Dışarda kar lapa lapa yağıyor. İçerde şömine harıl harıl yanıyor. İki kişi ayaklarını uzatmış keyif çatıyor... Biz ağaçların tepesinde takırrr... Zavallı garip kargaları düşünen yok. Baktım Hoca birine heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyor, daldan uzandım, Arapoğlu'nu farkettim... Hoca eski hatıralarını anlatmaya başladığında kendinden geçer... kimseyi farketmez... O yüzden yaklaştığımı görmedi. Ne dediğini anlamak için iyice sokuldum. Lafın ortasından muhabbete girdim. Hoca diyordu ki: “ Kadın bizi aldı Amerika'ya götürdü... yirmi kişi kadar varız, Mevlevi ayini yapacağız, rahmetli neyzen Aka Gündüz Kutbay, Hoca Sadeddin Heper, Şeyh Selman Tüzün, Semazenbaşı Ahmet Bican Kasaboğlu, Konya'lı semazenler, kalabalık... İtibarımız yerinde Texas'ta bizim için evler kiralanmış, yeşillikler ortasında iki katlı villalarda kalıyoruz... Ayinler Houston'da Rothko Chapelle'de yapılıyor...Sponsorumuz Fransız asıllı madam du Mesnil...Kadın dul. Kocası petrolcüymüş...Ölmüş. Meksika körfezinde altmış tane petrol kuyusu miras kalmış... Bizi bir gün bir mağazaya götürdüler – Madam size kıyak yapacak, adam başına 20 dolarlık hediye alıyor... Dükkandan istediğinizi seçin, Texas şapkası, kovboy kemeri, oduncu gömleği ne isterseniz alın, ancak 20 doları aşmayın yirmi bir dolarlık bir şey alırsanız, bir doları cebinizden vereceksiniz... dediler. Herkes reyonların arasına dağıldı, Mevleviler giyinip süslendiler. Gece evlere geldik. Yemekten sonra sohbet ediyoruz – Madam dedim, bu gün bize hediye aldınız, çok teşekkür ederiz, Allah razı olsun, ama ben hesap ettim, bizi Amerika'ya getirmek için adam başına 2000 dolar harcadınız, bu para yaptığımız iş içindi, bize ise 20 dolar kıymet biçtiniz bu para da şahıslarımız içindi... Pekiyi 1980 dolarlık bir işi 20 dolarlık adamlara neden yaptırıyorsunuz ? Madam güldü – Burası Amerika adama değil, işe para verirler dedi. Hep gülüştük...Bizi dinleyenler de güldü...” Hoca bunları anlatırken renkten renge giriyordu Gak...Gak...Gak...Tısss acaba bunları neden anlatıyordu ? Devam etti “ Dün bu olayı hatırladım, beni Galata Mevlevihanesine bir toplantıya çağırdılar. Bina tamir olacakmış, bir firma talip olmuş, iş altı yıl sürecek 3 trilyon para harcanacakmış... Ben de Bakanlık danışmanı olacak, firmaya akıl verecekmişim. Ben Kuledibindeki Mevlevihaneye ilk gittiğimde on altı yaşındaydım... Elli sene önce. O zaman orası çöplüktü. Dede hücrelerinde eşek bağlıydı. Binanın içinde gecekondular vardı... Soba borularından yayılan duman şimdi Sema yapılan salona doluyordu. Allah zeval vermesin, Devletimiz onardı, müze yaptı, bu güne gelindi. Ama bina yine eskimeye yüz tuttu, yeni bir onarıma sıra geldi. Bani çağırdıklarına sevindim, yarım yüzyıllık bilgimiz işe yarayacak diye mutlu oldum... Ancak toplantının devamı süresince kimse bana para lafı etmedi... Demek bedava danışmanlık yaptıracaklar. Bizim yarım asırlık bilgiyi ucuza kapatacaklar. Para bir yana onca emek boşa gidecek. Türkiye ucuz adamlar cenneti. Meğerse fukara bedenlerimizin hiç değeri yokmuş... Madam hiç olmazsa bana 20 dolarlık oduncu gömleği almıştı, bunlar onu da beceremeyecekler. Üç trilyonluk işi bedavaya getirecekler...Bina tamir olacak ama insanları unutacaklar... Taşa tahtaya, yosunlu duvara para, yaşayan dervişe yok...” Hoca anlatmaya devam ediyordu...daha fazla duramadım. Uçtum bizimkilerin yanın kondum. Tüm kargalar hikayeyi öğrendiler Gak...Gak... dakikalarca güldüler... Benim ise gagam aşağıya düştü... Üzüldüm Gak...Gak...Gak...Ihı Ihı Ihı... Fazilet yine muzurluk yaptı, onu sonra anlatırım... Gak...Tısss.
