Kürtlerden söz aldılar… …
Başkan Bush ile Tayyip bey oturmuşlar kahve içiyorlar…Her ikisinin de derdi, planlı programlı, düzenli, oturmuş**, başı sonu belli** Devlet politikalarını kamu oyundan gizlemek…Â
Orta Oyunu oynuyorlar.