Biz Cumhuriyeti sevdik. Bize Cumhuriyeti sevdirdiler. Türkler Dünya sahnesine çıktıkları zamandan bu yana denedikleri çeşitli yönetim biçimleri içinde bu son aşamayı sevdiler. Türkler bu noktaya kolay gelmediler.
Halk idaresi anlamını taşıyan Cumhuriyet Ortaasya kurultaylarından beri vardı. Adı konmamıştı. Bu halk her zaman kendi kaderine sahip olmuş, gücünü kuvvetini korumuş, karar organlarının bağımsızlığına inanmış ve asırlar içinde inanılmaz bir kararlılıkla siyasî ve hukuki "erk"e ulaşmıştı.
Türkler eriştikleri bu siyasi ve hukuki "**erk"**i zamanlar içinde çeşitli hakan sülalelerine emniyet etmiş ve gereğinde geri almıştır. Bunun tarihte son örneği Osmanlı İmparatorluğudur. Osmanlı Sülalesi kendisine verilen emaneti altı asır taşıdı. Bu altı asır içinde dünya elbette defalarca derinden değişti. Ancak sülalenin sağlam yapısı bu değişikliklere uyum sağlıyordu. Osmanlı Hakan sülalesi sonunda "tabii isti'fa: doğal çekilme" ile ömrünü tamamladı ve iki "meşrutiyet" denemesinden sonra yerini Cumhuriyete bıraktı.
Cumhuriyet sözcüğü Osmanlı devletinde iki yüz yıldır konuşuluyordu. Sultan II.Mahmut'un "Rusçuk yaranı" ile imzaladığı "senedi-İttifak" ta cumhuriyet tohumları vardır. Bu belge saltanat ile halk ve halktan yana feodaller arasında ilk yazılı sözleşmedir. Talihsiz sultan **III. Selim'**i tahttan indiren Kabakçı isyanının, Fransız Devriminin Cumhuriyet akımından etkilendiği prof. Bernard Lewis tarafından ileri sürülmüştür. Milli tarihimizin çok değerli bir uzmanı olan prof Bernard Lewis'e göre III.Selim'in sarayında katledildiği gün, Hanedanın tek varisi olan ondört yaşındaki Mahmud'u da yok etmeye çaba harcayanlar, Osmanlı sülalesini tamamen ortadan kaldırıp Cumhuriyete giden yolu açmaya çalışıyorlardı.
Cumhuriyetimiz; yönetim, metot ve modernleşmede zaafa uğrayıp kendi kendisini yok eden bir rejimden arta kalan el değmemiş siyasal güçlerin bir araya getirilmesiyle, yüksek derecede faziletli bir kadro tarafından kurulmuştur. Başında askeri bir dehâ olan Mustafa Kemal'in bulunduğu bu kadro, dünya tarihinde eşi az görülen bir siyasi gruptur. Türkiye halen bu grubun seksen yıl önce bir araya getirip kotardığı bir siyasi "erk"i kullanıyor.
Türk ulusu bu defa kendisini Cumhuriyete teslim etti. Artık krallar, sultanlar, hükümdarlar, hanedanlar değil, Ulusal Meclis tarafından yönetiliyoruz. Bunun adı Cumhuriyet'tir. Elbette eksikler var... Ama geri dönüş mümkün mü ? Kamu yaşamı böyle bir kural tanıyabilir mi ?
Çanakkale, Sakarya, Başkomutanlık muharebelerinin muhteşem kumandanı ve Cumhuriyeti kuran kadro'nun kuramcısı Mustafa Kemal Atatürk "Cumhuriyet fazilettir" demişti. Bu ülkeyi rejimler, sistemler, siyasî modalar, çeşitli çekim alanlarından yayılan gizli ve karanlık dengeler değil hâlâ "faziletli insanlar" ve onların kurdukları sağlam kurumlar yönetiyor. Rabbim insanımızı faziletten ayırmasın. Fazilet nedir bilir misiniz ? Erdem demektir. Dürüst olmak yâni...