Asırlar seni anacaktır

/* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:10.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:#0400; mso-fareast-language:#0400; mso-bidi-language:#0400;}

necmettin_erbakan.jpg

Prof. Tarık Zafer Tuna’ya adını verdiği “islamcılık cereyanı “ aslında Müslüman gibi yaşamanın adıydı. Zira Müslümanlar dinlerine sahip çıktıkları oranda bu dinin gereklerini de yerine getirmek zorundaydılar.

İslamın iki yönü vardır: Kişinin kendi inanış ve yolunu sağlama bağlayan inanç yönü, diğeri de bu inancının benzer insanlardan kurulu bir düzen içinde yer alması.. Birinci bölüm kişiye özel, ikinci bölüm topluma ait, yani siyasidir. Kısaca İslam hem uhrevi hem dünyevi bir dindir. Müslümanlar dinlerinin yanı sıra dünya işlerini de düze sokmak zorundadırlar.

Burada anlaşıldığına göre bir siyasi İslam vardır. İslamın bir Devlet olarak ortaya çıktığı altıncı yüzyıldan beri vardı. İşte bu gün korkulan da bu.. zira emperyalist dönemin Batı ülkeleri saldırdıkları denizaşırı ülkelerde hep siyasi İslam engeli ile karşılaştılar. O ülkeleri dize getirmenin tek çaresi aralarındaki din bağını koparmak olduğunu anladılar. Tarihçi Cevdet Paşa diyor ki: “askere –vatan- derseniz köyünde ortasında çeşmesi olan meydanı hatırlar, ama –din- derseniz evrensel olan her şeyi hatırlar.. Asker İslam askeridir.

Siyasi İslam vardır. İbni Teymiyye ve Vahhabilik’ten beri vardı. Siyasi İslam’ın en önde gelen temsilcilerinden biri, Hindistan’da 49 yıl saltanat süren, Babür Şah’ın oğlu Ekber Şah zamanında yaşamış “imamı Rabbani ve Müceddidi elfi sani” lakapları ile tanınan Ahmed Faruk Sirhindi’dir. 1563 yılında Babür İmparatorluğu egemenliği altında Hindistan'ın Serhend (Sirhind, Chandigarh) şehrinde dünyaya gelmiştir. Ömer ibn Hattab'ın soyundan geldiği için El-Faruk lakabını almıştır. 1624 yılında, 63 yaşındayken vefat etmiştir Nakşibendi tarikatı mensubudur. Nakşibendi tarikatının Müceddidiye kolundandır.

nader_shah_afshar.jpgHükümdar olduğu kadar büyük bir devlet adamı ve düşünür olan Ekber Şah’ın zamanı Hindistan Türk Moğol İmparatorluğu, en parlak devrini yaşamıştı. Ülkedeki sosyal ve ,Siyasi kargaşalıklar bir ölçüde son bulmuş, Hindistan rahata kavuşmuştu. Ekber o çağın Hindistan’ında ülke mozağinde yer alan pek çok dini bir araya getirerek yeni bir din düşünmüş buna da “Dini ilahi” adı takmıştı. Siyasi gücüne dayanarak ortaya attığı bu Brahmanizm, Hinduizm, İslam ve Hırıstiyanlık gibi başlıca dinler arası “ucube” dini de  örgütlemeye koyulmuştu.  Sirhindi buna şiddetle karşı çıktı.

Sirhindî, Ekber Şah'ın dini tahrif etme ve yeni bir din oluşturma çabasına karşı mücadele vermiş ve Ekber Şah'ı kıyasıya eleştirmişti. Din-i İlahi adlı bu yeni oluşum bu yüzden fazla  yaygınlaşmamıştır.

faruk.jpgEkber Şah'dan sonra, yerine geçen oğlu Cihangir Şah, ordu içinde mürit sayısı arttığı için İmam Rabbani'yi hapse attırmıştı. Rabbani, bir sene hapiste kaldıktan sonra, Hükümdar  onu hapisten çıkararak  sohbetine aldı. Cihangir'in tekrar islam kurallarına dönmesi Rabbani ile yaptığı sohbetlerin neticesidir.

