TV de yaşlı bir Nine , iki kişinin yardımıyla kamera önüne geliyor... Zor yürüyor.Ãok fakirmiş, dört çocuk veya torunu varmış onlara bakmak için çarşıda pazarda birşeyler satarmış... TV kanalı **Nine'**yi ekrana çıkararak yardım sağlamaya çalışıyor...
Telefon numaraları veriliyor, yardımlar bekleniyor... Sunucu susmak bilmeden Nine’nin hikayesini anlatıyor... Kameralar **Nine'**yi çeşitli açılardan yansıtmaya devam ediyorlar. Nine suskun, çok az konuşuyor, “neredeyim” diye etrafına bakınıyor. Bu arada Nine’nin gözlerinden yaşlar dökülüyor, başörtüsünün ucuna siliyor... Sunucu konuşuyor konuşuyor... Telefonlar kilitleniyor....
Stüdyo’da bir de erkek şarkıcı var, o da ayağa kalkıyor, Nine’ciğim diyerek yaşlı kadının elini öpüyor ve Nine’nin ödeyemediği altı aylık kirasını üzerine alıyor, bir yandan ağlıyor...
Nine ağlıyor, sunucu ağlıyor, konuklar ağlıyor, bir ara sessizlik oluyor... her yönden hıçkırık ve ağlama sesleri duyuluyor, gözyaşı çeşme gibi, insanlar göğüslerini yumruklayarak, başlarına vurarak, haykırarak feryad ederek, salya sümük, mendil selpak ağlıyorlar... Kanal’ın stüdyosu Kudüs’te, Tapınaklar tepesi’nin Batı yakasındaki “Ağlama duvarı” na dönüyor... Ağlayan ağlayana...
Bir “tiyatro sahnesi” ki evlere şenlik...
Stüdyodaki kalabalık, ekran başındaki vatandaş, sunucu, şarkıcı hep beraber Nine’yi sefaletten, acıdan kurtarıyorlar, altı aylık kirası sağlama bağlanıyor, geriye kimbilir kaç yıllık gelecek yılların kirası kalıyor, belirsiz bir miktar para da herhalde eline geçiyor. Nine kurtuluyor geri kalıyor, ülkede yaşayan ve onun gibi kirasını ödeyemeyen birkaç milyon daha nine...
 TV kanalı hizmet ettiğine inanıyor, studyo halkı ve ekran cemaati hizmet ettiğine inanıyor ve aziz dostlar, soygun el altından devam ediyor... Ãlke soyguncuları gözü yaşlı bir nine bulup ekran kapatarak soygunu örtbas etmeye uğraşıyorlar... Hamamın namusunu kurtaracaklar... Bir Nine’yi öne sürüp geri kalan milyonlarca sovan gibi soyulmuş Nine, torun, amca, hala'nın  macerasını sonsuza kadar gizlemeye çaba harcıyorlar. Bir gün bu oyunun güneş gibi ortaya çıkacağından hiç korkmuyorlar. İnsanlar da bu aldatmacaya boynu bükük rıza gösteriyorlar..
Fakirliğin bir kader ve yoksulluğun bir doğal afet olmadığını, uğursuz bir sistemden kaynaklandığını, bir takım kişilerin hırsızlığına ve densizliğine kurban olmuş koskoca bir toplumun yine de kurtarılması zor olmayan bir arızaya uğradığını anlatmaya sıra gelecek midir bilmem ?
Yoksulluğun insan eli ile kurulmuş bir sistemden kaynaklandığı bir gün anlaşılacak mıdır bilmem ? Bu sistemin insanlıktan çıkmış, hayvana dönmüş bir takım yaratıklar eli ile eskiden beri gizlice düzenlendiği, günlerden bir gün ortaya çıkacak mıdır bilmem ?
O günler herhalde insanlığın gerçek bayramı olacaktır.