Her akşam Hoca'ya salep pişirdi. Her gün mutfakta bulaşık yıkadı, durmaksızın çamaşır astı kuruttu, yine de Hoca'ya yaranamadı Gaaak. Guk. Dün sabah güneş doğmadan karanlıkta arabasına binip gitti.... Gaaak.Guuuk. Daha haber yok. Hoca merak içinde, çünkü Salı günü opel arabayı ustaya götürdüler, Hoca ustaya dedi ki: -Bu araba yarın iki bin kilometre yol alıp Marsilya'ya gidecek. Usta - gider... dedi. Hoca inanamadı, başka ustaya sordu, o da - gitmez dedi.
Gider gitmez derken kadın sabah gaza bastı gitti. İpsala kapısından çıkıp bir günde Yunanistanı geçecek, ertesi sabah Adriyatik kıyısına varacak, İgoumenitza denen bir yerden arabalı vapura binip Venediğe gidecek, Kuzey İtalya'yı baştan sona geçip oradan Marsilyaya inecek... gaaak. Guuuk. Üç gün, iki gece yol... Gider mı gitmez mi ? bilmem gaaak. Gidemez de geri dönerse, yollarda başına bir şey gelirse... Hoca galiba "gitsin de ne olursa olsun" a getirdi işi... Fazilet dayanamadı...
-Sus ağzından yel alsın, şom ağızlı pis karga, bırak kadın ülkesine gitsin...Gaaak. Gurk.
-Fazilet dedim, sen bilmiyorsun. Bu kadın iki ruhlu ama Hoca üç ayda onun ikinci ruhunu manü militari terbiye etti, şimdi durum eskisinden daha iyi... Teşhis ve tedavi başarılı. Her iki ruh az çok dengelendi. Birinin azgınlığını diğeri yatıştırıyor, diğerinin sünepeliğini öbürü tahrik ediyor... Sana da oldu mu böyle şeyler ? Fazilet cevap vermedi. Düşünüyor... Düşünsün... ben devam ettim. Hoca şimdi haber bekliyor... Arabanın debriyaj balatası bitik. Koca Pelopones'in dağlarını nasıl aşacak...? Benzine para yeter mi ? Kadın parasız kalırsa ne yapar ? Cuma gününe kadar adam neredeyse uyumayacak ... Gaaak. Guk.
Fazilet "Allah büyük" dedi, cevap vedim:
-Allah büyük ama Opel Corsa küçük...
Hani Yahudi sandala binmiş fırtına çıkmış, dalgalar yükseldikçe yükseliyor, Yahudi korkuyor... Sandalcı "Allah büyük" demiş, Yahudi titrek bir sesle konuşmuş: "Allah buyük ama sandal küçük..." işte onun gibi bir şey... gaaaak. Guk.
Kadın gider gitmez Hoca evi altüst etti. Gaaak guuuk. Önce kadının yatağını bozup üç ay kaldığı namaz odasını eski haline getirdi Gak. Takırrr. Sonra götürmediği kitaplarını, kalemlerini, defterlerini, hatıra eşyalarını, incik boncuklarını bir sandığa doldurdu. Giyeceklerini bohçaladı kaldırdı. Gardroptaki elbiselerine nedense dokunmadı. Gaaak. guuuk. Sonra sıra mutfağa geldi... Kadının giderken rehin bıraktığı tencerlerini tavalarını, bardak ve sağanlarını iş odasına taşıdı... Gaaak guuuk. Biz Faziletle pencereden bakıp güldük durduk... Bir ara gözü bize takıldı, benle konuşmaz ama Fazilet'e seslendi:
-Muzurluk edip olanları herkese yaymayın... ne yapayım ? ben bu kadından kurtulamıyorum. Sanki burası kendi evi... yıllar önce şaşkınlıkla ben, buna evlenme teklif etmişim... Benim çoktan aklımdan çıkmış... Ama bu püsküllü belâ o lafı unutmamış... Söyleyin Kargalar bende bu kadınla evlenecek göz var mı ? Ama yine de yaşlıkta acaba bana bakar mı ? diye düşünüyorum. İşte o yüzden ara sıra pılı pırtıyı toplayıp evime geliyor, geri gönderemiyorum.
Faziletle bakıştık. Gaaak. Guk. Hoca gerçekten hüzünlüydü. Üç ayda yamulmuş, yumulmuş, yangın bakırına dönmüştü. Onu hiç bu kadar çaresiz ve kararsız görmemiştik. Biz kargalar daha ne söyleyebiliriz ki gaaak.guyuuk.. Adam yılların derdini çekiyor... İnşallah yakın zamanda yüzü güler... Kadının fırtınası evde ne var ne yok süpürdü. Bakalım üç aylığa kadar Hoca ne yiyecek... Gaaaak. Guuuk.