Bu yıl ramazan bayramı Âhilik Haftası ile birlikte geldi. Nedir Âhilik ? “Kardeşilik” demek. Bu bir Arapça kelimedir. Sözlüklerde böylece yer alır. Kelimenin çoğulu “İhvan” yani “kardeşler” anlamında...
Âhilik, Selçuk ve Osmanlı Türkleri zamanı esnafa yön veren bir sosyo-ekonomik kuruluştur. 6. Hicrî Yüzyılda Bağdat’ta Abbasî Halifesi Nâsır Lidinillâh (1180-1225) tarafından, İslamın ilk yüzyıllarından beri toplumda yaşamakta olan kuralların saptanarak bir devlet kuruluşu şeklinde örgütlenmesi ile ortaya çıkan “eski Fütüvvet” teşkilatına dayanır. Bu teşkilatın **Anadolu’**ya yansıyan şeklidir. Yörede yedi yüz yıl yaşamıştır.
Dr. Haluk Nurbaki “Fütüvvet ve Âhilik" hakkında şu bilgileri veriyor.
“Gençlik, erlik, yiğitlik anlamında Arapça bir kelime. İlk defa Nâsır Lidinillah (566/575) tarafından kurulmuş, bir fedakarlık, mertlik, yiğitlik örgütü. Horasanîler, yani Melâmetîler, esnaf ve zanaat erbabını teşkilatlandırarak, loncalar oluşturmuşlardır. Bu organizasyon 3 kıtaya yayılarak, sosyo-ekonomik hayatın temel direği olma fonksiyonunu icra etmiştir.. Horasan'daki fütüvvet teşkilatlanmasının Anadolu'ya yansıması, Ahilik adıyla olmuştur. Osmanlı Devleti'nde bu teşkilat, 1908 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.Ahilik, başta İbn Batuta (XIV. yüzyıl) olmak üzere, çok sayıda yabancının dikkatini çekmiştir. Ahilerin özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür:
  1. Zaviyelerine gelenlere nazik ve kibar davranırlar.   2. Yabancıların karınlarını doyururlar.   3. Gelen misafirlerin her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar.   4. Halka zulmeden zalimlerle savaşırlar.   5. Her ahînin mutlaka bir işi ve sanatı vardır.   6. Başlarında, aralarından seçtikleri bir reis bulunur.   7. Seçilen reis, bir zaviye kurar.   8. Reis, zaviyenin içini tefriş ederek, her türlü ihtiyacını karşılar.   9. Bu gençler, gündüz kendi işlerinde çalışırlar.   10. Günlük kazançlarını ikindiden sonra reislerine getirirler.   11. Toplanan bu paralar, zaviyenin, yiyecek, içecek gibi, çeşitli giderleri için sarfolunur.   12. Åehre gelen yabancıları, zaviyeye davet ederek orada misafir ederler.   13. Eğer misafir edecek bir yabancı bulamazlarsa, kendileri toplanıp yemek yer, ilahi söyler, zikir çeker, sema ederler.   14. Sabah namazını kıldıktan sonra işyerine gitmek üzere zaviyeden ayrılırlar.   Rahmetli Hilmi Ziya Ãlken (Ord. Prof.)'in ifade ettiği gibi, bu zaviyeler topluma sosyal âdab-ı muaşereti öğreten kurumlardı. Bu kurumlar, kaldırıldığında o görevi yerine getirecek yapısallaşmaya gidilmediği için sosyal ahlâk dejenerasyonu bugünkü noktalara gelmiştir.”
Bir “davranış ve yaşam biçimi” olarak Âhiliğin kurallarını belirleyen “tüzükler” vardır. Bunlara "Fütüvvetnameler” deniyor. Eski “Ahlâk” kitapları da denebilir. Bu metinlerde dürüst olmayan halleri dolayısı ile kendilerine “fütüvvet” verilemeyecek ve Âhî sayılamayacak kişi ve mesleklerin listeleri vardır. Bu güne kadar bulunabilen ve sayıları fazla olmayan fütüvvetnamelerden , rahmetli hocamız Abdülbâki Gölpınarlı tarafından uzun yıllar önce yayınlanan, Karaman, Akşehir’de Hicrî 689  yılında yazılmış “Nâsırî” Fütüvvetnamesinde şu sözler dikkat çekicidir:
“Adam olmak isteyip duruyorsan adamlık et, adamlık et, adamlık... Bütün bunlar bir sözle tamamlanır, kötülükten sakın vesselam. Cömertliği ve iyi sözü san’at edin. Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kimseye yapma. Nâsırî’nin öğütlerini kabullenirsen bu sözler, kulağına taktığın inciden daha iyidir, güzeldir. Onun sözünü inci gibi kulağına tak da ondan sonra sedef gibi sus...”Â
Fütüvvetnamelerde rastlanan en çarpıcı ve günümüze en uygun nokta “Bir Âhî’nin 18 dirhemden fazla parası olmaması” kuralıdır. Âhi’nin 18 dirhemden fazla parası kendisinin değil “toplumun” malıdır, kendisine haramdır, O para topluma dönmelidir. Âhi paranın geri kalanını insanlar için harcayacaktır. Bu aynı zamanda “ zenginin malında fakirin hakkı vardır” şeklindeki muhteşem Kur’an hükmüdür. Ahilikte “18 dirhem” kavramı itikâdî bir zorunluluğun rakkama bağlanmış sistematik şeklidir.
Ben hesap ettim yüzlerce yıl öncesinin 18 dirhemi bu gün yaklaşık 150 bin YTL ediyor. Buna göre çağımızda Âhiliği yol edinecek bir kişinin **150 bin YTL’**den fazla parasını topluluğa geri vermesi gerekir, veya hayır yapacak... Ancak çağımızın Virjil adası zenginleri “ Bizim paramız Rwanda zencilerinin yüzü gibi kapkaradır, Tanganika gölünün suları bile bu paraları arındıramaz, dolayısıyle böylesine alçak bir paranın topluma geri dönmesi ve hayra yaraması söz konusu değildir...” diyerek “18 dirhem” kuralını rafa kaldıracak olurlarsa o zaman da hiçbirine “fütüvvet” verilemez... Kara paralarının karanlık boşluğunda cehennemin esfeli safilinine doğru dönüşsüz yolculuğa şimdiden başlamalıdırlar...
İstanbul'da bilginler toplanmış, günlerdir "Âhilik" haftası diye "kellim kellim lâyemfâ" programı uyguluyorlar... Yani boş lafın boş salatası...
Efendiler, siz Âhilikten dem vuracaksanız bu hesapları yapın... O zaman Hakk'a ve Halka yarar bir tarafınız olur... Yoksa siz de zenciler sınıfından.