Ateşle oynayan uygarlık

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

6ab783a4-970a-49e9-a985-7c29d2cf0a26-444×333.jpg Tüm Afrika’nın kuzeyi parçalanmıştır. İki yüz yıldır koca bir denizin ötesinden uzanarak Dünya’nın  bu alanına saldıran Avrupalı güçler, Atlas dağlarından Nil nehrine kadar tüm sahili birbirine düşman devletlere ayırmışlar ve her birine kendi haksız bayraklarını dikmişlerdir. Dağılan Osmanlı Devleti' nin yasal mirasçıları ve varisleri olarak bizim bu alanda hatıralarımız, vesayet ve söz  hakkımız vardır.

Okyanus kıyısında Fas Cezayirle kavgalıdır. Cezayir Tunus’la anlaşamaz, Tunus Libya ile geçinemez. Libya Mısır’a düşmandır.. Konu Afrika’nın dışına çıkacaksa bu listeyi Pasifik okyanusuna kadar uzatmak mümkündür.

Bu ülkeler bir atlamalı diğerleri ile dosttur. Fas Tunus’la barışıktır, Tunus Mısır’ı tanır ve sever. Böylece arzın bu alanına saldıranlar, eski Roma uygarlığının “divida impera: parçala hükmet” kuralınca halkları birbirine düşman etmeyi çıkarlarına uygun görmüşlerdir. Birbirine komşu ülkelerin sınırları sıkıca kapalıdır. Hiçbir ülkenin vatandaşı vizesiz karşı ülkeye giremez… Bu ülkelerin vatandaşları ve özellikle yeni gençleri komşu ülkeye geçerek orada birlik oluşturamazlar, halbuki bu ülkeler en az ondört  asırdır Arapça konuşmakta ve İslam kültürü ve İslam cemaatine mensup bulunmaktadır.

Bu haritayı kim çizdi ? Bu ülkeler Arapça konuştuğu ve İslam camiasından sayıldıkları halde, sırtlarını neden böylesine birbirlerine döndüler ? Neden basitçe çözülebilecek sınır ve arazi davaları insanoğlunun ciğerini delecek biçimde böylesine zorlaştırılıp siyasi sorunlar haline getirilmiştir ?

Amerikalı’lar devletlerini kurdukları zaman ilk konsoloshanelerini Fas’ta açmak istemişler. Fas o zaman Tlemsen’e kadar Osmanlı Protektorası. Yani Osmanlı himayesi altında.. Ülkede Osmanlı kadısı karşı çıkmış.. Rıca minnet konsoloshaneyi açmışlar, sorunlar bitmemiş bu defa binanın bahçesine kilise yapacaklar, Kadı ona da karşı çıkıyor, hem de dehşetle.. Ne var ki karşı taraf ağır basınca gücü yetmiyor, Gönlü istemeden “olur” u basıyor ama izin belgesinin altına da bir şerh koşuyor: “ Dini âtıl ve ayini bâtılları icra etmek üzere .. ” Yani geçersiz olmuş dinleri ve gereksiz ayinlerini uygulamak üzere..”

İngiltere hariç, Akdeniz'in kuzeyindeki her ülke  karşısındakine saldırmıştır. Fas'ı İspanyollar, Cezayir Tunus’u Fransızlar, Libya’yı İtalyanlar, Mısır’ı İngilizler almış ve buralarda yaşayan yerli halkı iliklerine kadar soymuşlardır. Genlerini değiştirmiş, insanlıktan çıkarmış, Avrupa medeniyetinin hizmetine sokmuşlardır. Bu gün bu hareket devam ediyor. Dünyanın  bu yöresi hala Avrupa için  "ucuz el emeği" deposudur.

Günlerdir uçaklar, gemiler, tır kamyonları havadan denizden Avrupa’ya “bedava el emeği” taşıyorlar. Bu da Avrupa’nın ihtiyacı değil mi zaten? Bu uygarlık ateşle oynuyor.

Fransızların Cezayir’e bağımszlık verdikleri 1962 yılında Sahra petrolünü çalıştıran 300 Fransız şirketi vardı. Evian-les-Baines andlaşmaları sonucuna Cezayir bağımsızlığına kavuştu ama 60 şirket faaliyetine devam etti. Hala da ediyor.

Bu ülkelerde Avrupalılar ordularını geri çekseler de yerine yerli güçleri bırakıyorlar. Devlet yönetici sınıf ve kadrolarını kendi üniversitelerinde yetiştirip ülke yönetimini onlara bırakıyorlar. Vaktiyle bir Fransız’a sormuştum.: “Sömürgelerdeki halk liderleri neden hep sizin Sorbonne mezunu ?” Adam tarihi bir cevap verdi: “ Fransa’nın büyüklüğü de  burada değil mi zaten..? ”

Batı uygarlığı ve saldırısını defetmek zordur. Zira bu uygarlık, bizim hiç aklımızın ermediği biçimde kendi “karşıtını” da bünyesinde taşır. Fransızlar insan hakları derken insan haklarını yiyenlere de hak verirler. Bu da işin gizli bir sırrı..

Tunus’ta rejim karşıtı bir avukat : “diktatörü kovduk ama dikatörlük duruyor” dedi. Cezayir, Tunus, Libya, Mısır diktatör istemiyor ama dikatatör yetiştiren tarla da yerinde duruyor. Onu nasıl yok etmeli ? Diktatör tarlasının su ve beslenme kaynaklarını nasıl kurutmalı ?. Sivil siyasi kurumlar canlanmadıkça birilerininin siyasete tek başına veya kendi avenesi  adına el koymasını nasıl önlemeli ?

Elbette demokrasi tek çaredir,  ancak tartışma zemini yaratmadan, karşı fikirlere de hayat hakkı tanımadan, her konuyu enine boyuna tartışmak için yeterli bilgi birikimine sahip olmadan demokrasi kurulmuyor.. Bütün bu aşamalardan geçmeyince demokrasi çarkları işlemiyor.