Laiklik yara aldı

altiok.jpg

Türkiye'de tüm on dokuzuncu yüzyıl boyunca tartışılıp yirminci yüzyılın başında bu topraklarda yeni bir **Devlet'**e şekil veren yerli "Türk laikliği" yara aldı... Cumhuriyetin laik düzeni iki papaz tarafından saldırıya uğradı . Her ikisi de Tanrı'nın  yakını olduğunu ileri süren iki üst düzey din görevlisi, Türkiye Cumhuriyetini kuran ve yöneten laiklerin gözlerinin içini baka baka laikliği kötüledi.

Ben şu anda bu ülkeyi yöneten laiklerden olsaydım, derhal Fener Rum Patriği Bartholemeos ve Vatikan'ın Papa'sı bilmem kaçıncı Benedik'ti tevkif ederdim. Patrik Türk vatandaşıdır. Papa ise bulunduğu ülke toprağında, ülkenin kanunlarına göre   suç işlemiştir. Her ikisini de tevkif etme görevini TC adına Eyyüpsultan savcısı yerine getirmeliydi. Ve Papa şu anda **İstanbul'**da, **Gayrettepe'**de Türk Polisinin nezaretinde olmalıydı. Türk adliyesi geç kaldı.

Ben laik değilim. Kelime anlamı "dinlere karşı hoşgörü" olduğu halde heryerde "din karşıtı" olarak uygulanan Laiklikten medet umanların arasında da değilim, ama bu ülkenin bir kanunu varsa ona da riayet ederim. Ülkemin kanunlarını iki papaza çiğnetmem. Bu kanunları onlara   karşı çıkanlara karşı korumak vatandaşlık görevimdir. Bu görev ülkenin savcılarına emanet edilmiştir. Ben vergi veren bir vatandaş olarak savcılardan bu hizmeti beklerim.

Neden TC hükümeti Patriği ve Papa'yı tevkif etmedi... Papa'nın Patrikle birlikte yayınladıkları,  ne olduğu anlaşılmayan, muhtemelen laiklik karşıtı olan belgeyi, bir Türk gazetecisi yayınlasa suçlu olur. Adamı mahkemelerde süründürür, ocağına incir dikerler... Bu ayrıcalık neden ?

Aslına bakarsanız değerli dostlar ! Türkiye Devleti'nin seksen yıldır uyguladığı bazı ilkeleri artık yeniden gözden geçirmesi zamanı gelmiştir. Devletin kuruluşu üzerinden nerede ise bir yüzyıl geçmiş ama kurucu prensiplerden zerrece taviz verilmeyerek bu prensiplerin yaşanan dünyada devre dışı kalmasına göz yumulmuştur.

Son örnekte görüldüğü gibi yeryüzünde iki asır sürmüş olan laiklik bir gün sahneden çekilecek olursa siz hâlâ bir adada tek başına yaşayan yerliler gibi eski lafları söylemeye devam edecek misiniz ?   On dokuzuncu yüzyılın sonunda ve yıkımlarla dolu bir savaşın sabahında can havliyle kurulan hiçbir devlet şu günlere gelinceye kadar süregelen kuruluş reaksiyonları içinde bu derecede bocalamamış, böylesine şaşkınlık geçirmemiştir.   Dünya bu kadar zamanda hiç mi değişmedi ? de   yüz yıl önce yaşanmış olaylara bağlı kurulan reaksiyon devletleri halen icraata başladıkları yerden devam etsinler...

Yeryüzünde değişkenlik esas olduğuna göre değişmeyen kaybeder... Osmanlı devleti altı yüz yıl içinde defalarca değişti, yoksa nasıl ayakta kalabilirdi ki ? değişme gücünü kaybettiğinde dağıldı... Sovyetler dahil Dünyanın bütün reaksiyon devletleri bu akibetten kurtulamamıştır. Hayat devam eder ve sizin rejiminiz, sisteminiz, devletiniz bir gün sarsılmaya başlar... Kanunlarınız, kurallarınız, uğruna bir ömür harcadığınız ilkeleriniz ayaklarınıza dolaşır, suratınıza yapışır.

Yüzyılın başında yıkılan Osmanlı devletinin yerine Anadolu yarımadasında Cumhuriyeti kuranlar, altı tane konu seçip bunları "altı oklu" bir sembolde birleştirdiler. Bu gün yörede bu okların altısını da sayabilen pek az sayıda insan kalmıştır. Bunlardan biri "**devletçilik"**ti. Bu gün bu ülkede "devletçiliği" savunan tek bir kişi yoktur. Oklardan biri ise en tehdid edici tavrı ile hâlâ upuzun yerinde duruyor. Bu ok "laiklik"tir. Henüz şiddetle korunuyor... Devletçilik nereye gitti ? belli değil... Ya diğerleri ? onlardan hiç haber yok... Laiklik ise şu son günlerde iki papazın gadrine uğradı. Bu papazları gerici mi ilerici mi ? saymalı ben hâlâ bilemiyorum...