Sanal Mevtâ olsam

mevt.bmp

-Olur sana bi şey soricam, olmaz olurun tersi mi, yoksa başka bir kelime mi ? -Ne demek istedin?... -Ben de bilmiyorum, ama hep kafamda .böcek gibi bir şeyler dolaşıyor. Acaba diyorum ben “olmaz” derken, sen “olur” demesen de, ben “olmaz” derken sen de “olmaz” desen. -Olmaz… -Neden olmaz ? -Çünkü ben “Olmaz” değil “Olurum” Olmaz olan sensin?… -Doğru…Sen beni bilir misin ? -Ya sen beni bilir misin ?

Olur’la olmaz birbirlerini bilmedikleri konusunda anlaştılar. Birbirlerinin naturası üzerinde öylesine olgun davranıyorlardı ki, ikisi de yaradılışlarının gereğine sadık kalmayı varlıklarının sebebi ve kişiliklerinin onuru olarak bellemişlerdi. Olur, Olmaz’ın tersi değil ta kendisiydi… Olmaz da **Olur’**un biçimindeydi. Öylesine iç içe geçmişlerdi ki, onları kimse birbirinden ayıramazdı, paranın yazı turası gibi sırt sırta bile değil, havanın oksijen ve hidrojeni gibi için içeydiler. Ancak gerçekten O’nlar iki ayrı varlıktı. Bu bir kimya gösterisiydi.

Olur’un “olur”unda nimet, Olmaz’ın “olmaz”ında ganimet vardı. Olur “olur” derken pek çok kimse ondan yararlanıyordu, Olmaz “olmaz” derken de öyle, Ancak o kişilerde her nedense bir gizli davranış vardı. Olmazları “ganimet” bilenler kendilerini pek belli etmezlerdi. Ayrıca “**olmaz”**ın saygınlığını sağlar ve bundan kendilerime pay çıkarırlardı. Böylece insanlar bazı şeylere “olmaz” derken onlar aradan malı götürürlerdi. Bu ise yeryüzünde bir sosyo-kimya göstergesiydi.

Bu iki kız ne tuhaftı. Aslına bakarsanız ben onları erkek sanırdım. Erkekçe davranmayı bilirler belli etmezlerdi. Belki de onlar erkekti… Öyle olsalar mıydı ? acaba.

Baharda kırlarda geziye çıkarlar, anlaşamaz ama yine gezerlerdi. Yazın birlikte denize girerler ayrı tarafa yüzerlerdi. Son baharda biri kasımpatı toplar öbürü gül arardı. Kışın pencereden kara bakar yazı özlerlerdi. Yaz gelince da tabii ki kışı gözlerlerdi… Özleyen de onlardı, gözleyen de… Ortak yanları yok değildi, ama bu nasıl ortaklıktı ? ben bilemiyorum. Bir çeşit stratejik ortaklık mı desem ?… üç vakitte ayrılacaklar mı ? desem, gelecek onların mı  ? desem,  bir zaman sonra bunları herkes unutur mu desem ? Allah belâlarını versin mi ? desem  bunlar manyak mı desem? nerede desem ?  nasıl desem ? kime desem? Ne desem ?

Ben bunlardan bıktım desem… Kurtulur muyum ? Bir yerlere gitsem, izimi kaybettirsem. Telefonumu, bilgisayarımı. MSN’imi, kredi kartımı kapatsam, **TV’**mi yok etsem. Kendimi her çeşit elektronikten sıyırsam, görüntüden çıksam, yeryüzünden azat olsam, nazik bedenimi, Yusuf gibi gidip bir kuyuya atsam. Sanal mevta olsam.

-Olmaz… -Ne olmaz… -Hoca bunları yapamaz…, -Neden ? -Korkar… -Kimden ? -Kendinden… -Olur mu ? olur… -Bak, olur dedin ? -Demedim -Dedin… -Hem dedim, hem demedim.    Â