Rabbani, onlarca mürşit yetiştirerek Hindistan'ın değişik bölgelerine gönderip halkın irşat olmasına vesile oldu. Hayatı boyunca Ehl-i Sünnet ekolünün önemini bilerek yaşadı. Hindistan'da Türkistan'lı Hoca Ahmet Yesevî' nin rüzgarını estirdi. Rabbani, yeni kavramlarla Tasavvuf’un kelime hazinesini  genişletti. Mektuplarında, yaşadığı halleri ve tecrübeleri anlatması, sonucu sufilerin yeni terimler kazanmalarına yol açtı.

said-inursi.jpgTürkiye’de İmamı Rabbani Faruk Sirhindi’nin yolunu izleyen Bediüzzaman Saidi Nursîdir. Said Nursi eserlerinde üç kişi için zülcenaheyn (iki kanatlı) kelimesini kullanmıştır: Birincisi Peygamberler ve Peygamber Efendimiz, ikincisi İmam Rabbani olarak bilinen Ahmet Faruk Sirhindi ve Mevlana Ziyaeddin Halid, üçüncüsü Van’da kurmayı düşündüğü Medresetü’z-Zehra müderrisleri..

kucuk-ef.jpgÜlkemizde İmamı Rabbani etkisi, Saidi Nursi ile birlikte yer almakta aynı zamanda Mevlana Ziyaeddin Halid neş’esinde gelişen “Nakşi- Halidi” ekolüne bağlanmaktadır. Bu yolun son zamanda en önde gelen isimleri Gümüşhaneli denen koldan Hacı Feyzullah efendi ve kutb’üz zamanı evvel Küçük Hüseyin Efendi hazretleridir.

Sözü geçen kol manen İmamı Rabbaniye bağlı olmakla birlikte onun gibi aktif siyaseti içine değildir. Modern demokrasilerde “sessiz muhalefet” denen siyasi oluşum çerçevesindedir. Yani, bu yolun izleyicisi olan Müslümanlar, fiilen siyasete  girmeyi tercih etmemekte fakat İslam dışı uygulamalara da katılmamaktadırlar. Bir “hadis-i şerife dayanan bu tutum, İslamda büyük bir güç olarak gelişmekte ve gelecek için ümit vaad etmektedir.

İmam Rabbani, Mevlana Halit ve Bediüzzaman  çizgisinden gelip zaman zaman siyasete fiilen girmeyi tercihe edenler de vardır. Bunlar bir gruptur. Ancak kurumsal siyaseti kızdıran bu tutum, her defasında sağlam bir strateji geliştirmediği için başarılı olamamıştır.

necmettin_erbakan_baskan2.jpgİki gün önce defnettiğimiz, Türkiye’nin nadir yetişen büyük isimlerinde Prof. Necmeddin Erbakan “siyasete girmeyi tercih eden” ler grubundandır. Bunlar daha önce “İslam Demokrat Partisi “Milli Selamet Partisi” gibi gruplar kurmuşlardı. Hoca sonunda hepsine birden “milli görüş” dedi.

Birkaç yıldan beri içinde bulunduğumuz “AK parti rejimi” Türkiye’de aldığı şekle göre “Sessiz muhalefet” olarak tanımladığımız “İmamı Rabbani” yolunun gizli stratejist’i dir.  Tarihsel gelişime, çağa ve coğrafyaya uygun güçlü tetikçisi’dir. Hoca’nın misyonunu  kurup ststratejisi’ ni geliştiremediği bir siyasi oluşumun başarılı oyuncusudur. Harika bir strateji uzmanıdır. Ancak aldığı bu hızla nerelere gider ? bilmiyoruz. Göreceğiz.

Rahmet olsun Hocam.. “Odalar Birliği” seçiminden beri gönlümüzde yer tutan değerli Hocam.. Asil ve muhterem insan.. Mücahidi fisebilillah. Türkiyenin ihtiyacı olduğu ama eline yeterli siyasi güç sunamadığı büyük insan. Asırlar seni mutlaka hörmetle anacaktır.

O da toprağa düştü. Büyük insanlar yetiştiren bir toprağa düşen her tohum bir gün mutlaka yeşeriyor.

tacmahal2.jpg