Nasıl elin vardı da o yazıyı yazdın ? için titremedi mi ? vicdanın sızlamadı mı ? Sende hiç mi gurur, kibir, asalet, onur, yücelik, vakar yok ? Kanın kuru mu senin ? İçin boş mu ? Neslin kesik, sülbün hâtâlı mı ? Kişilik özürlü müsün ? Sen nesin Allah aşkına, kimsin ? Kimlerdensin ? nerelisin ? Buraya nasıl geldin ? Hakk layiğini versin, nasıl ele geçirdin o gazetenin o köşesini ? Sana kim verdi o yeri, kim sundu o yetkileri , hiç mi utanman yok... ? Sakın ola ki Türk ve Müslüman olduğunu anlatmayasın, Müslüman'da vecd, Türk'te vakar olur...Sende bütün bunlar patlak araba lastiğinin içindeki hava gibi uçup gitmiş...
Senin izlediğin o gösterileri ben de izledim... Yıllarca hırsımdan ağladım, durdum. Okunmaz gazetelerde yazdım, çizdim. Dolmaz salonlarda, lokallerde konferans verdim. Becerebildiğim kadar, ulaşabildiğim kadar... ülkemin insanına faciayı anlatmaya çalıştım. Müslümanları İberya'dan silen hırsız Aragon baronlarının dört yüz yıldan bu yana İspanya'nın hemen her yöresinde düzenledikleri "Müslüman" katliamına dair festivalleri buradaki Müslümanlara ve Türklere anlatmaya çalıştım. Neye yarar ki Türkiye'yi damardan ilgilendiren konular en zor Türklere anlatılıyor. Garip bir savunma kalkanı kurup sizi dinlemiyorlar...
İspanya'da Valencia'daki festivali gidip izlemişsin, bu alanda Yarımada'nın en rezil festivaline katılmak şerefine (!) ulaşmışsın. 1627 yılından beri her sene tekrarlanan Festival gereği Kasabanın orta yerine kurulan kaleyi Müslüman'ların nasıl savunduğunu ve sonra Hırıstiyan'ların nasıl ele geçirdiğini anlatan sembolik, teatral oyunu seyretmişsin, büyük olasılıkla zaferi kazanan Hırıstiyanları canı gönülden alkışlamışsın, yenilen Müslüman ve Türklere lanetler yağdırmışsın sonra bütün bunları bir kenara itip Türk rolü oynayan İspanyolları meth etmeye koyulmuşsun, adamların karşı taraf kılığına girmedeki istek ve başarılarından Türkiye'ye ve Türkler'e gurur payı çıkarmaya çalışıyorsun... sen aptal mısın ? Ya onların Hırıstiyanlar karşısındaki sözde yenilgilerinden kişiliğin zarar görmüyor mu ? Görmüyorsa bu ülkenin en çok okunan bir gazetesinde bu halkın karşısına çıkıp böylesine hakaretli bir tavır takınma cesaretini nereden buluyorsun...?
İkimiz de olaya uzaktan baktık, ben atalarımın ruhu ile baktım sen İspanyol ruhunu kullandın, veya hiçbir şey... Ben kızdım, ağladım, sen hiçbir şey... Hadiseyi en gereksiz yerinden yakalayıp bize anlatmaya çalışıyorsun. Yazının ufacık bir yerinde "Hırıstiyanların Müslümanları ve Türkleri" yendiğini söyleyip geçip gidiyorsun, için titremiyor, kimse de dikkat etmiyor, hiç utanmıyorsun. Olayın bütününden hiçbir ders çıkaramıyorsun, yeteneğin yok, ruhun işe ısınmamış, ısınmaya da yeteneğin olmadığı belli... Ne İspanya'nın Müslüman yüzyılları, ne muhteşem Endülüs medeniyetinin büyük İslam tarihi içindeki yeri, ne İbni Arabî, ne İbni Rüşt ne Tarık'ın yaktığı gemiler, ne Poitier savaşı, ne Granada'nın son günleri, ne Elhamra'nın "Generaliffe" bahçeleri, ne son Nâsırî hükümdarı Baobdil, ne kral Ferdinand, ne Kraliçe İsabella, ne noter Blas İnfante, ne şu, ne bu, zavallı adam... hiçbir şey öğrenmemişsin ki... Bilgisizlik talihsizliktir. Bu bir kültürel ihanet tablosudur, bu tutumun başı cahillik sonu ihanettir. Cahilin kaderi kötüdür... Cahilin cezası cehlin devamıdır... Bırak kendi mayasını yalasın dursun, bir gün nasılsa yok olur...Yazı yazmaya kalkıyorsun ya, keşke gidip Hırıstiyanlar'la beraber sembolik İslam kalesine saldırsaydın...
Anadolu yarımadasında yaşıyan her Türk ve Müslüman dört yüz yıl öncesine kadar İberya yarımadasında neler olduğunu öğrenmelidir. Bu bilgi insanımızın kendi geçmişi ve geleceğini ilgilendirir...Müslümanlar İspanya'ya çıkarak iki asır içinde Poitiers savaşına kadar Hırıstiyan ahaliyi Kuzeyde Asturias dağlarına sürdüklerinde, onlar orada sekiz yüzyıl beklediler. Sonra harekete geçerek "reconquista:Yeniden fetih" siyasal değimi ile eski topraklarını geri aldılar. Aynen bizim 1071 Malazgirt savaşından sonra Anadolu Rumluğunu Kuzeydeki sıcak denizlere sürdüğümüz gibi. Destur... şimdi onlar da orada bekliyorlar...