Ölüm yıldönümü kutlanmaz. İslam yaşam biçiminde ölüm yıldönümü diye bir şey yoktur. Bir insan öldüğünde onun arkasından tören yapmak, "ah ...vah..." etmek matem tutmak müslümana yakışmaz böyle şey İslam'da yoktur.. Her yıl doğum günü veya ölüm yılı kutlamak da yoktur. Kitaba bağlı İslam geleneği Ölüm konusunda tarihler boyunca denenmiş herşeyi sollayarak "Kur'an okuma geleneği" getirmiştir. Ölünün ruhuna Kur'an okunur ve bu devamlı tekrarlanır... Fırsat aranmaz. Tarihleri karıştırıp "bu adam hangi gün öldüydü" demek en azında terbiye dışıdır. Ölüye rüşvet vermek gibi... Doğaya aykırıdır. Bir Müslüman öldüyse hayırla yad edilir, şerle yad edilenleri de vardır, onlar için de "Allah günahlarını affetsin..." denir o kadar.
Şimdi Mevlânâ'yı anacaklar... Mevlânâ'nın anılmadığı gün var mıdır. Bu ne densizlik... Yakında birtakım afur tafurlu adamlar lüks salonlara dolup söylevler verecekler... Mevlânâ'yı anlatmayı deneyecekler... Aslında Mevlânâ'yı anlatıyoruz diye kendilerini anlatacaklar. Ben yarım yüzyıldan yana bu olayın içindeyim, bu kadar zamanda ve **Mevlânâ'**yı anlatmak için yüksek yerlere çıkan veya kalabalığın önüne düşenlerin içinde Mevlânâ'yı anlatanı görmedim, dinlemedim. Herkes kendisini anlattı. Herkes Mevlânâ gibi bir ummanın içinde kendi tercihlerinden yola çıkarak kendi ruhunu dile getirdi. Kendi dar penceresinden **Mevlânâ'**ya ulaşmayı denedi. Böylece dünyaya her zaman yeni Mevlânâ'lar yeni Mevlânâcı'lar çıktı. Bunlar yakında Unesco'nun paralarıyla lüks otellerin lobilerini saracaklar, tantanalı yemekler yiyecekler, Mevlevî âyini diye ziplenmiş yalan yanlış sema' toplantıları seyredecekler. Remiksli sahte müzikler dinleyecekler. Sıkılıp dışarı çıkacaklar. Sigara içip gevezelik edecekler. Boş tavana bakacaklar.
Kısacası dostlar, kimse Mevlânâ'yı anlatmıyor...herkes kendini anlatıyor... Bir dost dedi ki: "işte bu doğrunun ta kendisidir...zira Mevlânâ herkes içindir..." Tamam dedim. Mevlânâ herkes için ama asıl Mevlânâ nerede ? Ne yazık ki şu yaşadığınız çağ, doğru Mevlânâ'yı bulacak kişilerin yaşadıkları bir çağ değildir. Belki bu şans gelecek nesillere nasip olacak. Şimdilik insanlar **Mevlânâ'**yı değil, Şems'i merak ediyor.
Mevlânâ bir **"evliya"**dır. Allahüâlem "Merziyye" mertebesindedir. Bu mertebe Fenâfillah hükmündedir. "Maşuk" da derler. O **Hak aşığı'**dır. Mevlânâ Tanrı aşkı demektir. Bilirmisiniz Tanrı aşkı nedir ? Tanrı'ya varan sonra tekrar **Tanrı'**dan tüm evrene yayılan Aşk'tır. Yaradılmış, yaratılmamış, yaratılacak her şeye Ãşık olmaktır. İşte bu Aşktır. Aşk gelince cümle eksikler biter demişler... O zaman her şey yok olur. Kara deliğe düşer, geriye aşk kalır... Aşk herşeydir. Herşey Aşk'tır. Aşk hayatın ta kendisidir. Vesselâm.