-
Kategoriler
-
Fotoğraf
-
Arşivler
- Mayıs 2012 (4)
- Nisan 2012 (2)
- Mart 2012 (1)
- Şubat 2012 (7)
- Ocak 2012 (7)
- Aralık 2011 (21)
- Kasım 2011 (12)
- Ekim 2011 (23)
- Eylül 2011 (12)
- Ağustos 2011 (8)
- Temmuz 2011 (10)
- Haziran 2011 (13)
- Mayıs 2011 (16)
- Nisan 2011 (24)
- Mart 2011 (17)
- Şubat 2011 (9)
- Ocak 2011 (26)
- Aralık 2010 (14)
- Kasım 2010 (6)
- Ekim 2010 (2)
- Eylül 2010 (18)
- Ağustos 2010 (18)
- Temmuz 2010 (17)
- Haziran 2010 (5)
- Nisan 2010 (2)
- Mart 2010 (18)
- Şubat 2010 (27)
- Ocak 2010 (15)
- Aralık 2009 (23)
- Kasım 2009 (32)
- Ekim 2009 (20)
- Eylül 2009 (27)
- Ağustos 2009 (15)
- Temmuz 2009 (16)
- Haziran 2009 (6)
- Mayıs 2009 (3)
- Nisan 2009 (12)
- Mart 2009 (25)
- Şubat 2009 (5)
- Ocak 2009 (10)
- Aralık 2008 (27)
- Kasım 2008 (37)
- Ekim 2008 (17)
- Eylül 2008 (11)
- Ağustos 2008 (1)
- Haziran 2008 (6)
- Mayıs 2008 (14)
- Nisan 2008 (13)
- Mart 2008 (35)
- Şubat 2008 (7)
- Ocak 2008 (15)
- Aralık 2007 (13)
- Kasım 2007 (25)
- Ekim 2007 (21)
- Eylül 2007 (8)
- Ağustos 2007 (3)
- Mart 2007 (1)
- Şubat 2007 (5)
- Ocak 2007 (15)
- Aralık 2006 (28)
- Kasım 2006 (33)
- Ekim 2006 (18)
- Eylül 2006 (17)
- Temmuz 2006 (3)
- Haziran 2006 (1)
- Mayıs 2006 (1)
- Nisan 2006 (2)
- Mart 2006 (2)
- Şubat 2006 (1)
- Ocak 2006 (2)
- Aralık 2005 (5)
- Mayıs 2005 (2)
- Mart 2005 (1)
- Şubat 2005 (1)
- Aralık 2004 (3)
- Kasım 2004 (4)
- Ekim 2004 (1)
- Temmuz 2004 (4)
- Haziran 2004 (1)
- Şubat 2004 (1)
- Ocak 2004 (1)
- Ekim 2003 (8)
- Ağustos 2003 (1)
- Temmuz 2003 (2)
- Haziran 2003 (2)
- Mayıs 2003 (2)
- Nisan 2003 (2)
- Mart 2003 (6)
- Şubat 2003 (1)